190 UYANIŞ No. 2080—375 Yazan : | mi | MEÇMULE DOĞRU. Çeviren ; i Ferid Namık İ Hansoy Bütün korkuları başgöstermeğe başlıyordu. Bu korkular onu ele veremez miydi ? Kaçışı. görül- meden, tehlikesizce geçmiş miydi? Pek eskiden talebe olarak Parise ancak birdefa gelebilmişti. Bu kısa müddet zarfındaki noksan bilgi ve tec- rübeleri ona nekadar olsa iyi bir malümet ver- miyordn. Bütün muhayyilesini silkeliyordu. Mazi ken- disine daima engel olmuştu. Şimdi ise, önünde yeni, hem de yepyeni bir hayat açılıyordu. Hü- viyetini bildirecek hiç bir kâğıdı da yoktu. Şu halde Fransız kumandanı elinde kalan pasaportu onu ele vermiyeeekti. Kendisini hefif, serbest ve çok serbest his. sediyordu. Viyanada iken azar azar biriktirdiği bir mikdar parasını yanında getirmişti ki, ge- çinme için hiç bir sıkıntısı olmiyacaktı, Sükü- netle halka dikkat ediyordu; ancak yarısını anlıyabildiği lâtifelere tebessümle mukabele ediyordu. Manterde, bir şapka kutusu ve seyahat çan- tasiyle iki kat olmuş şişman bir kadın tramvaya bindi. Her taraf dolmuştu. Kadıncağız böyle bir günde eşyasıyla nereye gidiyordu? Mur, derhal imdadına yetişti; çantasına bir yer bulduktan sonra kutuyu da dizleri üzerine koydu. Kadın teşekkür etti; oda, memnun bir vaziyet alarak başıyla cevap verdı. Vola gerilen ve kendisini mes'ut insanlardan ayıran halat artık yoktu. Hayretle düşünüyordu : — Meçhule atlayış nekadar kolaymış ! Keyfi ve sahte bir mania onu bütün yaşli- yan mahlfükatın dünyasından ayırmıştı. Bozuk Ftansızcası onun bir ecnebi olduğunu meydana çıkarmak ihanetinde bulunuyorsa da, kuruntuları azalmağa başlamıştı; zira, kendisine gösterilen dostça bakışları görüyor ve hiç bir kimsenin hoşnutsuzlukla baktığını görmüyordu. Mütevazi hali, sade hareketleri, seyyahların sempatik tavurlarını andırıyor ve kendisi de bu insanların her birini bir dost, bir kardeş gibi benimsiyordu. — «Mert insanlar» diye düşünüyordu. «Bu, onlar içinde yeni başlıyan bir hayattır. Eşi bulunmaz bir günü kutluluyorlar. Bastil düştü; Bütün insanlık onun zincirlerinden kur- tuluyor; bol ışık içinde, sükünet ve sulh içinde tekrar doğuyor.» Kendisi yaradılış itibariyle sessiz olduğu hal- de, kalmak ve onlara söz söylemek istiyor; fakat lâzemgelen cümleleri bulamıyordu. Böyle hulyalar içindeyken fikirleri dağıldı; yalnız kalbinden gelen zayıf bir kelime yükseldi : «Dostlarım». Artık gelmişlerdi. Araba büyük bir kalaba- lık içinde durdu. Boru ve fülütlerden mürekkep bir müzik öyle bir ses çıkarıyordu ki, sanki bütün acun seslerinin bir dörtyol ağzında ran- devu verdiklerini zannediyordu. Toni Mur, ızdıraplı bir tavurla etrafına be- kındı. Acaba insan kafasına giremiyecek miydi? Meçhul insanlar ona yer verdiler; kurtuldu. gunu hissetti ve kendisini sürükliyen, kabul eden bu halkın bir kısmına o da dahil oldu. 'Ton: Mur, önce, bayrakların parıltısı altında gözün alabildiğine kadar dalgalanan yelnız bir Okyanus görmüştü. Kendisini saran kaynaşma seslerinin bu binlerce bayraktan geldiğini zan- nediyor ve herkes, yaldızlı bir mechul asker mezarının üzerindeki münhani kubbesiyle zafer takına doğru yürüyordu. Bütün caddelerin bir. leştiği Şanzelize meydanına kadar halk tarafından sürüklenen Mur, kendisinin tribünlere doğru itildiğini hissediyor ve bir taraftan Obelisk'e doğru inen, bir taraltan Zafer takına çıkan bü- tün caddeyi bakışlarıyla kucaklıyordu. Bu esnada alay sarsılmış ve Mur'un ilk gördüğü şey bü- tün varlığını sarsıntıya uğratmıştı. Kalabalık, bir ölüm sessiz'iği içinde, hiç bir derece tefrik olunmaksızın, küçücük araba- larında bulunan, kulakları düşük, başları ilerde, yüzleri bozulmuş kötürüm kör, bir bacağı veya- hut bir kolu kesik harbin beşeri ankazı ve 12d1- rabın yürekler acısı ordusu olan bir sürü sakat insanlara yol vermek için açılmıştı. Hıçkırıklar bu facia başlangicıyla karşılaşmış ve Toni Mur- un hıçkırıklarıda halkınkilere karışmıştı. Izdı- rabın sedaları bütün yaşıyanların müşterek İi- sanıydı. Mur, Bütün bu zavallı insanların düşman- larını düşünüyordu. Uzun bir sessizlikten sonra gürültü tekrar