No. 2082—397 Küçük Hikdye: ÇAKILTAŞLARI! Evlât ve eş acısı Gani ağanın yüreğinde unutul- maz bir sızıydı. Birbirini takip eden dönülmedik gi- dişlerden sonra o, zenginliğinin hayatta hiçbir kıy» meti kalmamış olduğu kanaatine varmıştı. ocaman evinin kapısı dalma açık durur, başı sıkılan ona koşardı. Yalnız adam, başkalarının der- dine kendi derdiymiş gibi ortak olurdu. Bütün cö- mertliğine ve varını, yoğunu köylüsüne hasretmiş olmasına roğmen büyük serveti bitip tükenmek bil- miyordu. Onun parasi, malı, mülkü yalnız kendisi- nin emeğile edinilmiş değildi. Birçoğu zengin bir ağanın kızı olan karısından kalmıştı. Karısını da kaybeitikten gonra işe, güce hayıret- mez olmuştu. Bütün gün tarlada çalışan köylülerini yoklar ve geceleri de geç vakitlere kader kahveden gıkmazdı, Bütün bu felâketlere rağmen halinden şikâyetçi değildi. Yalnız onda asabi bir fikrişabit hasıl olmuştu. Tek başına kaldığı zamanlar kendi kendine: «— Azrail ocağımızda dolaşıyor, önce en küçüğü- müzü eldı, sonra karım. Şimdi de gira bende,, derdi. Fakat kafasından çıkarmadığı bu sözleri başkalarına söylemezdi. o — Sıra bende, sira bende!.. Diye bir gün kahvede düşünürken aradığını bul- muş bir insan sevincile yüzü güldü, gene içinden : — Evet, dedi, bütün malımı, mülkümü köye ba ğışlayıp çiftliğimdeki küçük kulübeme çekilerek Az- raili beklemeliyim, Ayağa kalktı, bir köşede iskambil oynıyan muh- tarla ağalara döndü: — Dostlar, dedi, evim daima bana, kaybettikleri- nin acısını hatırlatıyor. Bunun için buradan uzaklaşmak ve çiftliğime çekilmek istiyorum. Ceplerindeki paraların hepsini, kendisinde bir metelik bile bırakmayıncıya kadar masanın üstüne boşalttı. Ertesi sabah, üstündeki hafiflik ve içindeki ka. natlı duygularla köye bağışladığı köşk yavrusu gibi olan evinden çıktı. Yolda düşünüyordu : — Oh! Kulübemin biricik odasına çekilir, göz- lerimi kapar, Azrailin kanatlarında uçan kızımla ka- rımı seyre dalarım. Ve bir an önce beni de onların arasına katması için Tanrıma yalvarırım. Az kalsın karşısına çıkan köyün âmea dilencisi- ni görmiyecekti. Köyde, Gani ağadan en çok yardım gören bu gözsüz ihtiyardı. Yalnız adam, ceplerini karıştırarak, dilencinin uzattığı teneke kutuya koyacak para ara- di. Akşam; varını, yoğunu köye terkettiğini hatırladı. Parasının olmadığını söylediği takdirde tanılacağını UYANIŞ İZMİT kurtuluş gününü çok heyecanla kutlula- mıştır. Sokaklar, caddeler, her taraf bayraklar ve det. ne dallarile süslemmiş, halkevinin tertip ettigi pro- grama uygun olarak, sabah saat 9 da bütün halk Atatürk heykelinin bulunduğu Cumhuriyet meydanını doldurmuştur. Burada Cevdet Baykal, Nuri Doğan ve Kemal Öz tarafından heyecanlı hitabelerde bulu- nulmuş, bilhassa yiğit bakışlı askerlerimizin geçit res- mi uzun uzun alkışlaımıştır. Gecede yer yer fener alayları ve muhtelif eğlenceler tertip edilmiştir. Re- sim, İzmitin kurtuluş gününde yapılan gösteriler 8ı- rasında çekilmiştir. Atatürk heykeli karşısında Cevdet Baykal hitabede bulunuyor. ve karşısındakinin İnanmıyacağını düşünerek yere iğildi, birkaç çakıl taşı aldı ve önüne uzatılan kutu» ya koydu. Aldattığı dilencinin üzüntüsünü görmemek için hemen yanından uzaklaştı. Kulübesinde, sessizliği dialiyerek, karanlıkları sey- rederek gece yarısını etmişti. Bir köşeye serdiği ya- tağa uzandı. i a Kör dilenci, elini onun omuzuna koymuş sönük bir sesle anlatıyordu: — Gani ağam, Gani ağam!. Bak şu insanlara!. Gözlerim görmüyor diye tenekeme para yerine çakıl koydular. Demek bir körü de aldatmaktan zevkalı- yorlar $. Bu hileyi yapanın cebinde sanki on parası da mı yoktu. Bana «Allah versin» deyip de geç- seydi, bu kadar üzülmezdim, Elimi çalnl taşlarına dokundurduğum zaman gözlerim yaşardı ve geni an- dım. Kendi kendime; «Sen herkesi Gani ağa gibimi sandın, ey kör Ahmed!» dedim. n İbtiyar münzevi bıraktığı oçakıltaşları üzerine dilencinin gözyaşları dökülürken korku ve dehşet içinde uyandı! Enver Naci