No. 1849—164 SERVETİFÜNUN 131 Roman Tefrikası: 16 ww, İLKAŞK < < Kızım Hamiyete H.R. <v, &p, “ay e e Siz .Belovzorof, 8iz adamcağızı düelloya davet ederdiniz, siz Maydenof, siz biçare adamı tanıma dan, bilmeden hieveder ve hicviyeleri yazmakla kalmaz, Tölepraphı gazetesinde de neşrederdiniz. Siz Nırmaski, siz ondan ya ödünç para alırdınız, yahutta kendisine sağlam senetlerle, ağır faizlerle para verirdiniz. Doktor, siz... — Kız burada biraz sendeledi — Sizin ne yapacağınızı bulamıyorum. Luşin kendisi tamamladı; — Kraliçenin doktoru sıfatile zatı haşmetanele- rine aklı başka taraflarda olduğu zaman etrafına başkalarını toplamağa mahal almıyacağını tavsiye ederdim. — Belki de hakkınız olurdu... Ye, siz, kont! Malevski dudaklarında &c1, müstehzi tebessümle: — Ben milf. — Siz o mesut adama zehirli bir şekerleme ku- tusu hediye ederdiniz. Melevski nin yüzü bozuldu. Ve hakikaten zebirli bir ifade aldı, fakat yine heman kendine geldi. Kız devam etmek ister gibiydi; — Möşyö Valdemar. siz gelince... Fakat elverir... Başka bir şeye geçelim. Malevski gayz ve kin boşanan bir seda ile: — Mösyö Valdemer, y&ver sıfatile Kraliçe Fener bahçeye koştukları zaman baharın eteklerini yerden kaldırarak beraber gider ve elile salimen teslim va- zifesini görürdü. Büyük bir infisl ile irkildim. Fakat kız çabucak elini ornuzuma attı ve biraz titrek bir sesle: Zatı âlinize küstahlık hakkı vermiş değilim. — Kapıyı göstererek — rica ederim çıkımız. Malevski sapsarı kesilerek : — Prenses, müsaade buyurunuz. Dedi. Belovzorof ta gerilmiş ok gibi yerinden fırlayarak bağırdı: — Prenses haklıdır!. Malevski: — Bilmedim takdir edememişim, sözlerimde fena bir şey yoktu, zannediyorum, Kiniseyi tahkir aklım- dan geçmemiştir. Affediniz. Dedi. Kız kontu sowuk bir nazarla süzdükten ve souk bir surette tebessüm ettikten sonra ademi tenezzülü ifade eder bir ede.ile; — Peki, k&lınız. Ben ve mösyö Valdemar sebep- siz müteessir olmuşuz demek olur. Zehir dökmek fitretinizde var. Ne diyeyim? Adamcağız yeniden: — Afftediniz!. Dedi. Bu sahneden bende kalan tesir hakiki bir kraliçenin onun yaptığından daha büyük haşmetle kupı gösteremiyeceğine kanaat etmekten ibarettir... Bu sahneden sonra fen oyunu da çok devam et- medi. Herkes az çok sıkılmıştı, fakat bu daha ziyade o hadiseden dolayı değildi; vazihen tarif ve tayini kabil olmıyan fakat tesirini yapan başka bir histen ileri gelmişti. Bu hissin vücutlarındanda kimse bah getmiyor fakat onun hen kendinde, hem de yanın- dakilerde duyuyordu. Maydanot şiirler okudu, Malevaki bunları muzaaf bir hararetle meth etti, Luşin kulağıma; — Şimdi nasıl cemilekâr görünmek istiyor, dedi, Az sonra herkes dağıldı ve kızı derhal bir dü- şünce aldığını fark ettim. İhtiyar prenses başı ağrı- dığı haberini yolladı. Nirmatski romaltizmalarından şikâyete başladı. Ben gece uzun müddet uyuyamadım. Kızın icat ettiği masal fikrimi taraç etmişti. Yatakta bir ta raftan bir tarafa dönerek; Bunda acaba bir ima ve telmih olmasi müm- kün miydi? Bundan hakikaten bir hükümmü istidiği etmek lâzım geliyordu. Nedir? Hayır, ayır böyle bir şey varit değildir! diyordum. Fakat masalını söylerken kızın yüzündeki ateşin ifade.. Bana nasihatı esnasında Luşin in vaz'uhali kızın hakkında buktağu hareket tarzı. Gözümün önüne geliyor, şüpheler, tereddütler içinde yanıyor dum. O kimdir?, Kimdir. 01 Kimi seviyor? Gözlerimin önünde &teşin bir levhaya menkuş olan bu iki kelimenin halli düşüneesi rahatıma, sıh- hatımt hayatıma mal oluyordu. Karanlıklarda, he valarda hep bu üç kelimeyi okuyordum. Pek ağa gılardan geçen elektrikli bir bulut gibi bu iki keli- me müthiş bir sikletle basıyordu; o buluta ;bakıyor- dum. Ne varsa onda vardı, futına, yıldırım, ne ge- lecekse oradau gelecektir. Onların evinde çok şey- lere alışmıştım. 'Tertipsizlik, salonda mum, şurada burada kırık bıçak veyr çatal, Venifati nin sallapatilikleri, bhiz- metgi kadının kirli çamaşırlarının göz önünde kal-