Nö. 1846 — 101 EE cali“ Pençesi Yılbaşı için .. « — İşte bir düşünceesizlik daha. Yılbaşı ge- cesinde sevinecek ne var? Bilâkis yerinmemiz daha yerinde, — Niçin? — Büyük, küçük binlerce hatıra gizli 365 gün, son takvim yaprağının kaldırılmasile geç- mişe karışıweriyor. Gerçi bu itibari bir geçiş ölçüsü,,, Fakat, ne de olsa, bir sene halinde hatıralarımızın geçmişliğini düşünmek, ruha bir lortu gibi hüzün indiriyor, Şu ve bu günlerin, gecelerin, saai ve dakikaların bir daha dönme- mek üzere geçip yültiklerini hatırlamak! Bir seneyi daha bilirdiğimizi, yaşımızın bir yaş daha arttığım, gençlikten biraz daha uzaklaşıp ömrümüzün sonuna bir adım daha yaklaştığı- mazı hatırlamak! Buna yerinmek daha doğru, değil mi? — Bu söylediklerin bana biraz karışık gelyar Sebebini pek açık söylemedin, zannederim! — Kapalı mı söyledim? Daha aşık nasıl söylenebilir? Geçmiş şeylerin çoğalması, bana üzüntü veriyor. Gelecek şeylerin sonunu hatır- laftıyor. « Bir sene geçiti »* diye sevinmemize kiziyorum, Bu, ne mdândsız gey! — Bir dakika susda beni dinle. Ben düşünmeği pek sevmem, Bununla beraber, ha- terin çin kafamı biraz yoruyorum, Ve netice olarak diyorum, İki « Varsın eski sene geçip güsin. Biz, yenisinde eskisindeki hatıraları unutturacak saadetler arayalım!» — Ben de sana ayni sözleri tekrarlıyabilsem, gu an belki mesut olurdum! — Ben onları senin otekrarlaman için BöYy- ledim! — (ocuk! Yaş ve yaşayış urasında, sevilen her şey öyle birer hatıra oluveriyor. Bunu değiştiren kendimizden başka biri. İstersen bir kuvvet yahut kudret diyelim. Hepimizi zaman geçtikçe kalıptan kalıba döküp istediği bambaşka şekillere «okuyor. Sevişen, biribirlerine alışanları bir kaprisle soğutuyor, biribirinden uzaklaştırıyor. Yahal, hayatın ica- batı denilen şeylerle istemiyerek ayrılmalarına sebep oluyor, çirkinleştirip bunatıyor, . yaşayan ölü haline koyuyor. Nihayet alışılan bakışı, sesi, sözü, dokunuşu yokeden en amansız değiş- tirişi > Ölüm kalıbına sokup çürütüş, toz, toprak haline getiriş, SERVETİFÜNUN 71 Bana bütün bu değişiklikleri izah için her şekle bir misal olacak hatıralarım var. Bunları bir dinlesen, gen de benim gibi « Bir senenin gidişine sevinecek me var?» der, mahzunlaşıme- rirsin. Hattâ, bunları geç, senin yaşayışını araştırsam, senin düşünmek istemediğin geçmiş- teki hadiseleri birer o hatıra şeklinde gözünün önünde eanlandırsam, bir tahlille sen de benim gibi oluverirsin. Nasıl olup ta bu düşünüşü oksit bir kanacitle münakaşı edebildiğine saşar, kalırsın. Neş'on şu biten cigaramın dumanlarına bürünüp cazbandın gürültülerle doldurduğu, elektriklerin elmas, pul, maden, cam ve billür- larin akisleride kamaştırdığı havada, şu süslü tavana doğru kanatlanıp uçar, kaybolur. — Bilâkis, bunlar bende daima eğlenmek, hele şurada, şu anda gılgneasına sesinmek, kadeh kırıp tepinmek arzusunu kuvvetlendirdi. — Geçmişe karsan hatıralar o karşısında sevinmenin mânâsızlığı, bu ann da öyle ölgün bir hatıra olacağı,.. — Ne olursa olsun, umurumda değil! — Sen sahiden çocukmussun! — Benim için ne iyi! — Ama benim için öyle değil, o Şuhalde seni yalnız bırakmağa mecbur olacağım!» Bu bir « Yılbaşı gecesi» hikâyesinin konuşma kısmındandır. Bedbin söyliyen erkek, nikbin söyliyen kadındır. Bir barda, masa başında konuşuyorlar. Ve hikâye, şöyle bitiyor : « Tam bu sirada barın hayhuyu, cazbandın gürültüsü hizla kesildi. Parıltilar silindi. Saat, acele aetle onikiyi çaldı. Sonra boru, düdük sesleri, dört bir tarafı çınlatı, Gürültü, patırdı arasında ortalık aydınlandığı zaman, başlarında kâğıttan dlacabulaca birer külâh, renk renk balonlardan bir kısmı patlatılıp bir asın ha. vaya salıcerilirken, konfeti serpinlisi altında dans girdabına karıştılar. Uzunluğu ölçüsüz, yeşil, mavi, pembe, sur kâğıttan zincirlerle sarıla sarıla, yılbaşı gece sinde seçinç çılgınlığı geçirdiler. Bu, yöni senenin ilk hatırası oldu!» Giden sene için nekadar hüzün duyarsak duyalım, sırasına göre gayri şuuri olarak, yeni senenin başla- masını tes'ide iştirak ediyoruz. Bu hikâyede, bu haki- kat tahlil ve tespit olunuyor. Bu halta, «Kedi peilğesi» sütununa bunun bir hülâsasını, aldım. Hülâsasını aldığım hikâyedeki imza, şu: Mehmet Selim, « Kedi pençesi » sütununda bu hülâsa yerine yılbaşına dair ayrıca bir yazı çıksaydı, onda da âyni düşünüş ve duyuşu yazılmış görecektiniz. Fakat, buna hayret edecekler, muhakkak, ki «Kedi pençesi» ni yazanla Mehmet Selimi tanımıyanlar olacaktı!