a e No. 2079—394 manı kendi arzusunu tağakkuk ettirmişti. Çünki, o da bir kız kaçırmanın mümkün olup olmıya- cağını uzun müddet düşünmüştü. Aşağı yukarı biraz hayali olan bir boş proje ile meşgul ol- muş; fakat ameli hiçbir tarzı kendisine müm- kün görmemişti. Saadete kavuşan bu Pedr Gla- noru kıskaulyor ve ondan nefret ediyordu. Bir takım keder ve ızdırablarla kendini için için yiyor; “Tatyana ile başbaşa bulunduğu tatlı saatleri düşünüyor; fakat bu neşeli ve güzel za- manların acı'bir hakikate döndüğünü görmek- ten doğan derin bir hayret hissediyordu. Düş- manına niçin yardım etmişti? Eyfel kulesi al- tındaki tesadüfte niçin susmuştu? Firariyi takip edenlere niçin mani olmak istemişti? Bu kendi- sini hareketsiz birakan 'Tatyananın bir emri, yoksa dostu Halef Beyin bir ihtarı mıydı? Baş- kalarının hayatına karışmamalıdır! Acaba ire- desini kıran ötekinin kuvvetli iradesi miydi? Mur, dimağının büyük bir karışıklığı için- de Prenses Lubeçkayı görünce, buz kesildiğini hissetti. Diğer hortlaklar da görünmeğe başla- mışlardı. Eski şeflerinin büyüğü olan Aleksan- drın oğlu Hans Katlen Parise gelmişti, Baba- sından miras kalan sarkık alt dudağını saklı- yacak yerde, kısa biyıklarının altında, daha ziyade gösteriyordu. Mur, genç adama Konkord meydanında, şayanı tetkik, komik bir vaziyet içinde rastgelmişti, Mütemadıyen kendisine yolu kapıyan ve her iki tarafından su gibi kayan otomobil cereyanı arasında, kaçan bir tavuğun peşine düşmüş bir adam tarzında oradan oraya zıplıyor, koşuyordu. Onun tehlikeli vaziyetten çıkmasına yardım edince, Hans Katlen muva- zenesini tekrar alabilmişti. Fransızca bilmiyor! yarım yamalak ingilizce konuşarak, bir Çekos- lovak pasaportu ile seyahat ettiğini anlatamıyor- du; fakat bu memul edilmiyen tesadüften çok sevinç duyduğu belli oluyordu. Muru Rivoli caddesinin en güzel otellerinden biri olan kendi oturduğu otele götürmüş ve yüksek ehemmiye- tine emin bir adam gibi, işlerinden bahsetmeğe koyülmuştu. Sesine bir resmiyet vererek, am- cası Teodorun birkaç ay evvel intihar etti- gini anlatıyordu. Mur, derin kinine rağmen bu haberden çok müteessir olmuştu. Sonra genç adam, babasından daha az sımimi olarak bah- setmeğe başlamıştı: Aleksandr Katlen, fazla kazanmak maksadile bütün servetini Felemenge götürmüş ve oğullarını tamamile unutmuştu. Kendisini, Hansa gelince, haindolsun, babasi- nın yardımına bir ihtiyacı ona, en güzel ve en iüks otellerde oturmasına müsait geliyor; en gü- UYANIŞ 79 zel hayat içinde yaşamasını temin edebiliyordu. Çok söz söylemesin: mukabil Mur, üzerinde çok adi intibalar bırakmıştı. Mur şimdi, mazi ile hali mukayese ediyor; ve evvelki hayatını mahveden fenalık çetesinin ne olduğunu kendi kendine soruyordu. Hanstan kurtulmak için, onu, kendisini bazı mektup vetelefonlarla taciz eden Nadejda Sergievnaya takdim etmekle işi neticeye vardırmıştı. Nadejdaya çok seyrek gi- diyordu. Buda sırf, 'Tatyanadan, bir haber ala- bilmek ümidi içindi. Kızının meselesi mevzuu: bahsolunca, Nadejda, bitmez tükenmez şikâyet» Jere başlıyor ve daima mukavelenin feshi için Prens Radinaya karşı açtığı davadan demvuru- yor; bu davayı dünyanın en mühim bir bâdi- sesi gibi telâkki ediyordu. Mur, Madam Melikovla Hansin mükemmel surette uyuşacaklarını düşünüyor ve bu düşün- cesinde aldanmıyordu. Yalnız, bu iki meczup- tan her biri arkadaşının söylediğini istemek is- temeksizin sırf kendisinin söylemesinde taannüt ve israr göterecekti. Bir gün Mur, Nadejdanın yanından çıkmak üzereyken, Kisaviye, mühim bir haber için ken- disini yazıhanesinde görebilmenin kabil olup olamıyacağını sormuş ve tesbit edilen saatte, efendisinin son hediyesi olan siyah bir elbise ile görünmüştü. Mur, parmakları arasında yassı şapkasını oynatarak hiçbir şey söylemeden a- yakta duran Kisaviyeye : — Haydi bakalım, söyle!.. diyordu. Mat- mazel 'Tatyananın adresini biliyor musun ? Hizmetçi, sertçe cevap veriyordu : — Hayır!.. Anası olacak karının da kızını takip etmesini isterim. p Mur, Kisaviyenin kadınlara karşı olan bu çıkışlarına çok alışmıştı. — Madam Melikovdan şüpheleniyor musunuz? Kisaviye, korkunç bir şekilde bakıyordu : “ — Sizesöylemekliğim lâzım; hattâ başımın tehlikede olduğunu görsem bile söylemekliğim lâzım!.. Mur, hiçbir kelime söylemiyor; zira dü- şüncesiz söylenecek bir sözün bu itirafı ve ifga- atı durduracağından korkuyordu. Kisıviye, devam ediyordu: — Biliyorum ki, efendimiz beni çok'iyi anlıyacaklardır. Esasen buraya bunun için gel» dim. Lâalettayin bir sırrı Mösyöden saklamağa lüzum yoktur. Herhalde, Mösyö Melikovun tel- graflarını getiren çocuğu, Ludoviki hatırlarsınız, değil mi? — Hayır, — Bitmedi —