240 Yurup duruyorlardı; beşi de ayakta idi. Ateş, mlev, kızarmış demirler arasında birer zebaniyi andırıyor lardı, Ateş olmuş demirleri etten bazulürimin kuvvetile evirip çeviriyor, kalıptan kalıba sokuyorlardı. Hayal ve yalanla değil, işle teneffüs ediyorlardı. Akılları, işler haricinde tıpkı çekiçlei kadar yükselebiliyor ve derakap gene iniyordu, Çocuk, kimas görmeden girdi ve doğruca dos tunun yanınm. gidip kolundan çekti. Andamcağız, döndü, durdu, Arkadaşları da bep birden durup büyük bir dikkatle baktılr. O zaman burada, mutat bir sükün ve sükünet içinde çoçuğun gevrek sesi işitildi : — Filip, Mişotün oğlu söylüyor, sen benim tama- men babam değilmişsin..... — Neden? — Çünkü, annemin kocası değilsin | Ameleden hiçbiri gülmedi, Filip, dimdik duru. yordu. Örsün üzerindeki çekicinin sapına dayanmış olan iri ellerinin arkasına alnını dayamıştı; düşünü- yordü; dört arkadaşının sekiz gözü üstünde idi, Çocuk, bu beş devin arasında heyecan ve helecan içinde izahat bekliyor, epvap arıyordu. Ustalardan biri, mebhut adama bütün arkadaş larının temiz hissiyatını anlattı: — Blanşotun iyi, mert bir kız olduğunu şüphe yök. Uğradığı felâkete ccsuret, tevekkül, faziletle karşı koymuştur. Namuslr bir erkeğe lâyık bir ürker daş olabilir, Dedi, Öbür üçü de: Doğru! Dödiler, O, gene devam etti; — Bir kerecik uyağı sürçtise, bundu dn kabuhat kendisinin mi 7 Seni alacığım diye kandırılmıştır. Ayni derde uğrayıp dü terlemiz yaşıyan en iyi nümune olarik kaç kişi tamrız! Diğer üçü, bunu da taşiik etti, O, gene devam etti: — Zavallı halan, çocuğunu yalmz başına büyüt mek için nelere katlanmıştır; kim bilir, ne gözyaş- ları dökmüştür. Bn temiz bir hayat yaşamakta olduğu mahakkaktır, Diğer üçü, bunu da tasdik etti. Derin bir süküt, Artık ocağın beşine can gefheden körüğün nefesinden başlan bir şey duyulmaz olmuştu. Şirdi o, doğruldu, çocuğu döndü: — Atünena söyle, bu akşam konuşmak istiyorum ! Dedi ve çocuğu dışarı seykederek işinin bağına geçti. Gene beş çekiç birden örsler üzerine oyni intizam ve ittirdi ile düşmefe başladı, Göceye kadar, kadir, kalir, şen bir bulde ateşe verdikleri demirleri dövdüler. Bayram gütlerinde büyük bir çan, ufku nasıl küçük çanların fevkinde bir kuvvet ve ihata ile sararsa, onun çekiçinin sesi de kulakları bitirecek bir hülde arkadaşlarininkinden dahi büyük bir gid- detle iniyor... alev saçan gözleri zaman zaman Kırileımler veriyordu, kondisile görüşmek, “ Evin kapısını çuldığı zaman, gök yıldızlarla dolu idi, Temiz bir gömlek ve (ütil gününe ralisus iyi SERVETİFÜNUN No. 1830—145 bir esvap giymiş, saknlını düzelitirmişti, Genç kudın, kapının önüne çıktı ve kekeliyerek: Böyle karanlık çöktükteni sönrü gelmek doğru değil ! Dedi. O, cevap bulmak istedi, şaşaladı. Kadın devam etti; — Benden artik balısolunmaması lüzumunu takdir edersiniz! - Benim karım olmüğü rıza gösteriyorsanız, bün- Mirim bir eherimiyeti yoktur | Cevap çıkmadı, girdiler. Fakat, odaya girilir girik mez kadın düştü, bayıldı. Çocuk annesinin kaldırıl- dığını, oturtulduğunu ve bir buse sesi farketti. Yorgun vücudü ilk uykunun mualmurluğunu silkemiyordu. Birden iki huvvetli pençe kendisini tutup havalara kaldırdı, indirerek öptü; çocuğun uykusu iyice açıl- mıştı. O zaman sevgili dostu yüksek sesle: — Artık ö arkadaşın olacak çocukları söyle, dedi, babanın demirci ustası Filip Remi olduğunu ve gana dokunmayı hayalinden geçirenleri kulaklarından ağacağını anlat! Ertesigün, mektep, karınca yuvası gibiydi, deri saati gelmişti, Küçük, wmfta kalktı, sapsarı idi, titriyen dudakları arasından berrak, billüri bir sesle: — Benim babamın adı, Filip Remidir; demirci ustası; bana dokunan olursa, kulağından asacak! Dedi. Buna hiçbir gülen olmadı; daha küçükten kuvvet önünde diz çökmeği biliyorlardı. e Hiçbir gülen olmadı, çünkü bu demirci ustasını bilmiyen yoktu; o, öyle bir baba idi, ki onun evlâdı olmakla her çocuk iftihar edebilirdi. â Güy de Maupassant # dan nakleden : Haydar Rifat Bekleyiniz S.0.S Ercüment Behzadın Şiirleri Yakında çıkıyor BESEEEEESEEENESASESE AHMET İHSAN Matbaası Limited.