No.1867—182 Ah, dikenleri acıtıcı ve çok olmasa... Ablamı unutmuştum.. Yanımdaki gülden kalkan sarı, kırmızı renkli bir kelebeğin arkasından, yeşillik- lerin arasında kendime yol açmıya çalışarak koşu- yordum. Dalları yerlere sarkmış, çiçekleri ve yaprak- ları bol bir gül ağacının dibinde ablamı gördüm. — Ablam, ablacığım.. Ve yanına koştum.. Bir şey söylemek istedi, söyliyemedi. Üzerinde büyük bir kabahat işlerken yakalanmış çocukların hali vardı. Yanına geldiğimden hiçte memnun gö- rünmüyordu. Gözleri dolu dolu idi. O çok güzel ve çok sevdiğim yüzü böyle daha çok güzeldi. Bir kere daha; — Ablam dedim. Ne oldu söylesene ablacığım! Beni kucağına almıyorsun.. O vakit ablam derin bir nefes aldı, Göğsü yük- seldi, beni kucağına alırken: — Yavrum, dedi.. Yavrum, benim güzel, beninı cici yavrum., Yavrucuğum. Ve dudakları şefkatle yüzüme doğru uzanırken ben de onu çok sevdiğim gözlerinden dakikalarca, öptüm.. O gün ablamı çok bitkin bir halde görmekle bera- ber biç bir şey öğrenemedim, Ve o çok sıkı tenbih etti: — Sakın kimseye birşey söyleme. dediğini yaptım. Ve ben onun O günden sonra ablamı bazan odasında, bazan bahçenin bir köşesinde yalnız ve yine çok bitkin gördüğüm günler oldu.. Birkaç gün âdetâ yalnız kaldım. Ve canım çok sıkıldı. Bir gün bahçede hizmetçilerden biri: — Biliyor musun, dedi.. Ablan evleniyor.. Bu sözlerden beu bir şey anlamadım, O gitti.. « » — Ablam, nen var, benim güzel, benim cici ab- lam, söylesenef, — Ablam, ben biliyorum, sen evleniyormuşaun.. Ben o gün ablamın göğsü üstünde dakikalarca ağladım. O gün benim kalbim ağladı. Ve ogün ablamı ben çok sevdim. Ve o gün ablam: — Yok yavrum, dedi. Bu çırpınan kuşu ben sana vereceğim. Hakikaten ablamın göğsünde bir kuş kanat çır- pıiyordu.. ## Günler geçti. Bazan geniş bahçelerimizin yeşil- likleri arasında yalnız kalmakla beraber ekseri gün- lerimin yine eskisi gibi ablamla başbaşa geçtiğini hatırlıyorum. Bu müddet zarfında ablam çok neşeli idi, Ve ben onu her zamankinden çok daha güzel buluyordum. Ve istiyordum ki o tamamile benim olgun. Bütün günlerimi, bütün saatlerini bana hasretsin, SERVETİFÜNUN Ve onu, bazan dayımın benim kadar küçük ç0- cuklarını severken gördüğüm zaman içimdeki çok tuhaf bir hisle kıskanırdım.. »w Bir gece ablamı odasında yalnız buldum. Mehtap vardı. O, kolunu pencerenin kenarına dayamış için için ağlıyordu. Yanına geldiğimi hiç farketmedi. — m.. O gece ablam ağladığını belli etmemeğe çalışır bir sesle kendisini yalnız bırakmamı söyledi. Ben dışarı çıktım.. İki gün sonra evimiz fevkalâde kalabalık oldu. Ablama yeni elbiseler giydirdiler. O günler ablam benimle hiç oynamadı. ara sıra gördükçe : — Nasılsın yavrum, diyordu. Nasılaın?.. Ve o günler ablam bana kollarını uzatmadı. Doğruyu söylemek lâzımgelirse o vakit ona çok kızmıştım. Bugün hile ayni hissi arasıra duyarım.. Yalnız Birkaç gün soura beni evimizin en iyi hizmetçi- lerinden birile gezmeğe yolladılar. Geldiğim zaman ablainı göremedim. «Şimdi gele- cek.» dediler. Fakat günler geçti, ablam gelmedi. Ve ben 1ssız bahçelerimizin yeşillikleri arasında yap- yalnız kaldım. Artık beni ne dizlerinde yatıracak, ne de kucağına alacak bir kimge vardı. Ve ben günlerce b&hçelerimizin yeşillikleri ara- sında: — Ablam diye, ağladım. Ablam, benim güzel benim cici ablam.. Ablacığım. a” Seneler ablamı getirmedi. Sonradan öğrendim ki o kocasile Anadolunun iç vilâyetlerinden birinde yaşamaktadır. Bir gün, ablamın giderken bana bıraktığı kütüp- hanesini karıştırıyordum. Oraya senelerdenberi içim» de isim veremiyeceğim bir hisle el sürmemiştim. Şimdi bu yaz günü birer birer kitapları alıyor, bakıyordum. Açık pencereden hafif bir rüzgâr esiyor, bakıp masanın üstüne bıraktığım kitapların sahife- lerini çeviriyordu.. Ve açık pencereden ben bundan senelerce evvel ablamla beraber oynadığım yerleri, salıncak kurdu- ğumuz büyük çınarı görüyordum. Ablam, çok uzun olmayan boyu, kesik saçları, bir gu gibi akan boynu ve şişkin göğsü ile gözlerimin önünde şekil alıyordu. Ve ben onun kitaplarını karıştırdığım şu dakikada kendimi bundan senelerce evvel, sekiz yaşında iken, onun kolları arasında gibi hissediyordum. Bir aralık elime meşin kaplı ve yaldızlı oldukça kalın bir defter geçti. Yazılar kurşun kalemile idi ve yarısından fazlası yazılmıştı, Bahifeleri birer birer çevirdim. Ve her çevirdiğim — Devamı 418 inci sayfada —