No. 1529144 , SERVETİFÜNUN Fransız edebiyatı : Kulaklarınd Saat öğleyi çalmıstı. Mektebin kapı ayıldı. Afacan çocuklar, dişarıya bir dakika evvel uğrayabilmek için biribirini itip kukarık çıkıyorlardı; fakat, kei günkü gibi hemei dafılıp wvjerimie yemeğe vaktinde yetişecek yerde orucıkla takim takım Lbop- landılar ve bir şeyler (sıldaşmağa başladılar, Bunun sebebi, mektebe daha o cün başlamış olan Binneol kadının Simon ismindeki çocuğuydn. Hepsi evlerinde bu kadına dair bir şeyler dinlemiğ: lerdi; anneleri, ona ortada iyi munmele etmekle beraber, hakkında merhamet perdesi altında az; gok hakaret hissi beslerlerdi; bi bis, sebebini bilmedik. Jeri halde çocuklarına du, sirayet etmişti, Simonü gelince, onu tanımazlardı; günkü, o, adetâ sokağa çıkmaz gibiydi. Onunla ne kaşıbumın sokuk- larında, me ders kenarlarında oynamışlardı. Bu yüzden de onunla hiçbitinin bir dostluğu yoktu. Şimdi aralarında bir külhanbeyinin teferrüntinı ağzında çiğniyerek ortayı attığı: — Haberiniz var mı? Simon, babasızdır! Babasız bir çocuk! Sözünü hayret ve hakaretle besli bir sevniçle telâkki etmişler ve bunu kulaktan kulağa fısıldamış- lardı... O sırada Simon du kapıda göründü. Yeği, sekiz yaşlarında, saz benizli, pek bemiz, mahçup edalı bir çocuktu. vine gidecekti; fakat, işte arka düşlari takım takim etrafını bubtular, adeta muhasara içinde kaldı. Kulaktan kulağa fısıltılar tekrarlanıyor we haberleri olmadan, göya ayıp olmasından utang- rak lakırdısını etmeden; bir fenalık yapmağa karar vermiş bir halde ona kem kem bakıyorlardı. O, ortadan şaşırmış, sıkılmış bir vaziyetle idi, Bu kala- balık cömaatin kendisinden te İstediğini anlamıyordu. Haberi ortaya altan afacan, bn müehşeri etralına toplıvabilmiş olamaktan mağrur bir halde sordu: — Senin adın ne? O, metlmş bir. halde cevap verdi: — Sima! Bir başkası ataldı: — Simon... nef — BSühdece Bimon | Tik afacan, şimdi ağzını yayarak bağırdı : — Yalnız Simon olmaz. Simon... bir şey olacak! an Asarım'! K. S. Beye Bimon yalmz bağına olmüz! O,ağlamağı müstait bir halde devum: etti; — Benim adım Simon, yalnız Simon! Çoouklar, makaraları OKöyverdiler. Külhanbeyi #esini yükseltti: — Görüyorsunuz, a, Babası yok ! dedi, Bu esasın tahnkkuka üzerine bir an için hep birden susakuldılar. Bu imkinsiz, korkunç, esrorlı hali keşfetmiş olmaları İzerine şaşıkuldılar; — Babasız bir çocuk! Şimdi onun suratına bir gariböye, tabinta kürşi bir seye bakar gibi bakıyorlar ve o pne kadar, ane lerinde bu çocuğun annesi hakkında Tmevcni olup inzal edemedikleri hakaretin, şimdi kendilerinin içinde kuynayıp büyüdüğünü dayiyorlardı. Simona gelinoe, 0, düşmemek için bir ağaca dayanmıştı, Tamiri çaresi olmıyan ba felâket karşısında temamen bitmiş bir halde idi. Kargı koymak istiyor, babası olmamak gibi, küçüklüğünü hissettiği hakikati tekzip edecek, onlara cevap olucak bir şeyler bulamıyordu,. Nihayet, mosmor olduğu halde ağzından şöyle bir gey çıktı: — Benim de babum var! Külhanbeyi söndü : — Nerüvje? Sustu, bilmezdi; çocuklar sinir halinde yeniden raakarlar bıraktılar. Bu, kasaba çocukları da arala rından yaralanan birinin işini bitirivermek fynelinde ölan tavukları andırıyor, zulüm ve ezu elmekta büyük bir zevk duyuyürlardı. Simonun gözüne, yam başında duran bir dulun çocuğu çarptı; onun da yalnizca annesile yaşadığını biliyordu. Ona dönerek : — Benin de baban yok! Dedi, Bu gnretle, kendi hınli bir kusuran, ona şümul vererek, umumileştirerek hafifletmek çaresini aradı. Fakat, çocuk: — Vâr! değdi, Benim babam var! Simon, öğrendiği sunli tekrarladı; — Nerede Çoruk, büyük bir gururla : — Menürdü ! dedi, Haylazlar arasında takdir ve tasvip sedaları yükseldi, Sanki onun meozurdn yatan bir bubası hiç babasi olmıyan birini çiğnemek, ezmek. igin.