SERVETİFÜNUN No.—1884 199 SON ISE Yazan : L&on Frapi& İki ihtiyardılar, ğ Kadında bütün kabiliyetler hâ- Iâ mevcuttu, Yalnız dermansızlık, günde iki üç saatten fazla, iş kadını gibi çalış- maktan onu menediyordu. Erkeğin “ kafası yerinde değildi ,, ihtiyar zi Oh! hafıza fıkdanı, diyor- tam kırk sene imalâthanede amelelik etmişti. Merhamet ederek günde yirmi meteliğe saai rakkası olarak meşgul ediyorlardı. Kolunun mütemadi gidip gelmesile muhte- lif mekanizmalara kumanda eden bir demir çubuğu hareket ettirmek mecburiyetinde idi. Fena aydınlanmış bir odada, bir kerevetin üstüne oturtturuyor- lar ve kolunu harekete getiriyor- lardı. Yalnız akşam, karısı onu aramağa gelmezse, şu veya bu istikamette, yürüyor, yürüyor ve kendini kaybediyordu. o Çalıştığı imalâthanenin adresi gibi kendi adresi de kasketinin siperiniu üs- tünde dikiliydi; geceliyin evine getirirlerdi. £ ». “ İhtiyar olmazdan evvel; ev bark sahibi, sayılı amelelerdendi- ler.. Uzun zaman, on bir sene borç ödeyerek ve parça parça satın ala- rak tambir mobilyaya melik ol- muşlardı. Ah! Mevcudiyeti gösteren, mu- hafaza ve ihata eden, bir iç taraf teşkil eden bu müteaddit şeyleri kazanıncıya kadar hayli meşakkat gekmişlerdi. Bu kabili nakil mal ve mülkün parça parça, teşkiline sadakatinin, hüsnü hareketinin, sabrının en kıymetli hizmetlerinini koymuştu. Bütün gençliği orada geçmişti; hakkı olan saadetinin, kuvvetinin varlığını, sıhhatını, neşesini eşyayı tanzime hasretmisti. Ve kocası da zahmetli senele- rin bütün mahzuziyetini oraya koymak mecburiyetinde kalmıştı. İhtiyar olduklarından beri şu korkunç istihza onları kovalıyordu. Otuz senelik sabatla elde ettiklerini parç parça geri alıyorlardı ! Onlar: İhtiyaç, sefalet, hasta- lık... Onlar; Sahip, ekmekçi, eczacı.. Onlar: Herkes, hayat... Aynalı dolabı, sandalyaları; ha- lıyı, çift perdeleri, şamdanları ve i, büfe ve masayı geri Evet, bu lâzım olan şeyleri elde edeceğiz zannetmişlerdi ; Bu zahi- ren bir alâyişti; adi fakat elverişli şeyleri kendi emekleriyle kazandık zannetmişlerdi. Bu bir gösterişti. Ancak onları saklamışlar ve ihti- mam etmişler, ve onları verin! demişlerdi. İhtiyaç onlardan her şeyi alıyor, yoksulluk onları mahvediyordu. a . * Bugün, bir yatak, iki iskemle, bir masa gibi kıymetsiz dört parça eşyanın haricinde, adam akıllı ola- rak, zavallı odalarının şöminesinin üzerinde düran aynadan başka bir gey kalmamıştı. Bu en kıymetli zinetti; ihtiyar kapın punu bütün eşyalara tercih ettiği için diğrle- rinı satılığa çıkarılımışti. Düşününüz bir kere, bu aynayı eskiden iktisat yaptığı paralarla gizli alarak satın olmıştı! Tuva- Tercüme eden : İsmail Vasık letten, yiyecekten, batta çamaşır yıkamaktan husule gelen iktisatla. Bu, kocasının isim gününde lâtif bir sürpriz olmuştu! Bu izdivacla- rının ilk on senesinde en memnun edici bir hadise olmuştu, Kadın yaldız düşmesin diye el dokun- maktan menetmişti. Her şeyi feda etmiş, son raddeye kadar mahru- miyet içinde yaşamıştı, Kocasının evde bulunduğu bu pazar tellâl son eşyayı aramak için gelecekti. İhtiyar kadın meyus bir bekle- yişle inceden inceye düşünüyordu. Bir fikir onu biraz teskin ediyordu: Kocasının kafası yerinde değildi, ve şüphesiz aynanın kalktığının farkına varmıyacaktı, Çünkü hâlâ cüz'i zafiyetine rağmen, altı ay evvel kalkan asma saatin gittiğini hissetmemişti. K İhtiyar kadm eşyaların kendi etinden parça parça söküldüğünü hissediyordu. Bununla (beraber, hâlâ hafiften odasını tanıdığın ve bunun aynanın sayesinde olduğunu düşünüyordu. Bir nevi sevki tabii onda ışıklı bir tesir uyandıri- yordu. Kocasını imalâthaneden yük hayvanı gibi kayıtsiz sürükli- yerek getirdiği vakit, kocası ken- dire gelen bir kimse gibi kafasını sallıyarak, onun karşısında, £-ndi kendine otuvuyordu. Hiç şüphesiz, manevi ve son bir ışık vardı. O halde, ihtiyar ne yapacaktı ? gBir çocuk gibi. bağı- rıp, ağlayıp, aynanın üstüne ken- dini atacakmıydı 9. * x # Teliâl geldi. İhtiyar kadın, dişsiz ağzı yarı açık, titrek, odanın bir köşesinde bocaladı, orada, şöminenin karşı-