i No. 2060-—373 . — — — # başlamış ve gürültü, altından Cumuriyet ordu- siyle Maraşalların geçtiği Zafer takına doğru uzanan bir deniz gibi daha sert vedaha kvvetli yükselmişti. Veni bir itiş kakış Mur'u yana fırlatıyor ve biraz sonra, alayın geçtiği cadde, atlanması zor bir duvarla ayrılıyordu. Artık orada duramıya- cağını gören Mur, yansolaklardan birine dal- mıştı. Zira halk onu gittikçe sarıyor; böylece kendisini hapseden mengeneden kurtulduğunu hissederek. daha sakin mahallelere doğru yö- rüyordu. Hiç bir maniaya rastlamadan Jena köprüsüne vasıl olmuştu, Eyfel kulesi bir çelik Jüliver gibi deve benzer ayaklariyle atlıyor ve Mur, bu esmer kafes içinde bir beşeri karınca kay- naşması görüyordu. Fakat askeri mekteple Tro- kadero'yu ayıran geniş fasıla bomboştu. Ne bir araba, ne bir mahlfk, ne bir ses ve nede bir hayat... Bu sessizliğin bu kadar heyecan ve gürültülerden sonra nekadar acı bir hali vardı. Mur, birdenbire, tazarıdikkatini çeken bir vak'ayı götünce bir kanape üzerine oturmak için yürüdü. Burdone caddesi tarafında, günün halk gürültüsüne hiç de benzemiyen bazı sesler yük- selmişti. Bütün bunlar kendisine, Arnavutluğa doğru uzun rüc'at günlerini ve harp memleket- lerindeki hazin esaret hayatını hatırlatıyordu ki, bazan haykırışlar sessizliği kırıyor ve bu vazi- yetten bir mücadele, yahut bir cinayetin vukua geldiği anlaşılıyordu. Gürültü yaklaşmış, birdenbire, bir sokaktan kaçan bir adamın arkasından bütün kuvvetiyle koşan bir sürü adam çıkmıştı. Mur, haykırışları işitiyordu: Katil var!...» Meçhul adam, kuvvetli bir hareket yaparak kendisini takip edenleri nehre ve köprüye doğru sürüklüyor ve sakınmak için henüz vakit bulan Mur, hareketlerinin mükemmel üstadı olan bu genç, maliir ve kuvvetli iirarinin kaygusuz haline hayran kalarak sessiz sessiz duruyordu. Arkasından soluğu kesilmiş birav köpeği sürü- sünü çeken ve her bir taraftan sıkıştırılmış olan bu adamın, kendisini tehdit eden tehliken henüz kuşkulandığı ve bununla beraber kaçmak niye- tinde olmadığı görülüyordu. Mur'un, kaçış hatırası daha okadar yeniydi ki, onu tekrar hissetmekten ve meçhul adamın «Katil var! İmdadına yetişmek için derin ve kvvetli bir #stekle karışık bir nevi endişeli sempatiyi gös- rmekten kendini tutamıyordu. Sür'atten ka- 191 zanmağı düşünmiyen firarinin dikkatsizliğine kızıyordu; münasebetsiz ve bununla beraber çok açık bir hal görüyor; kendisini düşman gibi gören genç adam, üzerine doğru geliyordu. Mur, bu çılgın intibaı, sabahtanberi bulunduğu şaşkın bir vaziyete isnat ediyor; kovalıyanlarla kaçan arasındaki mesafe azaldıkça : «Daha hızlı koşi.. Ne bekliyosun ?..» diye bağıracağı geliyordu. Fi- rarinin arkasından bir adam ahtapot gibi kolunu uzatmıştı. Fakat genç adm, ensesinde iki ayaklı beşeri ahtapotun sicak soluğunu duyduğu halde, yürüyüşünü değiştirmiyordu. O anda birdenbire garip bir hal hasıl oldu. Mur'un çok yakınına gelen meçhul adam, ondan sakınır gibi derhal döndü. Toni, çehresinin bütün çizgilerini, rüz- gârdan uçan arkaya atılmış saçlarını ve kendisine kinle bakan sert ve parlak gözlerini gördü. Düşünce ve muhakenin zamanı değildi. Fi. rari, arkasındaki ahtapota kuvvetli bir yumruk yerleştirerek Mur'un ayakları dibine yuvarlamış ve Mur da hafifçe ayağını çekmişti. Vere yuvarlanan adamın arkadaşları yetişe- rek beceriksize bazı sesli küfürler savurmuşlar ve daima soluksoluğa, avlarına koyulmuşlardı. Genç adam onlara geniş bir mesafe bırakmış ve köprüyü geçerek nehrin diğer tarafı üzerin- deki bahçeler içinde kaybolmuştu. Mur, meçhul adamın jzini bulmak istese, evvelâ sürünün takip ettiği yolun aksi cihetinden gideceğini ve muhaakkak tutacağını kendi ken- dine söylüyor ve bu sergüzeştin garip şekliyle kendisini pek sakin hissediyordu. Loretta, ona: «Kaygusuz günlerinin birin- desin» diyor ve bu ölünün tatlı sesi kararını kuvvetlendiriyordu, Uykuda gezen bir adam gibi, sabaltanberi itaat ettiği gizli kuvvetlere dayanarak, daha bazı geç kalan takipcilerin ka- deme teşkil ettikleri izin üzerine çıkmıştı. Üni- versite sokağının küçük bir evi önüne gelmişti. Kapıcı dışarda toplanmış bir kalabalik karşısın- da, sokağı ayıran parmaklığın önüne dikilmiş duruyor ve birinci katın penceresinden, bekle: mekten usanç getirmiş gibi, hiddetini belli et- tiren bir kadının sert ve çok acaip sözler ağaza alarak kendisine işaret ettiğini görünce daha ileri gitmekten vazgeçiyordu. Kapıcıda Tsniyeye yukarıdan işaret edildiğini görünçe onu içeri bırakmıştı. Mur, kendi kendine : — Tali bana yol gösteriyor... Tereddide lüzum yok... diyerek içeri girmişti. — Bitmedi — £ z' Z —