; No. 2079—394 — Simiane şimdi de incirin gizli olan aşklarını t2 rennüm et. Dedi: «İncirin gizli olan güzel aşklarını ve onun içeriye kıvrılarak açan çiçeklerini terennüm edeceğim. Gizli odalarda kutlulanan dilğünleri hariçte hiç bir koku hikâye etmez. Oradan hiş bir şey tabahhur etmediği için her koku nefis ve lâtif olur, Zerafeteiz çiçek; ldtif meyva; — o meyva ki çiçeğin olmuş şeklidir. Dedi: ettim terennüm inciri — Öyleyse şimdi de bütün meyvaları terennüm et. — Evet, dedi, Hylas meyvaların hepsini terennüm etmemiştik. Şair hibesi: Eriklerden tesir duymak. (Çiçeği vadettiği meyvası için severim.) Lâkin erikten bahsetmedin. Karlar, yabani çil eriklerinin ay lâtif kılar, Günümeden yenmiyen muşmulla Ateşte pathyan ölü yaprak mk kestaneler. — Kırlardaki yabani mersinleri topladığım karlı, soğuk bir günü hatırlıyorum. — Karı sevmem, dedi Lothâire; o tamamen mys- tigue bir maddedir. © yere düşer fakat, oraya tabi olmaz; zira o yere arzusu hilâfına düşer. Onun, nazar- larımızın takıldığı beyazlığından nefret ederim. O so- uktur ve hayatı uzaklaştırır. Onun, hayatı gizlediğini ve koruduğunu bilirim. Gizlenen hayat onu eritmekle tekrar hayata doğar, Karı, pis ve sincabi bir renkte ve yarı erimiş olarak nebatlara su halinde hazır gör- meyi isterdim. — Kardan bu tarzda bahsetme, dedi Uirich, oda pek alâ güzelleşebilir. Karı müteessir eden şey, kuv- vetle yanan aşkların onu eritişidir; karı ne diye erimiş bir halde görmek istiyorsun, sen ki aşkları seversin. Kar her galip geldiği yerde güzeldir. — Lâkin, biz o yerlere gidemiyeceğiz, dedi, Hiylas; dediğim yerde ne iyi, deme sen ne yazık O akşam hepimiz Moelibte'yi, âşıkların en maruf BALLADE'ım terennüm ettik, Züleyha) senin için sâkinin döktüğü şarabı iç» mehkten vazgeçtim. Boabdil! senin için, Gırnatada Göndraliffe'in zek- kum ağaçlarını suladım. Şimal diyarlarında gelen Belkizın muammalar 8or- duğu Süleyman oldum. Tamar, sana malik olamadığı için ölüm derecelerine gelen, kardeşin Emnün oldum. Bethsabt, sarayının yüksek taraçalarındam birinde bir gün bir altın güvercin kovalarken seni hamama çımi- plak girerken gördüm; Davud olum, ki onun için ken- dini öldürmüştü kocan, Bulamite, senin icin dini sanılabilecek şarkılar te- rennüm etlim. Fornarine, kollarında aşk diye bağıran bendim. Zübeyda / bir gün mahfele gidiyorken yolunun üs- tünde karştıladığın esir bendim. Başımda boş bir sepet yardı. Sen onu ağaç kavunları, kebbat limanları, hıyar- UYANIŞ 15 lar ve diğer bir takım nevale ve baharalla doldurttum ve bana, seni takip etmemi söyledin. Huşuna gitliğim- den ve yorgunluklarımdan şikâyete bulunduğumdan boni, geceyi üç kalender şehzade ile iki kemşiren yanım- da geçirmekliğim için alıkoymuşlun. Bisi anlatarak diğerleri dinliyerek, sıra ile o akşam birbirimize hikâ- yelerimizi anlatmışlık. Sıra bana geldiği zaman: Zü- beyda, sana tesadüf etmezden evvel hayatımda hiç bir hikâyem yoktu. Evvelce yoksa olur muydu hiç şimdi? Sen benim bülün hayatım değil misin? — Bunları söylerken hâmil sepet meyvalar atıştırıyordu. (Küçük- ken Binbir gece masallarındaki tatlıları düşündüğümü hatırlıyorum, O zamandanberi gül yağı kokan bu tatls- lardan çok yedim; ve bir arkadaş bana «letohis» lerden yapılanlardan bahretti.) Âriane! yoluna devam edebilmek için seni Baochus'e terkeden geçici yolcu Thesde'yim ben. Burydica ! Güzelim, takiplerinden müşteki olup seni cehennemlere fırlatan Orphde'yim ben, Sonra Mopsus Emvali gayri menkulelerin BALLADE'n terennüm etti, Nehiv taşmağa başladığı zaman; Dağlara iltica edenler oldu. Bazıları te dediler: balçık tarlalarımızı yağlandıracak; Bir ktsmt ise dedi; felâket Diğer bir kısmı ise demedi hiç bir şey. Nehir iyiden iyiye taştığı zaman. Yerler vardı ki görünürdü oradan hâlâ ağaçlar; Yerler vardı ki görünürdü hâlâ damlar, çanlar, surlar; Ve biraz öledeki yayidlar. Yerler vardı ki görünmezdi oradan hiç bir şey. Sürülerini yamaçlara çıkaran köylüler oldu, Bazıları ise çocuklarını bir gemiye doldurarak kurtardılar, Mücevherat, yiyecek, içecek, yazılı kdğıtlar götürenler de oldu, Hiç bir şey gölürmiyenler de oldu. Sürüklenen sandallarla kaçanlar, bilmedikleri diyarlarda uyandılar; Amerikada, Çinde, Peru sahillerinde uyananlar da oldu, Hiç uyanmıyanlar da oldu. Sonra Guzmann Hastalıklar BALLADPF'ın terennâm alti Ki, ben bu Ballade'ın snunn nakledeceğim. .. Damtette'te vücudümü hummaların, Singapurda ise beyas ve mor çiçekl r renginde yaraların kapladığını gördüm. — Bitmedi — e al