126 SERVETİFÜNUN Hikâye Bir küçük kız No.1849—164 1... köyüne geldiğim gündenberi geçen sakin ha yatım ruhumda ve benliğimde garip bir tahavvül husule getirdi. Senelerce şehir hayatinin ruhuma nüfuz eden gürültüleri, eğlenceleri ve ıstırapları, kal mamıştı. Yeşil dağlar ve ovalarla çevrili bu köyde bam- başka bir hayat yaşayacaklam. Muallim olarak ilk geldiğim gün bu hayatın yeknasaklığını hissetmiş, ve deriu bir üzüntü içinde vazifeme başlamıştım. Çok genç ve çok tscrübesizdim. Doğdugum ve alıştığım muhitin göz kamaştırıcı ihtişamı ve haya- limde ba bazı tatlı hatıraları hatırladıkça ken- di kendim — Bu bna, nagıl tahammül edeceğimi derdim.. Fakat, zaman yavaş yavaş ilerledi. Ve ben vata nın küçük bir parçası olan bu köyün yavrularına ve onların bana karşı çok samimi olan ana, babaler rna derin bir rabıta ile bağlandım. Hayatımda yal- nız onlar için çalışmak iştiyordunı. Çünkü bu o kadar tatlı bir zevk ve öyle bir histi ki... e Küçük telebelerimi ee yavaş tanıyordum. Öğrenmek, bilmek için büyük bir gayret sarfederek; çalışan bu yavrular nim bütün jayatam, yeğâne meşgalem olmağa başlamıştı. Tatil günlerinde geçen sakin zamantarım beni sıkıyordu. Daime bu yavrularla beraber gezmdk, eğ- lenmek ve onlarla bir çocuk gibi oynamak ihtiye- cını hissediyordum. Çocukları, tabiatin bütün güzel- liklerini taşıyan bu köyün civarına götürdüğüm 28 man bende onlarla çocuk olur, mazinin şen ve me& ut dakikalarını yeniden yaşardım.. “. Aradan bir kaç sene geçti. Penceremin kenarına kadar gelen kuşların ince ve ruha bir heyecan ve ren berrak seslerile uyandığım bir sabahtı. Uzak.. Ve belki pek uzak ufuklardan ılık bir yaz rüzgârı esiyordu. Küçük etajerin üzerindeki kitabin sahifala- rını birbirine e Bu rüzgârın ne tatlı bir re yihası vardı!l... Kalktım, pencereye doğru yürüdüm. Güneş ille yükseliniş ve her günkü hayat başlamıştı, Ney'eli idim. Geç kalmak korkuşile 806- le acele giyinerek aşağı indim. Hizmetçi kadın, eli- me bir mektup verdi.. Hayatın ıztrabı beni bu sakin yayamda bile bulmuştu. Ben, bütün gailelerden kendimi uzakta * zannederken, O yine beni zalinı pençesine almıştı. 55 nim e Kardeşimin ani surette vefatını bildiren bu mek- tubu okuduktan sonra öyle bir kalp &ızısile yer# bıraktım ki, dışarı nasıl çıktığımı bilmiyorum. Dimağım, bütün vücudüm bir tezelzül içinde idi. Sımfa girdiğim zaman, henüz hayatın acılarını ve elemlerini tatinış olan çocukların karşısında agle mamak işin kendimi gor gaptediyor; gülmeğe, onlara şen görünmeğe gayret ediyordum Talebelerim arasında, zekâsı, çalışkanlığı. ve ayni zamanda da siyah gözleri, penbe yüzü ve Sarı sap larile, çok güzel, oniki yaşında, Ayşe imminde bir kız vardı: Daima * çalıştığı İçin onu, ön &:ralardan birine oturbmuştum. Bu kız, yaşına rağmen, biraz güzeliiğine mağrur ve son derecede de ele, avuca sığmal yaramaz bir şeydi, Arkadaşları, bundan o kadar bizar idiler ki, da- ima bana gelir, şikâyet ederlerdi. İstievap için onu karşıma çağırdığım zaman, mü- rekkep lekelerile dolu küçük ellerini arkaya saklar; sonra, haline, etvarına merhamet hissi verdirecek bir vaziyet takınarak boyuunu büker ve gözlerini yere doğru indirerek; — Bir daha yapmam, efendim... derdi. Bu böşlece uzun zaman devam etmişti. Bu küçük yaramaz mahlüka 116 cevap, ne tektir, hiç bir şey tesir etmiyordu. Bise bile, muvakkat bir müddet için uslanıyor; sonra gene herşey, tabii cereyanına giriyordu. Bütün bu yaramazlıklarına rağmen, hatalarını aflettirecek ve kendini sevdirecek bir meziyeti var- dı; Çalışkanlık. Küçük yaşta iken, herkesin başından geçen bu y&- ramazlıkları, hırçınlıkları hoş görmek lâzımdır. Çünkü bunir geçicidir. Zaman ilerledikçe bütün bu çocuk rüabu öyle gayri mer'i bir hareketle insandan ayrı- lır ki, şeklen büyüyen o çocuğun, tabiatın verdiği, gaf sevki tabiiliklerinden, artık hiç bir emare kalmaz. Ben, bu sevki tabillere karşı mukavemet etme- nin beyhude olduğunu bildiğim için, esasen her yavrunun hakkı olan bu yaramazlıkları hoş görürdüm. Ayşenin halinde bugün, bir acaiplik vardı. Küçük dudaklarının hafif, hefif kımıldadığını görüyor ve bana dikkatle bakan gözlerinin de için için güldü- ğüfü hissediyordum. Bir aralık kürsüye eturmak istedim, Fakat otur. duktan bir kaç saniye sonra, derhal kalktım, Zira iskemlenin üzerine dökülmüş suyu görmiyerek otur- muştum. Gerilen asabımın vücudumdaki tesiratına mu-