zi yi i Maç 2081—197 Dördüncü kapı ahıra açılıyordu. Orası tahammül edilmiyecek bir derecede swaktı; lâ- kin inekler iyi kokuyordu. Ahl Ne iyi olurdu, şimdi dahi, vaktile vücutlerinin teri iyi kokan çifiçinin çocukları ile beraber ineklerin ayakları altında dolagtığımız 2a- manda olsaydım! Ahır yemliklerinde yumurla arardık; saatlerce ineklere bakardık; onların mayıslarının dü- şüşlerini ve çatlayışlarım seyrederdik; ük evvel pisliye- cek inek için bahse girerdik; bir gün dehşet içinde kaç- üm; çünki ineklerden birinin buzağılıyacağım görür gibi oldum. Beşinci kapı yemişliğe açılıyordu. Güneşe nazır bir pencerede üzümler iplere asılmışlı. Her üzüm tanesi düşünüyor, olgunlaşıyor, gizlice giyayı yutuyor ve onu işliyordu. Her tane kokulu bir şeker hazırlıyordu. Armutlar | Eimaların parçalanması, Meyvalar! Sizin tatlı etinizi yedim ve çekirdekleri- nizi yere aitim; bize yeni arzular vermek için varsın yetişsin onlar, Zarif bademler; harikuladeliğin vaatleri, nüveyt; in- üzar halinde uyuyan küçük bahar; iki yaz arasındaki hum; yazın aştığı tohum, Sonra da Nathanağl, acıkk filizlenmeyi düşünece- giz. (Nebatın tohumdan çıkması için sarfettiği kuvvet şayan: hayrettir.) Şimdi de şuna taaecüp edelim: Her ilkah beraberinde dir şehvet taşır. Meyva lezzetle, hayatta sebat ta zevkle örtülüdür. Meyvanın otı, aşkın leziz delili. Altıncı kapı cendereye açılıyordu. Ah! Şimdi, eskisi gibi, angarda - güneşin derman- sız kaldığı yerde - ezilen iatlı elmalar ile ezilmiş kek- remsi elmalar arasında senin yanına uzanmış olsaydım. Ah! Sulamite, vücutlerimiz şehvelinin tatlı kokuları sayesinde devamlı görünen elmalar üstünde mi, yoksa aslak olmalar üstünde mi daha çabuk kuruduğunu epey zaman daha arıyacağız. Yedinci kapı taktirhaneye açılıyordu. Loşluk; ateşli ocaklar; karanlık makineler. mbik; akan mayi ihtimamla toplanıyor. (Çamlar- daki reçinelerin, yabani kirazlardaki zamkların; inoir- lerdeki olâstikt sütün, tepeleri kesilmiş hurmalardan sızan şarapların dahi toplanışını gördüm.) Dar şişecikler, bülün sermesti dalgaları, meyvalar »e onlardaki lezzet ve kuvvet, çiçeklerdeki letafel ve ko kular hep sizde toplanıp, sizde çalkalanıyor. İmbik. ah! Sızacak olan altın damla (yabani kiraz- lardan çıkarılan usareden daha leziz olanları olduğu gibi, kokulu çayırları andıranları da vardı.) Naihanağl, bu görüşler pek nefis oluyor. İnsan bü- dün bir baharı önünde toplanmış sanıyor. Ah ! Sermestim şimdi bunları ne de gösterişli bir tarz- da yayıyor. Varlığımın farkında olmıyacağım bu ka- UYANIŞ ranlık odaya kapansam ve fikrimin kurtulabilmesi ve te- nime arzu elliğim hayali verebilmek için içsem; içaem..., Sekizinci kapı araba mahallerine açılıyordu. Ah! Altın kadehimi kırdım ve uyandım. Sermesii, saadetin dstibdalinden başka bir şey değildir. Kaleskalar | Her kapış mümkündür; kızaklar, donmuş diyarlar arzularımı size koşuyorum. Nathanail, seninle ŞEYLERE doğru yideriğiz, Sera» sile her şeye erişeceğiz. Eğerlerimin düküşelerimdn altı nım, bavullarımda, soğukları sevdirecek hürkierim var, Tekerlekler | Kaçışımız esnasında dönüşlerimizi 'iefari sayacak f. Kaleskalar, hafif evler, asılı kalan sürurumuz için hevesimiz varsın si>i uçursun, Arabalar! Sizi öküzler tarlalarda gezdirein; yerleri sunluraçlar gibi kazınız. Kullanılmıyan alât ve ödevat sundurmada paslanıyor. Varlıklarımızın tembel iirikem ları, daha nefis diyarlar görmek istiyen arzularını 81z0 koşsun diye, siz muzdarip bekliyorsunus... Son kapı ovalara açılıyordu. Kitap VI LYNOBUSİ1J Zum sehen geboren Zum sohaven bestelli. (97 Goethe (Favsi, II) Evamiri İlâhiye, siz benim ruhumu stzlatlımız. Evamiri İlâhiye, on musunuz veya yirmi mi Hudüllarınızı nereye kadar daraltacaksınız * Memnu şeylerin fazla olduğunu elan öğretecek misiniz ? Dünya üzerinde güzel bulacağım her wröii suşuzlu- ğuna vadedilen yeni cezalar Evamiri İlâhiye, siz, Tuhumu hasta ettiniz. Busuzluğumu giderecek suları duvarlarla kuşattınız. ... Lâkin şimdi Natkanaği, insanların nazik halala- rma karşı muhabbeile doluyum. Nathanağl, sana, dünyada mevcut her şeyin mukad- des olarak doğduğunu öğreteceğim. Nathanağl, sana her şeyden bahsedeceğim. Küçük çoban, seninle beraber, eline madensiz bir değnek verip, şimdiye kadar kimseyi takip etmemiş olan koyunlan her tarafta gezdireceğiz. Ekli basiret, keskin kalışı ve görüşlü demektir. Bu kelime kedi cinsinden Lynx denilen bir hayvan isminden gelmektedir. Bu hayvan eskiler indinde görüşünün keskinliği ile meşhurdu. (2) Görmek için doğduk. Tarasşut etmek için peylendik. A de