310 SERVETİFÜN UN No.1912—227 > Bademler — Geçen nüshadan mabaat ve son — Bn anda içindeki derdin bir kısmını boşalmış, kalbini biraz ferahlamış hissediyordu. Dudaklarından birdenbire annesinin ismi fır- ladı. Ona bu ismi ilham eden, kıvırcık saçların- da geen Nerimanın okşıyan elleri olmuştu - Onu bir anne gibi teselliye çalışıyordu. * »# Sınıf defteri: 3-3-932: 385 - Güzide: yok 4-3- 932 385 - Güzide: yok 385. Güzide yok.. yok.. yok... 15-3-932 385 - Güzide. Etrafını bir halka çevirmişti, her gelenin ona sorduğu şey: — Nasılsın Güzide?.. Ve onun her gelene verdiği cevap: — Teşekkür ederim, iyiyim!.. Güzide on beş gün içinde büsbütün çökmüş, solmuş. Yüzüne başka bir güzellik, gözlerine başka bir imana gelmiş. Bu yüz ve bu gözler: — Bana çok bakın... Size çok bakayımdiyor. Ona herkes çok bekiyor, ve o herkese onlardan çok bakıyor. Keriman hanım lâtfettiler, hatir sor- muşlardı. Onada aynı nazik eda ile aynı cevabı vermişti. Nerimana bir hal oldu. Yavrusunu sallıyan dişi bir kartal gibi Güzidenin üstüne kanatları açıktan açığa geriyordu. Artık arala- rında saklanmaz, gizlenmez bir bağ vardı. Her- kes bu rabıtaya ne derlerse desinler. Onlar arasında bu bağın ifade ettiği mana tam mana- siyle arkadaşlıktı. Hasta bir çocuğa annesi ttasıl bakarsa Neriman da Güzideyi öyle göz altında bulanduruyordu. Küçük bir soğuk algınlığile on beş gün yatan onun zahiri canlılığına, neşe- sine inanmıyarak mümkün mertebe harekâtını kontrol ediyordu. Bu kontrol bazan bir tahak- içekdeyken küme kadar yükseliyor, bazan da mülâyim bir şekil alıyordu. Fakat hasta kiz üstüne titriyen bu arkadaş kalbinin kendisi için çarpan zaman- larını onun yanında gene mümkün mertebe mes'ut geçiriyordu. . — Güzide Hanım biraz bakar mısınız?. Bu ses onu yerinde bir anda öldürecek şim- şeklerden daha sıcak, daha ateş gibiydi. Durdu, Karşısında o köşedeki büyük evin oğlu genç zabit Nazım vardı. Dudakları titriyordu. Etrafta görülmekten okadar korkuyordu ki!,. Bereket yollar hafifçe kararmağa başlamış, sokaktan ge- çenler tek, tük. Onlar da bulundukları tarafa bakmadan uzaklaşıyorlar, — Buyurun efendim.. dedi. Genç zabit yaklaşmıştı. Gözlerini göremiyordı.. Fakat sesinden onun da titrediğini anlıyordu. Çok büyük bir şey istiyor gibi lâfa nereden başlıyacağını bilmeden bir müddet yalvarırca söylendi. İlk sözleri çok manasızdı. Sonra yavaş yavaş açıldı : — Sizden büyük bir ricam var, Güzide hanım. Bu iyiliği bize yapacaksınız muhakkak.. Kalbinizin yüksek yaradılışını birçok defalar dinledim. İçimde beni ezen, bitiren bir fırtına var.. Bütün benliğim onun hırpalıyan şiddetile harap oluyor. Seviyorum, hem delice. Sevdiğim kız yabancı değil, sizden, sizin arkadaşlarınız- dan, tanırsınız Keriman. Tanıdınız değil mi? Fakat ne oldunuz?.. Renginiz kül gibi. Niçin sallanıyorsunuz ?.. İsterseniz dayanım fenerin demirine... Hastasınız değil mı?.. Duymuştum. Belki ondan yüzünüzdeki bu sarılık?., — Evet devam edin siz... — Sizden ricam, Güzide hanım. Kerimanla sık konuşamıyoruz. Geçenlerde bir kere buluş- muştuk. O zaman bundan şikâyet ettim. Mek- tuplarımı evine gönderemiyorum. Mektepte