92 Arifik ; SERVETİFÜNUN No. 2080—395 Sevmek Icin Sevmek Gavsi Halid Ozansoyun Hikâye Kitabı Son yıllarda dünyanın her tara- fında vücude getirilen edebi eser- lerde bir şey göze çarpmaktadır: Samimiyet. Muharrir veya şairler, eserlerinde kendilerini mümkün mertebe samimi bir çerçeve dahilinde göstermiye çalışıyorlar. Onlarca bu hareket tarzı - tehlikeli olmasına rağmen - bir va- zifedir ki, bunun ifası nefse sürur verir ve onu, kari nazarında değilse bile muharririn bizzat kendisi naza- rında mükemmelleştirir. Maalesef bu samimiyet cereyanı bizde pek fazla alâka uyandırma- mıştır. Buna da sebep, muharririn, kari, daha doğrusu efkârı umumiye!» denilen meçhul ve manasız bir şey tarafından tayip veya tel'in edilmek korkusudur. Bunun neticesi bizde samimi eserler vücude getirilmemiş, getirilmek istenmiş olsa bile muhar- rirler, yukarıda söylediğim korku yüzünden - veya kendilerine paye verdirmek arzusile - mazilerini süs- leyip veya yaldızlamaksızın önümüze serememişlerdir. Bu cereyanın ehemmiyetini genç- lerimiz idrak etmiye başladılar. Bu münasebetle ben, genç nesil önünde yürüyen ve akranına bayraktarlık yapan ve son zamanlarda oldukça nazatıdikkati celbeden genç bir imza üzerinde duraklıyacağım; Gavsi Halid Ozansoy. Gavsinin yaşı genç olmasına rağ- men edebi hayattaki yaşı oldukça ilerlemiştir. O pek genç denecek bir yaşta yazmıya başlamışlır. Birçok gazete ve mecmuada hikâyeleri ve şiirleri çıkmıştır, Lâkin o ilk eserini - onun yaşına göre bu bir eserdir - yeni verdi : «Sevmek İçin Sevmek». Gayet güzel bir kapak içinde çıkan bu kitabı görünce acaba maz- rufda zarf kadar güzel mi, diye dü- şündüm. Aldanmamıştım. Şaheser denilebilecek derecede güzel olma- masına rağmen bu kitabın oldukça mühim yerleri vardır. Asıl kiymeti ise samimi oluşundadır. İki hikâyeden ibaret olan bu ki- tapçıkta muharrir bize iki hayat adamının tipini veriyor : Biri yirmi yaşlarında bir genc, Onun -yaratmak istenilen tipin mu- harririn kendisi olduğu anlaşılıyor! - hiçbir menfaat gözetmeksizin eflâtuni bir aşkla kendisine lâkayt duran genç bir kızı sevmesi. İşte «Sevmek İçin sevmek»in mevzuu. Diğeri de hayatın yorucu dalgaları içinde boğulan ve sefalet, açlık yüzünden aşklarını; her şeyini, hattâ san'atini unutan bir ressam. İşte «Bir Ressamdi> nın mev- zuu. Gayet basit, fakat üzerlerinde düşünülecek mevzular. Birinci hikâyede muharrir kendi- sini, kariin dudak bükebileceğini sezdiği ve düşündüğü halde tama- men samimi bir hava içinde veriyor. Kahraman o kadar temiz, o kadar saf ki «Sevilmek için sevmek insana mahsustur, fakat sevmek için sev- mek ancak meleklere vergidir...» diyor. Sıkılmaşa esasen ben de bir melek değil miyim diyecek ! Muharrir, yaşının küçük olmasına rağmen felsefe de yapıyor: «Dün- yaya gelmek basit bir şeydir, fakat yaşıyabildim demek mühim bir şey- dir.» Eserin gayet güzel anlatılmış ve canlandırılmış tarafları yanında ak- sak kalmış yerleri yok değil. Eser- de ilkönce kemalini bulmamış bir psikoloji göze çarpıyor. Anlaşılan muharrir bu gibi vak'alarda eserin bütün kuvvet ve ehemmiyetinin bu noktada teksif ettirilmesi icab ettiğini unutmuş ve bize eserin özünü v€e- receği yerde kabuğunu vermiş. Bir diğer hata da eserin vak'asız, hare- ketsiz ve kısa oluşunda... Bu hatalar yanında bir diğer hata da muharri- rin nâsir üslâbundan ziyade şair üs- lâbu kullanmış olmasıdır. Meselâ; «Meydan okuyan, küçük dağları ben yarattım diyen bir bakıştır 0...» Mu- harririn «o> ları cümlelerin sonuna alışı karii biraz sıkıyor. Halbuki bu gibi eserlerde cümlelerden ve keli- melerin ahenginden ziyade vak'anın, ruhi tahlillere son derece ehemmiyet verilerek ilerletilmesi ve onun, kari tarafından müşkülâtsız ve tazyiksiz okunur bir hale sokulması lâzımdır. İşte yalnız bu yazdığım şartlarladır, ki muharrir, özlü bir eser meydana çı- karmak imkânını bulur. «Sevmek İçin Sevmek» muharriri, bunlara riayet etmiş olsaydı muhakkak ki eserb daha özlü olurdu ve daha alâka. uyandırırdı. Maamafih her eserde hattâ şah- eserlerde bile kusurlar yok değildir. «Sevmek için Sevmek> muhar- ririni yaptığı bu adımdan tebrik €- derken onun isminin hatırlarda tu- tulmasını ve eserinin gençler kütüp- hanesinde bulundurulmasını tavsiye ederim | Yazan : Avni İnsel — Eyvah! Nasıl oldu da ben bu kaplan kafesine düştüm!?