16 Temmuz 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 19

16 Temmuz 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Taya Pa MR YİNE? e iğ e e yapar po KY İY ere rm Sp DR z No. 2082—397 UYANIŞ Ma sanki mahpus kendisiymiş gibi, etrafındaki gar- diyanlarla beraber yürürken cansıkıntısı artıyor; her adımda, tanıdığı veyahut çok eski simalara tesadüf edeceğini zannediyordu: Kamil dayı, Robespiyerin kardeşleri, darağacını taşıyarak Müontttarirdan inen ve cellât Sürsonu tikip tün Şövalye dö la Bar gözlerinin önüne geliyor; bü- tün bu Kayaletlerin birer rüya gibi, duvarların uzunluğuna resmi geçit yaptığını görür gibi o- Tuyordu. Kendisini de bir höcreye kapamışlardı. Beklyordu. Arkadaşını bekliyordu. Ayak sesleri tekrar yaklaşıyordu. Bir anahtar gürültüsü işitildi. Birisi karşi- sına oturdu. Gözlerini yukarıya kaldırmağa ce- saret edemedi. Önce Halef Bey konuşmak mec. buriyetinde kaldı: — Hoş geldiniz. Biraz durduktan sonra, Mur gibi tahta is- kemle üzerine güçlükle oturarak, arkadaşını fe- na kabul etmiş olmasından dolayı özür diledi: — Kusura bakmayın, dedi. Burada konfor noksanlığı vardır. Mur, Abdülkadirden bahsetmeğe başlarken Halef Bey endişe ile ziyaretçisini isticvaba ko- yulmuştu. Fakat, Şeyhi tehdit edecek hiçbir tehlikenin mevcut olmadığını öğrenince yüzü bi- raz neşelenmişti. Mur da, şüphe uyandıran iş- ler için Yahudi kâtibi mazur görüyor ve ayni zamanda da ziyaretçisinin ermeni hakkındaki bütün ittihamlarını reddediyordu. — Bir alçaktır, diyorsunuz. Fakat o, öyle bir adamdır ki, kendi menfaatinden başka bir şey düşünmez ve başkasıuın menfaatine de iha- net etmez. Bana kalırsa, ona acımaktan başka yapılacak bir şey yoktur. Başkalarının cürmünü niçin üzerinize alıyor- sunuz? Ne gibi bir menfaat böyle bir fenalığı yaptırabilir, biliyor musunuz? Halef Bey susmuş ve Mur, bu defa yaka- ladığı ip ucunu bırakmamağa karar vermişti, — Siz masumsunuz, diye bağırdı. Bunu hiç kimse benden daha iyi bilemez, Hakikatin mey- dana çıkması lâzımdır. Esasen buraya sırf bu- nun için geldim. Halef Bey yavaşça : — Aldanıyorsunuz, dedi. Maksadınızın ha- kiki esası bu değildir. Mur, olduğu yerde dimdik durarak çevap verdi : — Gizlediğim sır beni boğuyor. Eğer ben, O Sirri saklamanızı sizden rica edersem!,. — Halef Bey, beni dinleyiniz. Sizin masü- miyetinizi ispat edebilecek yalnız benim. — Nikolay Melikovdan mi bahsediyorsunuz? — Mücrimden. — Benim! Mur, başını iki eli arasına alarak: — Siz mi? Siz mi Halef Bey? Adam öl- dürmek | — Harpte öldürenlerin içinden birisini müc- rim sıfatile muhakeme edebilir miniz? — Fakat onlar, emirle yaparlar. — Evet, emirle... Şuna emin olunuz ki, hiçbir fert emirsiz hareket etmez, Yalnız emri verenin kim olduğunu bilmek işi kalır ki, kür- rel arzda emir verebilir; Allah ta emir verebilir; vicdan da emir verebilir. Mur, ümitsizlikle bağırdı : — Halef Bey, bir diğerinin cinayetini üze- rinize almak için, sizi buna sevkeden şeyin ne olduğutt bilmiyorum. Fakat ben buna, bütün İfnvretimle mani olmağa, karşı gelmeğe meç- burum. Zira, kendimi nasıl biliyorsam; hakiki katili de okadar iyi biliyorum... Kaçarken rast gelmiştim. Onu kurtardım ve ona yetişmek için arkasından koşan adamı yolundan alakoydum. Halef Bey, nafiz bir sesle sordu: — Vaktile yardım etmiş olduğunuz bir ada» mı bugün ele vermek için mi kurtarmıştınız? Mur, şaşkınlaşarak susmuştu. Öteki devam ediyordu : — Söylediğiniz adamı tanımıyorum ve ta- nımak ta istemem. Yalnız bildiğim şudur ki, yapmış olduğum iş bu adam tarafından yapıl- mış değildi. Şimdi bana inanabilirsiniz, sâkin olabilirsiniz. Ziyaretinizin hedefı şudur: Diğeri» nin hakkında emin olmak... O halde öğreniniz dostum : O adam, mücrim değildir... Siz onu kendinize bir düşman gibi telâkki ettiniz, beni de dost bildiniz; biaenaleyh çifte hata işlediniz. Habuki, sizde buna benzer daha ne büyük ha- talar vardır ki, onları düşünemez ve bilemezs$i- niz. Güneşin doğduğu memleketlerde doğan biz- leriçin, garbın insanları biribirlerine benzerler. İşte nihayet kani oldunuz. Haydi, şimdi hürri- yetinize kavuşabilirsiniz. Halef Bey, onu tutarak: — Sizi neşeli görmek isterim, dedi. İyi ve temiz olmak kâfi değildir. Allah ta, neşeli ve sükün içinde yaşıyanları tercih eder. — Bitmedi —

Bu sayıdan diğer sayfalar: