132 SERVETİFÜNUN No. 1901--216 Yazan ; Ralant Dorgeldes Y O i D A | Tercüme eden : Ahmet İhsan i gs savma bir selâm verdi. Kimse ile konuşmadan do- laştı. Meselâ bugüu hiç nöşesi yok sancak tarafında, benden biraz ileride küpeşteye dayanmış duruyor: başı açık, kolları çıplak, kukuletesini arkaya atmış... Onu böyle yarım ince giyinmiş gördükçe ben üşü- yorum. Çünkü rüzgâr soğuk ve sert, güverteyi süpü- rüyör. Bir aralık anası yanına geldi; — Odet vallah sen delisin.. Kız soğuk alıp hasta- lanacaksın!,. Nasılsa bu söze kızmadı, iri kara gözlerini açtı, hiç bozmadan şu öevabı verdi: — Hasta olsam ne iyi olurdu! Öksütmeğe başladı, annesi onu zorla çekti götürdü. Arkasından bakıyorum. Görüyorum ki kız dört gündür değişmiş; ona artık eski nazarla bakmıyorum. Marsilyadan kalkarken bu kız benim için iç sıkıcı bir mahiğktu; şimdi o bana muammalı bir kız oldu. Onun kalbinde heyecanlar, fırtınalar hizseyliyorum. Acaba yanlışmı düşünüyorum? Her yolcu hakkında mütalealarım böyle meşkük. Bir heykeltiraşın karşısındaki çamur heykeli parmak- larile işlerken bir parmak hareketile heykelin sima- &inı ve bakışını değiştirişi gibi ben de uğraşıyor ve fikirlerimi değiştiriyorum, yahut daha değiştireceğim. Meselâ bir tanesini belki başkasına benzetiyorum; bazı vakit, heykeli yaparken bozuyorum; benzete- miyorum. O zaman o heykelinçamurunu bırakıyorum, başka vakit işlerim diyorum. Yolculuğun ilk günlerinde yol arkadaşlarıma, sade baktım. Sonra herbiri hakkında düşüneeler yaptım. düşünüyorum, tahlil ediyorum, o zaman sanki ben *o sdamlatla Yneâgul olmuyorum, her biri hakkında hayalhanemde vücut verdiğim heyulâlar benim olu- yor. Henüz belki birbirlerini.tanımayan bu adamları « ben. sihnimde - birbirine şaklaştarıyorum; &caba bir- birlerile temasa gelseler ne yaparlar diye düşünüyo- ram. Bir kimyakerin iki cismi bir araya petifip ne gibi imtizaç olacak diye araştırması, yahuf bir yor- gancının başka renkli kumaşları yanyana getirip acaba yakışıyor mu diye araştırması gibi ben de yolcuları birbirile ıhukayese ediyorum. Hülâsa şimdi önümde gezei, dolaşan yoleüların hepsi benim için tetkik olunacak bir cisim, insan değil! Yolcular güneş tarafında, aydınlık içinde geziyor- lar. Aydınlıkla daha iyi görüyorum. Acaba şu tüysüz ve İngiliz delikanlısı ileride ne olacak? Hindistan- a vahşi hayvanların avına gidiyormuş dediler... Avda başına neler gelecek? Ava gitmeden vapurda şurada nelere uğrayacak! Boynundaki inci dizişini elile okşayıp en keçi gözlü Mısırlı güzeli ile meselâ bu İngilizi birleştiriyorum.. Amme bu kız Port-Said'de vapordan çıkacakmış.. Ne olurf Onun başka iskeleye çıkması benim fikren olan hayallerime mani imi? Söyledim ya, beni işgal eden o kız değil, onun hayali veya heyulası! Derken İngiliz genci na- zarımda ehemmiyetini kaybediyor. Avcılığını unutu- yorum, onu vapur zabiti yapıyorum... Derhal sarışın gemi zabitlerile karışıyorlar, ve üçü bir arada haya- limde tek vücut oluyorlar! Ya o külotlu İngiliz? Hiç te benim hoşuma git- miyor. Sinemada film üzerinde bazı şahısların perde üzerinde eriyip başka şahan inkılâbı gibi bu İngilz de benim hayalhanemde tahavvül ediyor... Haydi külot- lu İngilizle arkadaşı diğer İngilizi birbirine rakip yapayım diyorum. Meselâ aralarına o hep yalnız gezen kadını koysam da birbirile aşıkdaşlık rekabe- tine kalkışsalar ne oluri... Şanghay'lı borsacı hayallerimin hepsine karışıyor. Bu adamı kâh şu kadınla, kâh şu erkekle karşılaş tırıyorum, temaslardan çıkacak aksülâmelleri düşü- nüyorum, göya eldeki tahlil şişesinde meydan alan renleri tetkik ediyorum. Matmazel Odet Nikolay dahi bütün tahlillerimden kurtulmuyor. Ekseriya Odet ile borsacıyı beraber düşünüyorum. Lâkin borsacı ile bu zengin ve genç kız arasında ne münasebet var ki? Onu da bilmiyo- rum. Hayal bu! Fikrim vapuran bir başından bir başına koşuyor. Hareket günü iskelede gördüğüm suratı yarlı o iri yolcuyu vapurun neresinde bulacağım? İkinci kama- ra güvertesinde seslerini ve şarkılarını duyduğumuz artistler acaba nası) şeyler? Tiyatrodan birinin ifti- harla bahseyledigi Matmazel Filorans Bernard acaba nagıl şey? Bu kadının sarışın olduğunu işittim ya; bu malümata göre hayalimde onada vücut verip heykel çiziyorum.. Matmazel PFilorans'ın peşi sıra başka yolcular daha hayalhanemden içeri giriyorlar... Meçhul şah- 'siyetler, harekatte veya muvasalatte teşyi veyâ istik- bal görmiyen kimsesizler... Onları da zihhim takip ediyor. Xaleylar, hayaller, heywlâlar hep bir araya toplanıyor; küpeştelerden atlayor; hülâsa canlılar ile cantızları bitbirinden ayıramıyorum... Âdeta hayalim romap yazıyor, romanın şahsiyetleri teşekkül, tebeliür eyliyor, renkleniyor, sabun köpüğü gibi örnekler ve renkler alıyor. Ben yorulmuyorum, gene üflüyorum, saban köpükleri şişiyor, kabarıyor, ve gözümün önün- de türlü şekiller uçuyor... £ ** -—6 canınız mkılıyor? Yol skmıya başladı! Dalgı Igın düşünürken bu sözle irkildim. Vgs- purun doktoru idi. Şaşkın halde kendisine baktım ve cevap verdim: — Hayır, sılılmıyorum, çalışıyoruni... Kaşlarını çatıp bana baktı, galiba sözüme inal- madı ve çalışmamı anlamadı. - .* Doktor sâhiden tohaf bir adem. Seyri sefain çir- ketleri bu adamı vapurlarıvdan birisine alırlarsa mutlaka yolcuların adedi azalır, Onun fikrince seyr- olunacak görülecek, gezilecek bir yer yok! — Devami ver —