No.1970—185 Nedim Efendi bir gün böyle hasta düşecek, Böyle gizlenecekmiş... Sokaktan gülüşerek geçen kadınların sesleri gelir, Nedim dışarıyı bir nazar fırlattıktan sonra pencerenin önünden çekilerek daha derin bir yeisle, Kadınlar gülüşecek, Tenha mahallelerden feraceli, yaşmaklı Yine güzel kadınlar geçecek... ve o, saklı, Bir minderin ucunda korkudan titriyecek... Her an, geldi, geliyor cellâtlarım diyecek... Ne dehşet bul... Titrer, ATEŞPARE Korkmayın, kimse bulamaz sizi... Siz yalnız kaldırmayın sakın kafesinizi... NEDİM Kafes |.. ne doğru dedin.. kafes.. korkunç bir kafes!.. Bir kafes ki açılmaz.. bir kafes ki bir mahpesl.. Bu, sarayda kadınlar, şehzadeler içindir, Fakat... İsyanla, Nedim Efendi gibi serbest bir şair, Bu kafes arkasında, boynunu kement gibi Boğan bu ıstırapla böyle kalebent gibi Elleri zencirlere vurulmuş yaşıyamaz... Tiradını söylediği esnada, farkına varmadan iki bileği- © geçirmiş olduğu tespihi sedirin tâ ucuna fırlatarak. Beni bırakın Mi serbest bırakın biraz.. Bu zenciri istemem ZEYNEP, dini bir ihtiram ile hemen koşup tespihi alarak, Zincir değil... tespih bul... NEDİM, duraktıyarak. t Tespih mi?.. Bir dakika hayretle bakar. Ya?.. netuhaf|.. zincirken tespih oldu... Bir feryatla yerinden fırlayarak. İçinizde hanginiz söyleyin büyücüdür |. Çıkın.. çıkın yanımdan.. Bu, bir şeytan gücüdür. Bunu yapmak... Üzerlerine doğru yürür, Kadınlar dehşetle geri çekilirler. Hanginiz yaptı bu marifeti?.. Sırıtmış dişlerile dimdik bir iskeleti Diriltebilir mi o?.. diriltsin de görelimi... Birdenbire sesi sönerek, yelverir gibi, tahteşşuuruna gömülmüş ihtiraslarının inkişafile. Bir gelin getirin de saçlarını örelim, Sarkıtıp o saçları sonra topuklarına, Göğsünü aşkımızın tutalım oklarına!.. Girsin zifafımıza artık o tel duvaklı!. Nerde saklı o uzun saçlı kız.. nerde saklır.. Kapıya doğru koşarak, Ha.. işte bak geliyor.. o Mestinaz.. o gelin! Kapıdan dışarıya bir adım atar, sonra derhal iki elini yözüne kapayıp dehşetle geri çekilerek Hayır.. .hayır.. istemem.. gelme... SERVETİFÜNUN a7 Gördüğü hayali geri iterek Gelmet.. Mindere yıkılır, ecfele le sa sılır. Emelin Beni boğmak değil mi?., tellerinle... DİLÂŞUP Vah vazık! Kagınlar hiçarenin başına toplanırlar. Dılâşup ağler. ATEŞPARE Yine hayal görüyor... ZEYNEP il Hafıza okutsaydık... Biraz nefes belki de iyi gelir, açılır... NEDİM, derin derin inliyerek. Gelinin ayağına gümüş akçe saçılır, Ben ona yıldızları serperim akçe diye... ZEZNEP, Ateşpare'ye, pencereye at- bir kara kediyi gös- tererek, Dikkat et pencereye çıkan kara kediye: Ölüleri hottlatır, hastaları korkutur.. Sen buradan ayrılma, hastanın başında dur!.. Dilâşubu göstererek, Hem mümkünse bir parça teselli et şu kızı.. Ben de gidip aşağ'dan çağırayım Hafız'ı.. Nefesi birebirdir böyle hastalar için... Zeynep gider. MECLİS ZE NEDİM, DİLÂŞUP, ATEŞPARE ATEŞPARE, bir bardağa su koyup hâ- â minderın köşesinde in- ikiye Nedim'e uzatarak, Haydi, Nedim Efendi, haydi biraz su için... Bakın, biz de burdayız... korkacak sanki ne var? Nedim cevap vermez. Bu anda, penceredeki kedi dama atlar, bir kiremit yuvarlanır, NEDİM, birdenbire haşyetle tırle yarak. O ne?.. geliyorlar mı?.. eşkiyalar.. cellâtlar!.. Ellerini dehşetle tavana kaldırarak. Ah işte.. deliyorlar.. işte deldiler damı... Geri geri çekilerek, Haydut!.. nedir arkanda gizlediğn, balta mı?.. Çekil.. çekil|.. Pencerenin kenarındaki bir çiçek saksısını yakalayıp sanki düşmanlarının başına atiyormuş gibi şiddetle yere vurup kırar, ATEŞPARE, koşup Nedim'i sarsarak, Efendi!.. Efendi.. kendine gell.. Nedim, yakasını silkerek öteye kaçar. — Devamı var —