e seni iğ e 132 SERVETİFÜNUN No. 1849—164 ması ihtiyar prensesin giyinişi. Artık böyle şeyler gözüme batmıyordu. Fakat kızda hissettiğim ve me biyetini anlayıp tarif edemediğim şeyine &lişmek kabil değildi. Annem ondan bahsederken bir sergü- zöşteü gerserinin biri!, Demişti. Serseri! Benim rühumun nedimesi, benim canım, benim mabudum, serseri |.. Ona böyle bir sıfatın izafesi beni öldürmek gibi bir şeydi. Bu fikri kendimden uzaklaştırmak için başımı yastığının altına sokuyor, saklanıyordum. Böyle bir şey duymakla müleessir olmuştum. Hel- buki o çeşme yanındaki mesut adamın yerini &lmak için neler yapmağa ve nelere tevekkül etmeğe Tazı değildim1! Kanım kaynıyor ve muhayyelem yeniden mecnunane fikirlere aramgâh oluyordu. Bahçe, çeş me; bahçe, çeşme derken bahçeye inmeyi kurdum. Çabucak giyinerek evden dışarı fırladım. Gece karanlıktı. Ağaçlar gayet yavaş bir fısıltı ile konuşuyorlar gibiydi, gökten sükun verir bir serinlik nazil oluyordu. Misket elması kokuları ge- liyordu. Adımlarımın çıkardığı hafif ses beni hem sıkıyor hem kuvvet veriyordu. Arada durup bekli- yordum. Nihayet çite yaklaştım ve bir çam ağacına dayandım. Birden, bir bayal olmalıydı, bir kadın hayali sezer gibi oldum. Nefesimi tutarak gözlerimi karanlıklara diktim. Karanlıkları yırtmak, onların arasında saklanan hakikatın ta kendisini bulmak, görmek istiyordum. — Kimdir of Dedim. Aman yarabbi, bu nedir? Düyduğum ayak sesimi, yoksa kendi kaibimin dearebanları mı? Duyduğum mecnun bir gülmemidir, yoka yap rakların hışırtısı mıf. Kulağımıu dibinde şimdi bir iç çekilmesi mif, Korkuyordum Daha yavaş bir perdeden yine: — Kimdir of. Dedim, Bir aralık havn bozuldu. Fezada süratle âteşin bir hat çizildi, bozuldu. Bir yıldız uçtu. Zamaidal Diye bağıracaktım, Gece yarıları ekaariya hissedildiği gibi birden etralınıda her gey donuk ve gayri müteharrik bir hel aldı. Herşey sabit herşey takit idi, Böyle bir anda nagihan bir pencerenin kapandığını duydum. Biraz daha bekledikten sonra #soğumüş olan yöta gıma düştüm. Bir mülâkat yerine giderek kimseyi bulamıyarak geri gelmiş ve başkalarının esadetine şahit olarak dönmüş bir adamın teheyyücatına müğşahit bir he- yecan içinde idim. XV Ertesi gün kıza yalnız şöyle bir uğradım Annesile araba ile çıktı, Luşin'e ve Kont'a da tesadüf ettim, Birincisi güçbelâ selâmla taltif etti, Kont bir dost tavrı takınsrak konuştu. Pavyonuu ziyaretçilerinden bizim eve yalnız Kont sokulabilmiş ve kendisini anneme sevdirmişli. Bilâkis babam kendişinden mü- tebait olup ancak merasimin iştilzam ettiği nezaketi österir ki bu da bir nevi istiskale müncer olur. Tesadüfümüzde Fransizea olarak ; — Ah, yaver beyefendi, ne iyi oldu da sizi gör- düm. Dilber kraliçemiz ne yapıyorlar! Kont'un taze ve güzel yüzü şu dakikada bana o derece iğrenç geliyor, © da bana içinden öyle bir istihza ve tezyif ile bakıyordu ki, cevap vermedim. — Hâlâ dargınmısınız? Değmez canım, bir kere size yaver ünvünını tevcih eden ben değilim; sonra sizin de vazifenizi hüsnü ifadan çok uzak olduğunuzu söylememe müsaade edilmelidir; bir kraliçenin yaveri daimu yanında bulunmak lâzımgelir... — Nasıl? — Canım, kaide budur, ywver demek bir kraliçenin en yakını demektir, İnsan gölgesinden ayrı dolaşa bilirmi? Yaver, kraliçesinin her yaptığını bilmezse hizmetlerini güç ve geç görür. —sesini az indirerek — hattâ bir yaverin kraliçesini geceli gündüzlü nezaret, altında bulundurması kendisi için bir borçtur, — Ne demek istiyorsunuz? — Ne demekmi istiyorum. Sözleriii tamamen açık, geceli gündüzlü dedim. Gündüzleri bu nezareti bir derece, fakat bir derece gevşetmeğe mesağ olabi- lir. Çünkü heryer aydınlıktır ve dünya ayaktadır. Fakat geceler büsbütün başkadır. Birçok felâketler ece vukua gelir. Geceleri uyumamanızı, ve onu nezaret altında bulundurmanızı tavsiye ederim, Bu nezâret bütün kuvvetinizle ifa olunmalıdır. Mahut geceyi, bahçeyi, çeşmeyi hiç unutmayınız. Hiç yorulmamak için o çeğmeyi bulup orada nöbet tuğmalıdır, bu suretle bana müteşekkir kalırsınız. Bunları garip bir surette gülümseyerek söyledi ve ayrıldı. Ben bu sözlere büyük bir ehemmiyet vermek mevkiinde değildim. Ortaya esrarengiz şeyler atmak, maskeli balolarda &lemi birbirine katmak hususla- rında maruftu. Zaten hamuru insafsızlığa vamr bir derecede yalanla karışıktı. — Devamı ver — Terbiyevi sinemacılık — 120 inci sahifeden mabant — leştirmek için icap eden noktalar üzerinde bir anket açılmış ve birçok memleketlerdeki ihtiyaçların mahi- yeti tesbit edilmiştir, ve bu enkete devam edilmek» tedir, Enstitü tarihi filimler ve bilhassa gayrı kabili iştial filimler elde etmek üzere çalışmaktadır. Bu faaliyetlere ehemmiyet veren Romanya ve Polonya devletleri enstitüye nakti yardımda bulunmuşlamlır. Sinemaçcılığın tekâmül ve terakkisi yolunda çalışan bir İtalya müessesesi daha vardır ki onun dy mer- kezi Rolnadadır. Muhtelif şekilde teknik ve içtima! faaliyetlerde : bulunmakta ve sinema âleminin hava dişlerini veren bir gazete bastırmaktadır. Fakat bütün bu teşebbüslerin içerisinde şüphesiz en enteresan olanı balka mahsaşs açık havş sinema temsilleridir. Büyük şehirlerin meydanlıklarında köy- lerde projektörlü kamyonlar vasıtasile halka terbiyevt filimler göstermektedir. Halka iyi telkinler vermek ve kitapların sesini işitemiyen kalabalıkları, mede niyetin ışığile aydınlatmak için bu nekadar kuvvetli bir vasıtadır.