74 SERVETİFÜNUN — , No.2079—394 Yazan : Andre Gide Dünya Nimetleri Çeviren ; Avni İnsel zl Ve geceleyin onlar meyvaları terennüm ettiler. M&- nalgue, Alcide ve diğer bazı davetliler önünde Hylas NAR ŞARKISINI Terennüm etti. Evet üç nar tanesi onu Proserpine'e hatırlatmağa kâfi geldi. Ruhların imkânsız saadelini bir çok saman daha arıyacaksımz. Ten neşeleri, his neşeleri gizleri, — gayet arzu edi: yorsa başka biri mahküm etsin. Ten ve hislerin acı neşeleri sizleri o mahküm eisin, ben cesaret edemiyo: — Evet Didier, feylosof, ben sana hayranım, Fikrine itikadın ruhuna neşe veriyorsa, hiç bir geye ütikat etmemek daha iyidir, — Lâkin bütün ruhlarda bu kabil aşklar görülür. Evet, ruhumun fani ürpermeleri, ruh negeleri, kalp neşeleri sizleri ben dahi seviyornm, — Lâkin arzular ben sizi terennüm ediyorum. Çemen gibi taze, çitlerdeki çiçekler gibi güzel, çayır- lardaki yoncalardan daha evvel solmuş veya bicilmiş, ten neşeleri. Zavallı ergeç sakalları, dokunur dokunmaz, yaprak- larını ne de çabuk döküyorlardı. Görme Misi, — hislerimizin en hüzün verteisidir. Temas edemediğimiz her şey bizi mütecasir eder. Ruh fikri daha evvel yakalar, gözün arsu ettiğini elin daha evvel yakaladığı gibi, Ah! Arzuların temas edebileceğin şeyler olsun! Nat hanaöl, bundan daha nefis bir temellük isteme. Hisle- rimin en lâtif neşeleri, giderilen susuzluklar oldu. N Pa nefisti güneş ve onun yükseldiği yayldların eri, Nefisti çıplak ayaklarımızın alındaki nemli toprak ve denizin tslatlığı kumlar, Nefisti sularında yıkandığım membalar / Nefisti karanlıkta öptüğüm o meçkul dudaklar... Lâkin meyvalardan Nathanaöl — meyvalardan — sana ne söyleyim? Ah! Nathanaâl, beni en fazla kızdıran şey, o mey- vaları tatmamış olmandır. Onların eti sulu ve lezizdi, kamyan si gibi nefisti; yaradan fışkıran kan gibiydi. Onlar Nathanaöl, hiç bir hususi susuzluk istemez- lerdi. Onlar alın sepetler içinde ikram ederlerdi. Onlar ilk önoö lezzetsiz görünürler ve diyarlarımızın hiç bir meyvasına benzemeszler. Lezzetleri çok olgun Hint armutlarını andırır; etleri #se fazla geçkin görünür. Onlar ağızda bir kekrelik bırakırlardı. Bu hiz an- cak bir diğerini yemekle sail olurdu, Fukat bu zevk te vı pek az sürerdi, — ancak usaresini tatmak lâhzası, Lâkin bu hoş lâhzadan sonra lezzetsizlik daha mu- gaesi olurdu. Sepet çabuk boşalmıştı, Sonuncuyu, taksim etmek- tense bırakmıştık. Hoyhat? Nathanaöl, sönradan dudaklarımızın naml bir acı ile yandığını kim anlata bilirdi! Yanan dudaklarımız hiç bir su söndürememişii. Bu meyvaların arzusu bizi, ruhumuza kadar izac 6i- mişii, Onları üç gün mülemadiyen pazarlarda ara- mışık, Bitmişti ark mevsimi, Nerededir Nathanağl, bize seyahatlarımız esnasında başka arzular verecek yeni meyvalar? ” Lİ Taraçalarda, deniz kenarında ve balan güneş önün- de, buzda gekerlendirilerek ve içlerine tatlı bir likör akı- larak yinecek meyvalarımız var. Ağaçlardan, duvarlarla muhat bahçelerden toplanıp yaz mevsiminde, gölgeliklerde yinecek moyvalarımız var. Kü masalar kurulacak ve dallar sallanır sollan- maz meyvalar etrafımıza dökülecek. Uyuyan ağır kanlı sinekler uyanacak. Düşen meyvalar tepsilere toplanacak. Onların kokusu bizi sermezte kâfi gelecektir. Kabukları dudaklarımız lekeliyen ve pek çok susa- dığımız zaman yenen meyvalar vardı. Onları kumaalis yollarda bulurduk. Dikenli yollarda parıldayan bu meyvaları almak için ellerimizi yırlardık. Hararetimiz sönmezdi — onları alsak dahi. Bazılarından, güneşe brakmakla tatlı yapılabilirdi. Bazıları kışa rağmen etlerinden emin görünürlerdi. Dişleri bozmak için onları tsırmak kâfiydi Bu meyvaları, küçük meyhane köşelerinde, hastrlara uzanarak yerdik. Aranp bulunamıyan bazı meyvaların halırası âr- zuya değerdi. # Nathanağl, sana narlardan bahsedeceğim. Kamış küfelere yığılmış bu meyvaları şark pözar- larında bir kaç paraya satarlardı. Bazan narlar toza yuvarlanırdı. Onları çıplak ayaklı çocuklar toplardı. Onların ekşi usaresi daha olmamış ağaç çileklerini andırırdı. Onların çiçekleri bal mumun'lan yapılmışa benzerdi. Onların yemişlerinin rengi, çiçeklerinin rengine benzerdi. Mahfuz defineler, arı petekleri, Tezzet bolluğu, Beş köşeli mimari... Kabuk çatlıyor; lâcivet kupalara kan, minalı bronz tabaklara da altın daneleri dökülüyor.