No. 2060—375 UYANIŞ NESİR : ŞİİR : Deniz Kıyısında... Yatağının kenarına çöküp; mum gibi titrek, köpük kadar yumuşak ellerini doya doya öp- meden, içli gözlerine dalarak içimi çeke çeke, derilerimi döke döke ağlıyamadan senden ay- rıldım. Makine dev, ağamda bir meş'ale geceyi gündüze ekliyerek, birbirlerini omuzlıyan baş- ları dumanlı dağlar arasından, bulut renkli kayaların dar geçitlerinden, derelerle söğütlerin çevrelediği, Erguvanlarla kır çiçeklerinin oyala- dığı yeşillikler içinden telgraf direklerile yarı- şarak geçti. Ve beni senden çok uzaklarda bir deniz kenarına bıraktı. # * » Bugün o deniz kıyısında ben, dalgaların sahile çarparak ölüşünü seyre dalmışken, ara- mazdaki karlı dağları, kadın beli gibi kıvrılan yolları aşıp sana ulaşmağı düşünüyorum., Ân- cak yapamıyorum, Bütün istediklerimizi yapıp, bütün diledik- lerimize erişebilseydik, yaşamanın tadı kalır mıydı ?. Fikri Çöze Karda Lekeler Güneş, beyaz dağların ardına henüz çıkmış- ün. Göz alabildiğine uzayan, yumuşak karların üzerine parlak yıldızlar gibi ışık dökülüyordu..... Dört delikanlı, aralarında bir tek kız arka- daşlarile uzaktan göründüler. Ayaklarında ka- yak, ellerinde sopalar vardı, Güneşin parlak. lağıyle cilâlh mermeri andıran lekesiz kar, ar- kalarında saç örgüsü gibi bir izle uzayıp gidi. yordu. Metrelerce yükselerek, uçurumları bir karlal şahametile atlayan bu dört delikanlı, bir tek kız arkadaş kafilesinin sanki yüzlerine ba- har esini çarpıyormuş gibi neş'eli idiler. Göz- lerinde aşıkların en parlaklığı vardı. Hepsinin- de yüreği beyaz zambaklar gibi parlak, Yürü- dükleri yolum kenarındaki bodur ağaçlarda gü. neşliyen kuşlar, sanki bu dört delikanlı, bir tek kız arkadaşların sevinçlerine seslerile kalılıyorlardı. Eöyden oldukça uzaklaşmışlardı. Dağların zirvesinden, rüzgâr hizile uçan kayakçılar, 868- siz, kimsenin bulunmadığı isiikametle ilerledi- ler.. Dört delikanlı orlasında bulunan bir tek ksa, beyaz güvercin gibi en önde gidiyordu. Yüz metre kadar önde kara bir nokta gibi görünen yere geldikleri zaman, kız arkadaş seslendi: — Duralım, çocuklar!.. Iztırap Çaraların üstüne çökünce gamlar, Dertlerin aktığı sulara bakın. Ruhlara ışıktan bir elem damlar Güneşi söndürtip bir ateş yakın.. Düsturlar hallolur, başlar ferahlar, #nsar dudaklarda kederli ahlar, Ruhlarda sebepsiz bir ürperiş var; Ney'eli demlerin bitmesi yakın.. Dertlerin sonundan neğ'e beklemem Derin bakışlarla varlığımı em, Nedir gözlerinde biriken bu nem, Gözünün rengini, kirletme sakın! Kül renkli sulara aksetti çamlar, Boyansın bu akşam ala bırakın. İçli sahillere düşen adamlar, Geçtiler denizi hep akın akın. Her yolcu yolundan bir ümit bekler Her yalnız, yanlız& teselli ekler, Dostların gelince, bana sen ruh ver Hayır hayır, beni yanlız bırakın. Delikanlılar, durdular, yolun kenarındaki büyük çam ağacının alına 8opalart btrakiılar., Sonra beyaz, lekesiz karın üzerine dinlenmek işin boylu boyuna uzandılar,, Dört delikanlının bir tek kım, uzanmadı. Yamaçlara birikmiş karlardan insan yapmağa koyuldular, Delikan- İhlarda biraz sonra kız arkadaşlarına yardım etmek için kalktılar. Yarım saül kadar uğraşıldıktlan sonra kar- dan bir kız heykeli meydana çıktöermişti. Kas yakçı kto, bu cansız insan karşısında kahkaha ile gülüyor, elindeki çöple heykel kızın göğsüne gu yazıyı yazıyordu; Beş kayakçı arkadaşın neş'eli vi mila bir tek âbidesi 6 Şubat 1 Yollarına devam etmek üzere ödü ayrıl dılar, Kız gene kafilenin önüne geçti. Bütün hızlarile uçuyorlardı. Fakat biraz sonra kizin oldukça yüksek bir tepenin başından metrelerce havaya fırladığımı, dört genç arkadaş, hayretle gördüler. Bu hayret verici yükselişle düşüş, bir an içinde oldu, Dört genç arkadaş, biras sonra zavallı kızı derenin içinde bagı karla gö- mülü bir halde buldular.. Alnından kıp kırmızı kan, beyas karların üzerinde koyu lekeler bırakıyordu, Gençlerden biri onu kolları üstüne aldı. Köye doğru iler- lemiye başladı. Lekesiz kar, kafilenin bir tek kızının alnından akan kıp kırmızı kanla arka- larında uzun leke bırakarak uzuyordu...... Naim Özel