N 166 SERVETİFÜNUN Şe Yürüyüş! Yürüyüş! Adı kadar güzel bir dava gazelesi... Bize tutacağı yolu, varacağı neliceyi şu üç ke- mede anlatmak istiyor : San'at, fikir ve tenkit... Fakat, ben ona sadece, yürüyen bir gençliğin orgam diyeceğim. Bütün maddi kayguların dışında, yegâne gayesi memleketin kültürel seviyesini yükseltmek olan.. bülçesi dar, fakat mânâsı geniş ve şü- mullü bir gazele... Bir hareket gazelesi... Neticede ne parlak bir salış gözetiyor, ne de bir şöhret aşkıl.. Sadece sosyal bir endişe belki... İnandığı bir fikri gerçekleştirmek, kalblerdeki susuzluğu gidermek, acıkan kafayı doyurmak... şeklinde yazıldığı da vardır. Burada lâtin harfi kullanmıyan dillerden olan has isimlerin yazıl- masında kullanılan en esaslı usule temas etmiş oluyuruz. Bu usul ikidir: I — Telâffuzu yazmak; 11 — Harflerin mukabillerini yazmak (tran- cription). I — Telâffuzu'yazmak, yukarıdaki bahisler- de gördüğümüz gibi, bir çok mahzurlarla do- ludur : Bunun başlıcası başka dildeki bir sesi aynen verecek harfi bulamamaktır. II -— Harilerin mukabillerini yazmak usu- lü en ilmi usuldür. Çünkü, yabancı kelimele- rin niçin asıl imlâlarile yazılmalarını anlatır- ken gösterdiğim gibi hir ismin a$ıl olan harfi şeklidir. Telâffuzu dilin bünyesine göre değişir. Çehov isminde de telâffuzundaki / yerine v kullanması rusça imlâsında kelimenin 80- nunda b (0 harfidir) bulunmasıdır. Bu harf aslında 9 dir, fakat Rus telâffuzu onu / okur. Gene rusçadan bir iki misal daha; Gorkiy ismi bizde - İransızcadan geçerek - Gorki di- ye bellenmiştir. Halbuki aslı Gorkiydir. (Rus- ca t0p6kuu şeklinde yazılır). Fransızcada sonda Yy sesini verememek kelimeyi Gorki şeklinde yazılmağa mecbur etmiştir. Netekim İtalyanlar Gorkij yazarlar (/) İtalyanca alfabede olmamak- la beraber, lâtince aslı göz önünde bulunduru- larak y okunur). — Bitmedi — No. 2085 —400 İşte Yürüyüşün ana-gayesi!.. Ana.plâm ise, derli toplu, küfretmeden tenkit etmek, fikirlerini en dürüst bir ifadeyle kütleye yaymak olacaktır... Yürüyüş belli ki hedefine ilme, mantığa ve hakikate dayanarak varmak istiyor... Sayıfaları çevirmiye başlıyorum... Zahir Sukının Suad Dervişe verdiği bir cevab, Vahdet Güllekinin oemiyelgi edebiyata dair bir etüdü, karikatürler, İsmail Safanın bir güri. Ve bütün bunların üstünde asil bir tevazu, gerçek bir sa- mimiyet,,, Bilhassa Vahdet Gültekinin «Cemiyetçi Ede- biyat» adlı makalesi üzerinde durmak gereken etraflı bir etüd, san'ati tek zaviyeden gören- lere verilmiş yerinde bir cevabtır. Muharrir bu yazısında sam'ati inhisar altına alan basit gö- rüşlü yazıcılara haklı olarak hücum ediyor ve diyor ki: .. Hele bizde cemişetçi edebiyat; bozuk bir edebiyat nevi olan işçi edebiyatı manasını al- mıştır. Bu, cemiyetçi edebiyatın, manası iyice anlaşılıp tahlil edilmeden işin ehli olmıyanların elinde istismar edilmesinden ileri gelmiştir. Yani, ideyölogyası yapılmadan, kısır halile tatbika başlanmıştır. İşçi edebiyatı cemiyetçi edebiyatın olsa ol- sa bir parçası olabilir, — markaçılığın, ilmin bir kolu olan içtimaiyatın bir prinkipi olduğu gibi. Markaçılık nasıl tek ve bütün ilim de- gilse marksçı edebiyat da tek ve bütün ede- biyat olamaz. Ancak, ilmin içinde bir kolun bir parçası olan markaçılık prinkipi gibi, ede- biyatın içinde bir unsurdur. Bir unsuru bütün uzuv sayanlat ancak tek görüşlülerdir. Mar- kaçı edebiyatçılar da bu tek görüşlülüğe dü- “şüyorlar. Çünkü bir tek unsuru bütün uzuv olarak kabulda ısrar ediyorlar. Diğer unsur- ları inkâr ediyorlar. Vahdet Gültekinin söyledikleri, maalesef, doğrudur. Bütün bir kütlenin içinde yalnız muayyen bir snıfın ızlırablarını terennüm eden, muayyen bir zümrenin «ideoloji; sint veren bir edebiyat, hiçbir zaman samimi olamamıştır. Vahdet Güllekinin de söylediği gibi tetkik edi- lecek olan cemiyetin içindeki mahdut bir s#ümre değil; tztırabları ve sevinçlerile bütün bir sosye- tenin kendisidir... Hakiki samaikâr ise, her şeyden önce günlük kayguların ve menfaatlerin üstünde yaşıyan, basit davaların sınırlarından ruhunu kurtarabilen adamdır ! Gavsi Halid Ozansoy