No. 1846 — 1Öl SERVETİFÜNÜUN 71 Takvimim için.. Üstünde İilâ bir senenin kaybolmiyan, silimmiyen höyecanı vardı.. Son yaprağında bile gizlenen bü si- caklığı içimde hissettim,, Yaprakları: tozlanmamış, renkleri solmamış bir dalda yaşiyan bu mes'nt çiftten, küçük kuşlarımdan, ogünde her zamanki neşesile öten sesi duydum. Belki ogün, daha sen ve mes'ut gibi idiler. Üstünde senenin eriyen günlerini sayan yapraklarından bir taneciği kalmıştı!. Fakat «bazan bütün bir hayata değin gü- neşli bir tel #aç gibi, onun bu küçücük yaprağı içine sığan bir hayat ırmağı, bir gönül sızısı vardı... Biri, daima söylemiş, inlemiş, coşmuş... Öteki, hep #usmuş, dinlemiş, duymuştu.” Gecelerin karanlığı, mehtabı, gündüzlerin aydınlığı, sıcaklığı, rüzgürların ufuklarda sevda üfleyen sesi bu serenadı, bu ebedi kalp iniltisini susturmamıştı.. Bütün sene bir meltem gibi esen bu sevginin ga Bıltasını dinledim. Bukadar çök seven, ve sevilen se sin menbamı tüketecek bir gin gelecek diye bek- lişordum.. Arz, güneş etrafındaki seyahatini tamamladığı gün, önün boş kalan çerçevesinde, hayatın maddi bir oyuncağı gibi mana kalmıyacak sanıyordum. Gelecek diye beklediğim ogün, gelmedi.. Son yaprağı üstünde yine fırtınnlar gibi seven, ve çağl yün o sesi vardı. Kalbi hiç kimsenin olmıyan... Fakat her şeyi.. Onun ve onun için olduğunu söyliyen bu sesi din- lerken, gönlümü Takvimimin ölümüne inandıramıyor. düm. İçimde yeni seneyi yine onun güzel çerçevesin- de açmak isteyen bir arzn duydum... Onu, koçnman bir seneyi gaydırmaktan başku bir maksatla İkullarımıyan, üstündeki zaman ölçüsü bi- tince hiç bir işe yaramıyan perişanlığıle atan bir insan kayıtsızlığı gösteremedim.. Çünkü bütün #sene.. güneş onun yaprakları üstünde doğmuş, rüzgürlar kanatlarile onu okşamış, neşesi, zevki, elemi, bieram ile dolu hayat, hep onnn çiçeklerle hudutlanan #a- hillerinden geçmişti. Bu sabalı güneşle beraber uyandım.. Odamın ge- niş pencerelerinden süzülen hafif ışıklarla, onun kâr yolamın karşısında asılı duran küçülr ve boş çerçeve sini buldum. Esiri bir güzellikle manasız kalan ha yatında, her zamanki coşkun setenadile beni bekle- yen, ona verteğim istikbale hazırlanan bir mit vardı.. Yeni senenin mini mini Takvimini çiçeklerinin ve kanatlarının gölgesinde bomboş duran küçük yeri içine gömdüm ve kopardığım ilk sahifeyi parmukla- nm arasında buruşturarık alıverdim.. Bu isyan, başlangıçta aydınlık bir rüya saadeti veren, Sonu elemli bir yoklukla biten « mebdei ve müntehası » meçhul hayata karşı bir haykırıştı!.. Gözlerin onun renklerinin yaşıyan güzelliğini gör mese, ruhum bütün sene çağlıyan sesini duymasa, son gün bile ayni hisle coşan, ziyan olan heyecanı diri diri gömülecekti 1... Yılbaşı hediyesi Bu kuklayı bilmiyorum bana hangi yılbaşı hediye etmişlerdi, Ve yahut şimdi unuttum; yoksa eskiden yalnız doğduğu tarihi değil hayatını sit bütün ha» diseleri en ince teferrüntına kadar ezber bilirdim. Şimdi biraz maziyi düşünmek okuklacığımla beraber geçen zamanları hatırlamak istiyorum : Bu kukla dediğim şey büyükçe bir taş bebekti, gayet parlak, gür siyah saçları, kömür gibi kara göz be bekleri ve uzun kirpikleri vardı. Bembeyaz olan teni üzerinde al al kırmizı yanakları ilk bakışta © kadar fenuma gitti ki, daha ertesgünü ellerini ve yüzünü kurşun kalemle karalamış ve gonru bezle eşmer bir renk alıncaya kadar temizlemiştim. Bimdi düşünüyorumda üzülüyorum; zavallı kul Incığım, bütün benimle geçirdiği müddet esnasında hep aynı flatanı ve aynı takkeyi taşımıştı, Hiç bir vakit onu yeni bir elbise hediye etmek aklımdan göçmemiş, yazık. Daha İlk günü oönünla pek iyi geçineceğimizi, hiç kavga etmiyeceğimizi anlamıştım, zavallının öyle uysal mazlum bir tavrı vardı ki, bu hususta bir an şüphe etmek bile doğru olmayacaktı, hetekim son ve ebedi ayrılığımıza sebep yine ben oldum. Yalnız şunu dn söylemek lâzımdır ki, bu kuklada mühim bir şey eksikti, ve yübut ben bunu evveles his etmemiştim de seni gördüğüm pin farkına vardım : Gözleri. Gözleri güzeldi, hatti pek fazla güzeldi fakat bakışlarında manâ yoktu. Meselâ #nna mami anlatayım: evden gikarken enn sıkılmasın diye yüzünü bahçe tarafına çevirir dim. Akşam geldiğin zaman o kadür seslendiğim halde yüzünü çevirip bakmazdı bile, ve ben onun gözlerine, gözlerimi diktiğim vakit hiç bir şey anla- mazdım. Adeta benim geldiğimin farkında olmuyor gibidi. Ve yahut bütin bunları seni gördükten sonr köşlettim. Velkiasil, sen geldin, kuklayı bir tarafa bıraktık, neden? çünkü senin gözlerinde mani varmış. Ben insana bakmasını daha iyi biliyormuşann, çünkü &en elemden neş'eden sevgi ve heyecandan anlarmışsın, Tülâsn, kuklaya yol verdik ve sen bunca yıllık emeğimin ördüğü ve süslediği bu güzel ve mutena tahta çiktn, oturdun. — Devami B4 inci sayfamızda — Onu yaşatmak kasti olan bu emel bağile, maziyi tatmak, istikbali cekmek istedim... Divenyolu 4-1 - 932 Mediha Muzaffer 20