26 Mayıs 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

26 Mayıs 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

410 SERVETİFÜNUN No.1867—182 Neler Dediler Peyami Safa B. diyor ki «Bizde harp edebiyatı yoktur. Zira Türk edipleri heyetinin Ça- nakkaleye cepheyi sadece uzaktan görmek için gitmelerile bu iş olmaz.» İbrahim Necmi B. mantıkçı, Nurullah Ata B. safsatacıdır.. Düyunu umumiye binası inik pencereleri, kapalı tunç topuzlu büyük kapılarile küskün bir eski zaman kâşanesini andırıyordu. Havanın çok sıcak olmasına rağmen Cümhuriyet Matbaasının yeni sulanan bahçe- sinde serin bir rüzgâr nefes alıyor, muntazam çiçek tarhlarının arkasında, ağaçların gölgelediği görünmi- yen bir yerden ince bir su &esi geliyordu.. Kapıdan girerken dikkat ettim; masa başındaki adam bu sefer kolla- rını gandalyesinin örkasına &larak uzun uzun gerinmiyordu. Taş sofaların sessizlikleri içinde bir kalıkaha perde perde açılmıyor ve koridorlarda kediler miyavlamı- yordu... Yalnız, büyük sofadaki karşılıklı odalardan birinin aralık kalan kapı sından bir daktilo makinesinin tuş sesleri geliyordu.. Peyami Safa beyi masası başında, ertesi gün çıkacak fıkrasını yazarken bulduk.. — Verdiğiniz randevuya yarım saat evvel geldik, fakat emin olun bü- tün kabahat Reşatta diyorum. O beni getirdi. Peyami Safa bey: — Mademki, diyor, söz verdiğim vakte yarım saat var, ben yazımı bitirinceye kadar siz de şurada gazete okuyabilirsiniz. Sonra, yazısını bitirince: — Şimdi buyurun diyor, sizinle konuşabiliriz. Ve, Peyami Safa bey önde Reşatla ben arkadasofaya .çıkıyoruz, koridoru geçiyoruz, ve kapının karşısındaki geniş, pırıl pırıl boyalı merdivenden g7 geek Merdivenin başında bir paravan, ve sağ tarafta bir kap;. Giriyoruz. Kapının üstünde anahtarı pek Reşat kapamağa çalışıyor, — Aman pek zorlamayın, anahtarı yok. İçerde kaldık mı, günlerle bağırsak kimse işitmez. Nadi bey Rusyadan gelinceye kadar bekleriz. A Peyami Safa B. Gülüşüyoruz, Hakikaten pek sessiz ve gürültüden uzak bir oda. Büyük ye geniş pencereler kalın perdelerle örtülü, Oda, yarı karanlık bir halde. Geniş ve rahat kanape- ler. Aynı renkte rahat koltuklar.. Güzel bir yazı masası ve önünde dönerbir koltuk. Yerlere kadar uzayan kalın ve işlemeli perdeler. Aralık kapıdan görünen paravan. Ve, gözlerimi aşağıya çeviriyorum; tahtalar.. Araları yarımşar parmak açılmış döşeme tahtaları., Hahikaten yukarki dekorile bu oda bir tezat teşkil ediyor. Bir mele ii kii model ola- rak yap I giyi- yor, kürklü mantoları en iyi cinsinden- dir, ipekli çoraplarını fabrika sıri şahsına mahsus bir desende yapıyor. Yani netice, bu kadın çok şık giyiniyor, Pakat bu kadın > zamanda yüzüne d ihtiyar çi İşte bu odanın heli,, Soruyorum: — Sanal hayalınızda ne yapmak istiyordunuz ve isliyorsunuz! ami Safa bey bir sigara yaktı; Bu gualinizi egtetik mi ei almıyorum. Çünkü o sahadaki tasavvurlarla iştiyaklar hudutsuzdur. Sualinizi içtimai bir sanat faaliyeti manasında alırsak; her memlekette olduğu gibi bizde de sanat cemiyet ve muhitlerinin teşekkül etmesini, yep yeni sanat mecmualarının ortaya çıkınasını İstiyorum, Bu meselenin tahakkuku için şimdiye kadar bir çok defalar çalıştım. Fakat lüzumsuz bazı müdahale: ler oldu, çekilmek mecburiyetinde kaldım. Birşey yapamadık. Fakat günün birinde, bugün yapılamayan bu şeyi yapacağımız muhakkaktır. — Bizdeki edebi mektepler hakkında fikriniz nedir. Peyami Safa bey başını salladı: — Bizde bütün şeraitile, bütün edebi kıymet ve meziyetlerile teğekkül etmiş bir edebi mektep yok- tür. Fakat, her nedense bizim memleketimizde, 80-

Bu sayıdan diğer sayfalar: