218 SERVETİFÜNUN No. 18b5——-170 Bir anket münasebetile Akşam gazetesinde anket merakına müptelâ bir muharrir vardır: Hikmet Feridun bey. Bu zatın bu iptilâsı hakkında birşey düşünme- dim, hatta bu huşusta yapılan tenkitlerde bende fazla bir alâka uyandırmadı Runa mukabil anketlerin mevzuunu ve muhgrri- rin takip ettiği sarma tarzlarını ve üslubunu pek hoş buldum. Son kadın — erkek mevzuunda yapmış olduğu anketine cevap verenlerden bir kaç tanesinin cevabı ve cevap veriş tarzı beni sinirlendirdi. Dikkat ettinizse anlamışsınızdır. Zaman zaman gazete ve mecmua sütunlarında ve ekseriya ( moda —İtuvalet—kadın ) mevzuları etrafında yapılan anket ve münakaşalarda fikirleri alınan kendilerinden mü- lâkatlar rica edilen ve adetleri her halde onbeşi geç- miyen bir kadın gurubu vardır. Bu hanımefendileri beyanatlsrından tanıyoruz : Çoğunun oturduğu yer Maçka ve Sişli, müdavim bulundukları mahaller «kibar sosyeteler» ve aşinala- rıda tanınmış zeyattır. Bir tanesi Kendilerini &ynen bu tabirlerle ifade ediyordu. Bu hanımlardan birisi bir kadının (yani o zümre- ye mensup) senede tuvalet masrafı olarak 15.000 lira gaxfetmesi icap ettiğini söyledi. En gülüncü bu olmak üzere derece derece ve cins cins öyle garip, öyle soğuk iddialar, fikirler ve ka- naatler ki bizzat kendileri de dahil olduğu halde —ki buna çok eminim— bütün bunları okuyanları güldürdüler. Bir, bütün milletin tek ağızdan tasarruf diye haykırmasına; bir, memleketimizin vasafi maişet de- Tecesine bir de, şu hanımefendilerin (nasıl bir tabirle tavsif edeceğimi keatiremediğim) şu sözlerine bakınız. Bu iş gazetelerin karilerine bir hürmetsizliktir. Bize, pek mahtut bir kitle teşkil eden bu Hanımların fikirleri ve böyle, yaşayışımızia taban fabana zıt bahisler ve anketler lâzım değildir. Bize, bizim olan bizim yaşayışımızdat olan ve tuvalet masrafının değil böyle servetler hatta bütçesine tuvalet masrafı diye bir fasıl bile ilâve edemiyen ve ekseriyeti teşkil eden mütevazi hanımların fikirleri Hâzımdır. Ve onlara sorulan tuvalet masrafı geğil > ve çocuklarını varidetile en iyi ye en temiz b şekilde nasl idare ve temin ettikleridir. Şemsettin Cem İngiliz klâsiklerinden parçalar : “ Hesperus,, ün batışı | Çok meşhur ingiliz şairi H. W. Longfellou- un maruf bir şiirinin tercümesidir. | Şu coşkun kış denizinin ortasında yelken açan çifte direkli « Hesperus » tür; ve sinesinde kaptanın kızını taşıyor.. Bu kızın gözleri inci çiçeği kadar pembe, ve göğsü de mayıs ayında açan bir zambak gibi beyaşdır.. Kaptan dümenin yanında duruyor, ve her an değişen rüzgârla kâh garba kâh cenuba savrulan Piposunun, dumahlarını seyrediyor. Bu sırada sene- lerce, cenup denizlerinde seyahat etmiş ihtiyar bir gemici mırıldandı. | « Biran evvel bir limana girebilmemize Allah yardım etsin; bir tayfundan korkuyorum. ni akşam ayın kenarında, altın renkli bir hale vardı ama bu gece ayı bile göremiyoruz... Kaptan piposundan uzun bir nefes "çekti, acı bir gülüş dudaklarında, dondu... Rüzgâr daha korkunç haykırıyor, ve daha soğuk esiyor. Şimali şarktan gelen bora uluyor; tuzlu su- yun üzerine düşen karlar ıslık çalıyor, her tarafı beyaz bir renge boyuyor... Fırtına koptu.. Tipi ile beraber gemiyi bütün kuvetiyle sarsıyor. Çifte direkli bir lâhza ürkmüş bir at gibi duralıyor, sonra demirleri tarayarak fırlıyor!. «* Gel kızım buraya gel; böyle titreme ! Biz daha korkunç boralarada tahammül edebiliriz ... » Kaptan kızını kendi kürküne sardı, bir iplede yanındaki di- reğe bağladı. Artık ne bu iğneliyici soğuk işliyebi- lir; ne de dalgalar güverteden süpürüp alabilirlerdi !. « Babacıgım! Bu duyulan çılgın kilise çanı ne olacak diyor... » « Bu, yakındaki kayalıkların üzerindeki tehlike çanıdır açılalım. » « Babacığım ! Top sesleri duyuyorum, ne demek istiyorlar 1... » O, şimdi donmuş bir ceset gibi dümene bağlan- mıştı. Semaya dikilmiş müncenit gözlerinde uzaklar- da ışıldayan bir fenerin ışığı aksetti.. Genç kız ellerini kaldırarak Allahtan imdat iste- meğe başladı. Hatırasında gelila gölünün dalgala- rını teskin eden İsa vardıt... Gece yarısı, karın ve boranın dehhaş mwlıklarının inlediği bir zamanda, gemi, Normatı kayalıkları üzerine bir dev gibi yüklendi. Uzaklardan korkunç sesler aksetti, Bunlar biraz ilerdeki kayalık sahillerde inleyen sular ve rüzgarlardı. Koca bir su hamlesi tayfayı buz parçaları gibi sürükleği, Sahildeki beyaz köpükler taranmış yumuşak yün- lere benziyordu, Fakat hain kayalar onuu kaburga larını azgın bir boğa gibi boynuzlarile parçalamış- lardı ..