No.1901—216 dan atkâr ve reklâm için. San'atkâr ve reklâm... «Her hangi bir san'atkârın göhret edinmek için bol bol reklâm edilmesi lâzımdır. Reklâm edilmiyen san'atkâr, çok kıymetli de olsa, meşhur olamaz. İm- zası, senelerce tanınmamış imzalar arasnda kalır. Büsbütün ihmal edilmese bile, lâyık olduğu alâka, takdir ve rağbetten mahrum kalır. Belki ömrünün sonunda ve hattâ ölümünden çok #onra kiymeti an- > Bu bir düşünüştür, ki bilhassa asrımızda umu- miyet ifade eder bir mahiyette telâkki olunmakta, «Bu, doğrudur. Hakikat budur!» denilmektedir. Mutlaka lâzım mıdır, değil midir? Lâzımsa, ne dereceye kadar lâzımdır Ve sonra, bir san'atkârın reklâma karşı alacağı vaziyet ne olmalıdır ? yani kendisinin reklâm edilmesine karşı .... Bu haftaki yazıyı, bahsin bu noktası üzerinde durmak maksadile yazmıyorum, Bunlar, başka bir hafta yazı mevzuu olabilir. SERVETİFÜNUN 127 Benim bu hafta işaret etmek istedigim, san'at- kârın reklâm edilmesi değil, san'atkârın reklâm va» sıtası olmasıdır. Olmalı mıdır? Ben kendi hesabıma bunun aleyhindeyim. Bence an'atkâr hiç değilse ticareb işlerine kendi işminin karışmasını istemiyecek, bhoşgörmiyecek ka dar mağrur olmalıdır. Bu gururunun ifadesi de, bu gibi tehlikelere karşı istiğna, göstermektir. San'atkârların reklâm vasıtası olduğunu gördü- gümüz zaman, içimizde bir his uyanıyor ki bu his, » nasıl anlatayım *- herhalde reklâm vasıtası olan san'atkâr lehine olmayan bir his! Başkalarını bilmem, fakat kendi hesabıma ben, geçen akşam bir sinemada genç iki Türk san'atkârı- nı bu vaziyette görünce, irkildim ve piyano başındaki bu şarkılı reklâm sahnesinin bir an evvel kapanma- sını bekledim! — Bunu ne diye yadırgayorsun! Avrupa ve Amerikada da en büyük artistler, bunu yaparlar ve oralarda pek tabii görülür! Diye bana itiraz edeceklere cevabım şudur: — Bir şeyin, iyi bir sey olmadığını ileri sürünce, hemen Avrupa ve Amerikadaki vaziyetleri bir koz gibi ortaya atmak, bizde oldukçs eski bir alışkanlıktır. Fakat, oralarda hoş- görülen her şeyin mutlaka iyi olduğunu körükörüne kabul etmek mi icap eder Netice olarak, bu itiraz, beni ilzam etmez! Amerikanın sabık Reisicumhuru Sabık Amerika Reisicamhuru M. Coolidge bu ayın beşinde New- York'ta ölmüştür. Sabık Reisicum- hur 1928 de yerini M. Hoover'e terkettikten sonra siyasi hayattan tamamile çekilmiş, New-York'ta bir sigorta kumpanyasında çalış- mağa başlamıştı. 61 yaşında olan M. Cooliâge hayatının son saatle- lerine kadar tam bir faaliyetle çs- lışmış, ayın 5 inci günü sabahleyin erkenden işine gitmiş, saat 10 da kendisinde bir fenalık hissederek evine gitmiş, saat 12 de eve dönen Madam Coolidge zevcini artık ölü olarak bulmuş. M. Coolidge'in ölümü dolayısile bütün Amerika en matemli günle- rinden birini yaşamıştır. Yeni Rei- M. Coolidge öldü sicumhur M. Roosevelt, ölüm ha- berini duyar duymaz fevkalâde müteessir olduğunu söylemiş, «A- merika, tarihinin en büyük adam- larından birini kaybetti demiştir. Filhakika M. Coolidge'in Reisicum- hurluk zamanında, yöni 1923 ten 190 a kadar Amerika, iktisadı zenginliğinin en yüksek derecesine varmıştır. Bir asırdan beri yavaş yavaş teşekkül etmeğe başlayan ve gittikçe artan Amerikanın zen- ginliği Coolidge'in Riyaseti zama- nında en yüksek derecesini bulmuş, sonra, yeni Reisicumhur M. Hoo- verin zamanında syavaş yavaş te- vakkuf ve tedenni devresi başla- . OHatta Amerikanlar, M. Coolidge zamanındaki bu büyük zenginlik derecesinin «tarihte hiç bir millete nasip olmadığınız söy- lerler. 1872 de New-York civarındaki köylerden birinde doğan M. Coo- lidge 1897 de hukuk tahsilini bi- tirmiş, avukatlığa başlamıştı, Bir kaç sene sonra mesleğini terkederek memuriyet hayatına girmiş, evvelâ belediye meclisi azası, sonra mebus olmuş, daha sonra belediye reisi ve ayan azası olmuştu. 1918 de Massachussetia vilâyetinin güver- nörü olan M. Coolidge iki sene sonra Reisicumhur vekili olmuş, 1923 tede, M. Harding'in vefatı üzerine Reisicumhur intihap edilmiş, 1929 da yerini Hoover'e terketmiştir.