78 SERVETİFÜNUN No.2079—394 Yazan : > Çeviren : Panl Zifferer Mİ F Ç H U | EK D 0 G RK U Ferid Namık Roman tı 21 .. Hansoy lm ai RA. J — Gözbebeğiniz gibi, küçük anne... — Ona, elimden gelen ihtimamı gösterme- dim mi? — Hakiki bir prenses gibi... Buna Allahta şahittir. — Haydi, beni serbest bırak, ihtiyar deli, diyordu. Herkes, Nadejdanın felâketile alâkadar ol- mak istiyor; fakat daima maruz kaldığı hâdise ve tehlikelerden korkuyorlardı. Adliyeye yeniden devama başlamıştı. Hâkim kendisine oldukça tehlikeli sualler soruyordu. Meselâ, pederinin vasiyetinden kurtulmak için "Tatyana, bizzat bu firara riza gösteremez miydi? Nadejda, sinirleniyor; bu kadar ince nokta- lar hakkında adliyeye malümat vermenin neden icap ettiğini bir türlü anlıyamıyordu. Nikolay Melikov, tarafından kapıdışarı edilen daima eve nasıl girdiğini anlatmak mı icap edecekti? Bu- nun için susmağı tercih ediyor; şüphelerinin kendisi üzerine çevrilmesinden korkuyordu. Nadejdayı daima teselli eden ve ona samimi bir arkadaşlık gösteren yegâne dost Kontes De- zaygalad vardı. Hattâ bu kadının kocası bile Nadejlayı meşum kadın diye bellemişti. Mura gelince, o da Nadejdaya karşı çok hadit davranıyor; fakat gerek firar yolu üzerin de ve gerek kızı kaçıran adam hakkında, fay- dalı hiçbir smalfümat alabilmeğe muvaffak ola- mıyordu. Nikolay Melikovun dul karısı kadar meseleyi anlamak istiyorsa da Pedr Gifanorla genç kızın pek belli olan kabahatlerini ve ara- larındaki hususiyeti bildiği halde, 'Tatyanaya söz vermiş bulunması dolayısile susmak mecbu- riyetinde kalıyordu. Tatyananın ortadan kaybo- luşundanberi daima karanlıklarda yaşıyor; kay- bettiği cennetinin bütün kıymetini anlıyordu. Kuvvetsiz hiddetile yumruklarını sıkıyordu. İ- kinci defa olırak, gene talihine karşı mağlüb olmuş, düşmanına yol açmış ve vaktile Mars meydanında olduğu gibi, onun şeriki cürmü olmuştu. Tatyanayı kaçıran adamla gayri iradi ve is- tenilmeden hasıl olan bu tesanüt Mur için ha- kikaten bir ızdırap ve sıkıntıydı. Bütün bu si- kıntılarını gidermek maksadile, mazisinde tanı- dığı ve şimdi tesadüf ettiğinde yeni varlığının yapma unvanını çok iyi hissettiren bazı şahıs- larla buluşuyordu. Evvelâ vaktile Galiçya vali- sinin büyük oğlu ile evlenmiş olan Prenses Lubeçkadan başlamıştı. Bu kadın, Mura Parisli arkadaşı Kontes Dezaygaladdan çok defa bahset- tiği için, Mur, onu Kontesin evinde gördüğü vakit okadar hayret etmişti. Fakat bir gün, Prensesin Amerikan petrol şirketinin merkezin- deki yazıhanesine girdiğini görünce, şaşırakal- mıştı. Kadın, eski dostluklarından bahsederek, Galiçyadaki arazisinde bulunan madenlerin satışı için tavassut etmesini rica ediyor ve bunun için de şirketin aksiyonlarını mübadele suretile ele geçirmek istiyordu. Mur, Amerikalı patronlarının hizmetinde mü- tevazi bir maaş mukabilinde bürün çalışmasını ve ihtisasını sarfetmekteydi. Pakat o zamana kadar onların işleri üzerinde hiçbir münasebet- te bulunmamıştı. Zira fen hududuna tecavüz eder bütün münakaşılara kendini lâyık görmüyordu. Vaktile Viyanada Teodr Katlen, ona istihfaf göstermiş ve büyük bir ehemmiyet vermemişti. Prenses ile ticaret direktörlüğü arasındaki bu iş üzerinde meşgul olmağa başlamış ve ne- ticede muvaffak olmuştu. Bu yüksek kadının mantosu eteğinde neft yağlarının lekelerini görür gibi oluyor; 'Tatya- nanın Pedr Glanoru dinlerken söylediği gibi, Prenses petrolden bahsederken keni kendine: — O da ımı? diyordu. Bir itimat meselesi için nekadar aptalca ha- reket etmişti! O meşum günde, nasıl kolları bağlı kalabilmişti? Ötekine, Tatyanayı kaçır- mak fırsatını niçin vermişti? Demek ki, teselli etmesini biliyor; fakat imdada koşmasını bil- miyordu. — O halde kendini daha mahir göstermeğe çalış ve kendi kendini teselli et! diyordu. Fa- | kat bu hiddet nöbetleri sonsuz kederlerini ha- fifletmiyordu. 'Tatyanayı Pedr Glanora teslim etmiş olmasını görmek ızdırabının, Prens Radi- na ile evli görmek ızdırabından niçin fazla ol- duğunu şimdi daha iyi anliyordu. Tatyananın Prensle olan tesadüfi izdivacı kendisine pek ca- navarcasına bir iş gibi görünmüştü. Fakat, öte- kinin bu kaçırma işinde kendisini yegâne mü- sebbip gö teriyordu. Okadar badbahttı ki, düş-