e. SERVETİFÜNUN No.1886—203 Sehersiz Geceler Küçük torunu elinden tutar, bahçeye getirir, bir bir iskemleye oturtur, kendisi de arkadaşlarile oy- nardı. Altmışlık bir âma idi, Gözleri bir iltihap ne- tiçesi kapanmıştı. Onunla tanışmak evvelâ güç oldu. Sonra çok samimi arkadaş olduk. Bu ihtiyarın yüzünde öyle bir mülâyemet, sesinde öyle bir ahenk vardı ki gayriihtiyari beni kendisine cezbediyordu. Birgün yine mutadımız üzere yanyana nadiren tesadüf oluuan bir sadakat ve dikkatle ba- basına bakardı. Bu narin yapılı kızın yaşlı zannedi- lecek kadar parlak gözleri içimde çok derin bir şev- gi uyandırmıştı. Annesi daha üç aylıkken ölmüştü. Pederinin şefkati ile evin gölgeli duvarları arasında biiyüyen Handanda vabşi bir ruh vardı, Merdümgi- tizlik içine işlemiş gibiydi. İhtiyar babasile koyuldu- gumuz O mükâlemelerde daima hazır bulunurdu. oturuyorduk. Güzel bir — ilkbahar günüydü. Ço- cuklar her; günkünden daha neşeli idiler. Bahçeyi kahkalarla (O dolduruyor- lardl. İhtiyar arkadaşım sessiz ve durgundu. Su- allerime kısa cevaplar veriyordu. Çocukların 0y- nadığı top, bir aralık omuzuna çarparak ihti- yarı sarstı, onu daldığı düşünceden kurtardı. Yü- zünü benim tarafa çevirdi ve nzun zamandanberi fikrini işgal eden şeyi söyliyen bir insan dal- gınlığıyla: — Kendimle başbaşa bir hayat yaşıyorum. Göz- Avrupa'da ilk okapis çifti Bir akşam tatlı ve şen mübaheselerden sonra ha- zırlanmış kapıdan çıkar- ken Handan nevmit ve yorgun bir sesle: — Zavallı babam ne- kadar ıstırap çekiyor! Buna rağmen, bakın, ne- kadar şen görünüyor! Halbuki gözüne hiç uyku girmiyor, Ekseri geceler ağrılarını dindirmek için ilâçlar içtiğini ve uzun, kimsesiz saatlerini kör ışığa sokulmuş kitap oku- makla geçirdiğini gördü- güm zaman okadar üzü- lüyornm ki tasavvur ede- mezsin. Ben biraz teselli ver- lerimi dünya o siyasına kapayalı otuz sene oldu. Bu müddet zarfında hep girdiğim (karanlıklarda bir gece bayatı yaşadım. Gözyaşlarımın o membaı kurudu. Her şeyi içime döktüm. Biraz fasıla verdikten Okapis, ceylan ile yabaneşeği arasında bir hayvan- dır ve Afrika ortalarındaki balta girmemiş ormanlar- da yaşamaktadır. Bu hayvanın 1900 de yalnız derisini bir seyyah Avrupaya getirmiş ve bir canlısı elde edilmeden yirmi gene daha geçmiştir. Nihayet 1918 de canlı bir okapiş ele geçirilerek Anvers'teki hayvanat bahçesine yollanmıştır. Fakat iki ay sonra zavallı hayvan birdenbire ölmüş ve Anvers'teki okapis'in yerini tutacak bir diğerini getirmek için 1928 genesi- meye gayret ediyordum. Sonra ertesigün için bir kır gezintisi teklif etmiş- tim. Ogün tarlalarda çi- çekleri çiğniyerek gezini- yorduk. Güzel ve açık bir ilkbahar günüydü. Handan mükğlememizi 8ODrA: — Delikanlı, dedi, ha- yat çok süfli ve kısa, Yolumuzu düsliyen çi- çekler dikenli ! İnsan ha- yat parçalarını şu diken- babası üzerine çevirerek; ne kadar beklemek icap etmiştir ve işte nihayet bu * Babamı, Oo Searron'a intizar bu defa 1932 senesinde bir çift okapisin ayni hayvanat bahçesine getirilmesile nihayet bulmuştur. Resmimiz bu bir çift okapisi gösteriyor. benzetirim. © şairinde bütün hayatı müzmin romatizma ağrılarıyla geç- ti, İstihza ve hezel dolu lere geçiren sefile benzer, Muhatabım biraz durdu, yorgun bir gesle tekrar anlatmağa beşladı: — Bana başımdan geçen bir vak'ayı anlatayım. Gençken yetmişlik bir ihtiyarla arkadaş olmuştum. Bu adam ıstırap içinde yaşıyordu. Hastaydı. Bunnnla beraber yüzünde hiçacı bir buruşukluk peyda olma- mıştı. Tanıdığım insanların en bahtiyarıydı. Yaşca biraz geçkin bir kızile beraber yaşıyordu. Handan, şiirlerini okurken bir hasta tarafından nazma âlın- dığına hiç kimse inanmaz. Bâbamın eğlenceli hikâ- yelerini dinliyenler de öyle değil mi, Seyfi? Handan, dedim, siz kendinizi çok üzüyorsunuz. Pederinizin sağlam iradesi acılarını tahfif ediyor, hal- buki asıl siz ıstırap çekiyorsunuz. — Hayır, dedi, siz simanın şekillerine bakarak aldanıyorsunuz. Neden gülen bir insanın ağladığına, ağlayan bir insanın güldüğüne kani olmıyalım?