No0.1945—260 SERVETİFÜNUN 1 ehemmiyet vermeniz ve yüzünüzü bir tablo haline getirmemeniz lâzımdır. Bunu da bilmelidir ki, kırmızı dudaklı, pembe yanaklı hanımlardan pek çok kim- seler adeta iğreniyorlar, “. Vucudumuzun güzel ve ziyade yumuşak ve nazik zarfı ve mahfazası olan deri birbiri üzerine konul- muş türlü türlü tabakalurdan müteşekkil olup burada kırmızı ve siyah kan damarları, lenfa damarları, si- nirler, ter ve yeğ bezleri ve saire vardır. İşte bundan da deriye verilecek ehemmiyeti takdir etmek müm- kün olur. İçinde bir çok aza bulunan deri vucudun her ya- nının halinden dimağa haberler ulaştırır. Hazım aza- sının halleri deriye akseder, Birçok genç kızlar yüz- lerindeki iltihaplardan bazı sular ve merhemlet kullanarak kurtulmak isterler. Fakat her ihtimale karşı güzel bir beniz sahibi olmak istiyenler yeni- len yemeklere ve bunların iyice hazmolmasına da ha çok bir ehemmiyet vererek mek öğünleri arasında birşey yememeli ve baharlı, hardallı, biberli geyler, hamur işl börekler ve tatlılar ve sirkeli kon- servalar ve turşularla şekerlemelerden olabildiği kadar çekinmelidir. Deri ayni zamanda duygu, atıp çıkarma, emme ve yutma ve soluma azası da olduğundan silinmek, oğulmak, temizlenmek ve daima işleyecek bir halde bulunmak lâzımdır. Deri öiğerlerden ziyade katı maddeler çıkarıp atar. Deri ile de nefes alınır. Bu söze belki biraz şaşılır, fakat deri oksijen yutar ve asit karbonik çıkarır. Bunun için derinin hali bütün vucudun gıhhatına göredir. Silinen, oğulan deri altın» daki azaya da kuvvet verilmiş olur. Soğuk suya ba- tırılmış bir bezle göğüslerini silip oğanlar oradaki asaya salâbet vermiş olur. Peklik derinin rengiyle kokusundan da belli olur. Birçok genç kızlar hergünkü tabii dışarı çıkışı faydar sız danırilarsa da faydasızlığıyla beraber zararı da bulunan maddeleri bağırsaklarında bulundurmanın üstlerinde ve ceplerinde taşımak kadar zararlı oldu- ğunu bilseler bu hergünkü vazifenin de mutlaka görülmesi sıhatın devamı için mutlaka lâzım oldu- Bunu takdir ederler. Eğer bağırsaklara aslolan vazifesi gördürülmezse deri iyice görülmemiş olan bu vazlfeyi bir dereceye kadar kendisi görmeğe başlar ve dediğim gibi ken- disine yaraşmayan bu vazifeyi gördüğünü kokusiyle az çok belli eder. Şu hallere göre yıkanmak ve her vakıt gayet temiz bulunmak ziyadesiyle lâzımdır, Sık yıkan- mak medeniyet ve evlerimizde banyo hamam odaları bulundurmak ta yeni hayat ya han Banyonun faydası ılık suyuu deriye bir gevşeklik vermesiyle yüzünde basıl olan ve toplanan pulları gidermesidir. Yalnız az çok kirli bir vucut banyo suyunu da kirleteceğinden banyodan çıkılacağı zaman temiz bir su İle şartlanmak iktiza eyler, Soğuğa karşı durabilmek üzere ayakları olabildiği kadar âicak suda ıslatmalı ve sonra soğuk suya dal- dırıp çıkardıktan sonra İyice oğarak kurutmalı ve çorapları giymelidir. Bu yolda ayaklar ısınır ve 80- ğuğa karşı konulmuş olur. Kanın dolanması ve kötü korunuların olmaması için ayaklara çok iyi bakmalıdır. anyonun en uygun zamanı sabah olup fakat pek çok kimseler için bu vakıt uygun gelemez. Herkesin kendi hususi halini ve banyonun tesirlerini gözönüne almasi lâzımdır. Sinirli olanlar yatacakları zaman banyo yapma- malıdır. Banyo bazı kimselere uyku getirir, bu, di- mağda olan kanın miktarına göre değişir. Kansız olanlar akşamları banyo yapmamalı, halbuki dimağda kan toplananları bu vakıtki banyo dinlendirir. Banyonun tesiri guyun sıcaklığı derecesine ve banyoda kalındığı müddete göredir. Ilık bir suda uzun- ca kalıp azaya bir sükünet getirir, Sıcak bir suda banyo azayı uyandırır. Hiç ayırmaksızın herkese hergün yıkanma tavsiye olunmaz. Hergün banyo bazı kimselere iyi geldiği halde bir takınına uygun gelmiyor, Banyodan bir iki sant sonra veya ertesi günü çok yorgunluk duyu- İursa banyonun yaramadığını anlamalıdır. Bazı nazik kimseler de vardır ki bir banyodan hiçbir iyilik duymazlar, bu gibiler bir gün kollarile göğüslerini, ertesi gün erkalarile karınlarını ve üçüncü günü bacak ve ayaklarını yıkamakla temiz- lenebilirler, Yıkanmak için iyi ve saf sabun kullanmalıdır. Yüzü yıkamak için elden daha iyi sünger olamaz. Başparmak çene altına konularak diğer parmaklarla yüz buruşukluklarını gidermek üzere bunların doğru- luğunun tersine iyice oğulur. Bu buruşukluklar ve çizgiler oğuşturma ile yavaş yavaş kaybolur. Eller pistir, ne kadar yıkansa hatta fırça ile oğulsa yine mikropludur, kirlidir. Bunun için opera- btörier uzun uzadıya yıkayıp fırçaladıkları ellere &me- liyab zamanı otoklavdan geçmiş eldiven geçirirler. Erkeklere, memleketimize kadar sokulmuş olan âdet ve terbiye icabınca, hanımlar pek çok el öptürdük- lerinden temizliğe siyade dikkat etmeleri lâzımdır. Tırnaklar da her vakıt pek çok temiz olmalıdır. Çünkü ellerin güzeiliğinde tırnakların da pek büyük bir tesiri vardır, Bunlar için bugün bir çok aletler ve vasıtalar vardır ki bu temizliği ve güzelliği temin edebilir, elverir ki hergün birkaç dakika buna ayrıl- mış olsun. Tırnakları uzun bırakmak hususundaki modaya asla riayet etmemelidir. Çünkü uzun tırnakların temizliğini muhafaza etmek çok güçtür. — Arkası var — A — ————— — ii e m —— ——— ——— HAYDAR RİFAT Beyin son eserleri: HEP MİLLET İÇİN! 60 Kuruş HEP VATAN İÇİN! 60 ,, CİNAYET VE CEZA . . Ölüler Evinin Hatıraları (125 ,, Şafak kütüphanesi. m