272 SERVETİFÜNUN Tayyareden intibalar — 267 inci sayfadan mabaat — yüzüme çarpıyor, kulaklarıma dolduruyordu. Şimdiye kadar tatmadığım bir süratle manzaralar eriyip aktılar, nihayet toprağın çıkardığı ses dindi, artık yükselmiye başlamıştık. Motorun ve rüzgârın gürül- tüsü yüzümüze çarpan havanın bütün mesamelere işliyen darbesi kanatların süzülerek yükselişi ve içim- de bop hop eden heyecan.. Etrafımı ihata eden ve benimle beraber yerden kalkan şeylere çok itimadım var,, maddenin passif ve âciz olduğunu bilmeme rağmen demirlere, tay- yarenin kenarına sıkıca tutunuyorum, tesadüfi bir cüretle aşağıya baktım. Yer düm düz bir plan halinde görünüyordu. Ben yer yüzünün bu kadar muntazam; ve kendesi olduğunu hiç bilmezdim. Sarı ekin tar- Iaları, yollar, ağaçlıklar ve nihayet Porsuk deresi bir mektep çocuğunun üzene bezene çizdiği bir harita idi. Baktım, yer yüzünde hiç irtifa farkı göremedim, her şey aynı derecede alçaktı, bazı yüksek zekâli insanların neden herşeyi aynı derece alçak gördük- lerini o zaman anladım. Motorun, rüzgârın gök gürültüsünü andıran sesi ve darbesi beni oyalamasa başımın döndüğünü hissetmiye vakıt bulacaktım. Meşin takke kulaklarımı iyice örttüğü halde gene kulaklarımın içini gıcıklıyan uğultudan kurtulamı- yordum. Bütün kuvvetimle demirlere tutunmuştum, düşecek olursam da tayyareden ayrı, tek başıma düşmek bana daha korkunç geliyordu! Havanın içinde muhayyel bir yokuşu tırmanarak ilerliyorduk. Önümde yüksekliği ölçen altimetre 500 rakamını gösteriyordu. Yükseliş fena bir his vermi- yor, yalnız arasıra hafif sukut hissini veren &içra- malar? beni ürkütüyordu. Bir dönemeç yaparak HFe- kişehir istasyonu üzerine geldik. Binalar, fabrika bacaları, vagonlar hepsi huzurumuzda küçülüyor ve bizi adeta yanlarına çağırıyorlardı. Pişmanlığın vakti çoktan geçmişti, fakat bir şey bana ümit veriyordu. Önümüzde pilot vardı, ve bir tehlike patlarsa evvelâ onun ilk hedefi teşkil edeceğini vehmediyordum; bakıyor ve ona henüz hiç bir şey olmadığını görü- yordum, o halde benim için korkunun sırası gelmedi diyordum! Havada olduğumu unutmak ve başkala- rından cesaret almak için konuşmak ihtiyacında idim. Hava arkadaşım Prof. Mazhar Beyin kıymetli sohbetlerine değil yalnız tebeasümlerine mulıatap olabiliyordum, ve uğultunun içinde konuşmaya, im- yoktu. Artık yavaş yavaş alçalıyorduk, gittikçe manza- ralar büyüyor, şekiller birbirinden farklı gözüküyordu, Alçalış vaziyeti daha çok heyecan veriyordu. O mu- hayyel yokuştan inerek tehlikesiz bir sukut yapıyor- duk. Pilotun önündeki küçük mavi levhada bir ufuk çizgisi bir de siyah tayyare şekli vardı, pilot tayyarenin vaziyetini o cam levhadan takip ediyordu. Bütün teknik tertibatı ve makinanın intizamini gördükten sonra ümit ve emniyet hissetmemek mümkün mü? Süzülerek indik, tekerlekler yere değdi, sarsıntı gene başladı kanatlı otomobil bir dakika No.10884—199 Eskişehir tohum islah istasyonları 260 ıncı sayfadan mabaat nebatının yetiştirilmesi. Bu nebatın tohumlarında. yüzde 20 yağ vardır, Bu nebat eskiden Anadoluda çiçeklerinin sarı rengi hasebile bir boya nebatı olarak yetiştiriliyormuş. Müessese geçen sene bundan bir mıktarını yağhaneye göndermiş ve nefis yemeklik bir yağ verdiğini tespit etmiştir. Emceet beyin ehemmiyetle çalıştığı bir mevzu da. pancar tohumu meselesidir. Memleketimizde kurulmuş. ve kurulacak şeker fibrikalarının tohumlarını mem- leket dahilinde yetiştirmek hakikaten kıymetli bir iş. olacaktır. Tohum ıslahı istasyonunda Emcet beyden başka Dr. Şaybe ismiude bir Alman mütehassısı da. pas hastalıkları üzerinde çalışmaktadır. Sazova tohum ıslahı istasyonu yanında Ziraat ,Vekâletince iki sene evvel tesis edilmiş ve mükemmel. bir şekilde teçhiz olunmuş olan Drayforming yani, kuru ziraat enstitüsü vardır. Müessesenin şefi Ame- rikada tahsil etmiş kıymetli mütehassıslarımızdan. Ali Numan bey dir. Toprakların rutubeti, &lelumum mevaddı gıdaiyesi. ve azotu üzerinde çok esaslı çalışan bu müessesede- de görülen intizam ve planlı mesaiyede hayran. olmamak kabil değildir. Orta Anadoluda ziraatimizin inkişafı için kurulan: bu iki müessese memleketin en hayati mevzularını: ele almış olarak çalışmaktadır. Bir tarıh Felsefesinin ilmi esasları Üstat Haydar Rifat Bef. nin en son çıkan eseri. Güstav Lö Bon'dan tercüme edilen bu eser bu sene- nin bize verdigi en şayanı dikkat hitapların biridir. İlerde mecmuamızda bu tahlili çıkacak olan bu eseri, bütün okuyuculara tavsiye ederiz. sonra hangarların önünde durdu. Kulaklarımızın uğultusu değil, fakat makinanın rüzgârın uğultusu dindi, zanmıştıkt bu zafer bizim değil tekniğin zaferiydi, gülümsiyerek tayyareden indik, zafer mi ka- söz aramızda ne kadar korksam da hiç korkmadım! diyebilirim. İşte benim hava tenezzühü böyle oldu. Şairlerin ilhamı gökten iner, benim gibi şair olmi- yanlar da göğe çıkıp ilham toplamalıdır!.. /A vE AHMET İHSAN Matbaası Limited.