No, 1855— 170 SERVETİFÜNUN 215 kavuruşu onlar için sadece dramatik bir manzara- dır. Zavallı kütlelerin yaptığı düello karşısında adeta birer üçüncü şahıs ve tems&şager vaziyetindeğirler, şöhrete gurura ihtiraşa nikayet ferdi menfaate da- yanan bir temayülleri vardır, tarihin çektiği piyan- goyu kazanmak hülyadsile bütün bir milletin sande- tini harçerlar, milletleri de kendileri gibi hotgâm- laştarırlar. İnsanların içinde birbirine karşı yürüyen gizli sevgi ve sempatileri meydana çıkarmak onların tabiat ve menfaati kardeşçe paylaşmalarına yardım etmek işlerine gelmez, çünkü bütün meselelerin ehemmiyetini ferdi menfaatin ölçüsile ölçerler, ve içtimai menfaate doğru koşacak fedakâr bir seciye adamı olamazlar, İnsanlığın mazisi hakimiyeti ele olan zümrelerin sui istimelleri ve ahlâksızlıklarile doludur, istirdat ve monarşı devirlerinde ferdi irade elinde dönen devlet hakimiyeti çok hotgâm bir kuv- vet olmuş, cemiyetlerin sulh ve sükün ihtiyacına yabancı kalan devlet adamlarının keyfi her türlü ahlâki ve içtimai mülâhezanin fevkinde bir tesirle beşeriyeti parçalamış ve mustarip halk kütlelerini asırlarca çarpıştırmıştır. Demokrasiye doğru tekâmül eden devlet yabancı devletlerin istiklâline hürmet eden devletle beraber yürümüş, milli iradenin hâki- miyeti şeklindeki tecellisi milletlerin vicdanındaki sulh ve sükün ftemayüllerine tahakkuk imkânı ver- miştir. İstiklâl ve hürriyet mücadelesi istisna edilirse bütün harplerin, tecavüzi dtişmanlıkların kuvveden file çıkışı ferdi ihtirasların içtimai kütleleri iğfslile mümkün olmuştur. An anevi kahramanlık hissi, şeref ve zafer ümidi insanları baştan çıkarıp azdırmak yıracı bir hayvan mahiyetine sokmak hususunda çok gıdıklayın bir tesir yapar. En boş hedefler en İnzumsuz mücadeleler bile kutsileştirilerek halka telkin edilebilir ve cemiyet muayyen fertler için bir vasıta olarak kullanılarak kalabalıkların kuvvetinden istifade edilir, şahsi ve zümrevi arzular tatmin edilir. Umumiyetle harplerin doğuşunda ve cereyanında tesir gösteren bu ahlâki âmil yani devlet makinesini ferdi hedefler uğruna jişletmek isteyen zümrenin ahlâkaızlığı, diğer içtimai &âmillerin arasında hiç te kabili ihmal olmayan mühim bir noktadır, bütün dünya milletlerinin bilhassa demokrasi rejimi altında salahiyetle ve gisrarla kontrol ettikleri bir siyasi ahlâk meselesidir. Beynelmilel tesanüt ve anlaşmayı imkânsız kılan insanlar arasına tehlikeli düşmanlıklar koyan külli, içtimai şeraiti mürakabe ve bertaraf etmek kolay veya mümkün olmayabilir. Lâkin bu külli şeraitin zerürı neticelerindekı kötülüğü tahfif etmek fırsatı bizim elimizdedir ve bugün ahlâki ve terbiyeyi bir müesseseden devlet kullanabileceği zengin vesıtalarla gerek milli sahada gerek beynelmilel temaslarla dünya sulh ve müsalemetinin ahlâki membalarını kuvvetlendirebilir. Siyasi ahlâka, beşeri vicdana malik olan her devlet adamının vazifesi sulhu sevmek ve sevdirmek insanları birbirine sevdirmektir. e Menfaatperestlik yolunda pek büyük muvnffakıyetle kullanılan zekâ ve kurnazlığın milletleri barıştırmak hususunda âciz kalacağını sanmak zekâya karşı bir iftiradır. Zekâ yalnız ferdi veya milli menfaatler için çalışmaz, onun beşeri gayeye teveccüh eden zaferleri de vardır. ,Ve olacaktır. Bugünün insanı mszinin ve tarihin ginir- lerine doldurduğu öfkeyi &ilkip atacak, sevgiden başka menfaat tanımayacak milli tesanüt kuvvetle- necek; İaziletten siyaset tanımayacak, milletler ara- sındaki akenk doğacak. O zaman insanlar menfaati ihmal etmiş mi ole eaklar? Hayır, menfaatın en kat'iyetle tahakkuk etti- gi yerlerde gayri meşurun bulutları altında gizli kalır, bilâkis çok menfaatperekt hamlelerin boş bir husran , uçurumunda söndüğü görülür. Cemiyetlerin hayatına hâkim olan idealler hiç bir menfaat telki- niui haiz olmasalar bile kuvvet ve tekamül verirler insanlar geçici menfaatler uğruna hakiki ihtiyaçlarını ihmal ettikçe kısa görüşlü hotgümlığın kurbanı olur- lar. İstikbalin şuuruna temamile erişebilmek için külli düşünmek lâzımdır. Milliyet ve beynelmileliye- tin müşterek gayesini görmek lâzımdır. Bu gaye de tesanüt ve sulh ahlâkından başka bir şey değildir. İnsanların iktidarı ve ihtiyaçları arasında birbirine tekabül edn tenevvüler derinleşecek ve dünya birbi- rini tatmin eden unsurların ahengine kavuşacaktır. Bu tahakkuku imkânsız bir hayal değil ahlâki bir tekâmülü gösterir. Netice olarak denebilir ki bugünkü medeniyet camiasının unsurları kati ve sarih bağlarla birbirine merbut bir kütle halindedir, onun parçalanmasına sobep olacak her hangi bir ahenksizlik mahalli ve mevzii kalamaz, bu insani bütünün her tarafını sar- ser, en mahdut gözüken tesirlerin alâkası bütün insanlığa sirayet edebilir. Onun için siyaset adam- larının bilhassa bu tesanüdün hassasiyetine hürmet ederek hareket etmeleri icap eder. Milli hotgâmlığın hududunu milli istiklâlin sahası haricine çıkarmak, milletlerin en kutsi bir hakkı olan istihlâline tecavüzkâr vaziyet almak tarihin huzu- runda en şerefsiz bir mes'uliyettir. Hiç bir bukuki müeyyide ile disiplin altına alınmayan devletlerin mütecaviz hotgâmlıkları tarihin vicdanında en tedip- kâr bir aksülâmel bulmalı devlet ahlâkı ferdi ahlâkın çok fevkinde bir kontrole tabi bulunmalıdır. İntikâm duyguları devletler tarafından tedavi ve izrle olun- malı iktişadı rekabetler iş bölümü hareketler ile tesanüde doğra tevcih olunmalıdır. Devlet makinesi sırf ferdi veya milli m e ziya- de beynelmilel şerai zaruretlerile işlemeli, dev- letlerin mütekabil ekli ve mil üzerindeki tesirleri beşeri bir sulh ahlâkinın tezahürüne vesile olmalıdır. M. F. Düşünüşler Dünya; kuruldu kurulalı Türkün yumruğundaki hız ve kudreti yalnız Mustafa Kemal ordularında gördü. Ethem İzzet