No. 1796—111 — Bü taktirde yedi buçuk desek daha iyi olur. — Zönüederim. Maekintosl piposumun küllerini #ilkinesine bakıyor du. Ölümün bu sağlam, ve hayat fışkıran adamın başında dolaştığım düşünmek garip idi, Maekintoğl'du mağrmıum ve donuk gözlerinden bir tebessüm gibi bir Şey geçti © — Size refakat elmemi istermisiniz? — Bu da neden? Allâh rızası içini Kısrağı alıyo- Tüm, benim ağırlığım yeter artar, birde sizi olur kilometre sürüklemeğe hiç arzusu yök. — belki Matfautu'da hüküm süren hâleti ruhiye nin farkında olmuyorsunuz. Sizinle beraber gitmem daha ibtiyatkârlik olur, İstihfafkâr, Walker kalıkahayı attı; — Şu hâmiye de bir bakınız! Zaten, maraza çıkar. mak âdetim değildir. Maokintosh'un tebessümü gözlerinden ağzına indi “ve bir işmizaza kalboldu. (nem Deus vult perdere prius dementat. i — Gene me biçim bir lisan kKohusuyormumuz, “orda * Tam Walker kapıdan geçerken, Maekintosl mırıldandı — ldtincel Bu sefer, Mackintosl alay ediyordu. Keyfi değişmiş: di, Her çareye baş vurmuştu; ati kadere bağlıydı. “Haftalürdır gözüne uyku girmiyordu. O akşam, ilk fa olarak, derin uykuya kavuştu. Bu sikin gece- ı sonra dişam çıktığı zaman, sabah havasında yri mutat bir setinlik buldu. Deniz dalın canlı, ma diğer günlerden daha parlak, mevsim rüzkârla- İtifti. Maltanın fe'sirile, sahil kenürmdaki tuzlu yuzun sathi, tersine firçalanan bir kadife gibi urışıyordu, Yeniden ateşlenmiş, daha genç, Mückinto- şevk ile işe sarıldı. Öğle yemeğinden sonra, tekrar Uyudu. Akşam üstü, turu ata eyer vumlurularak çük ağaçlı ormanda gezdi. Her şey yenilmiş gibi yor, kendini dühu tabii hissediyor, ve gayet ip, Walkerin mevcudiyeti zihninde hiç bir yer “işgal etmiyordu. © Geç nvdetetti, Ve tenezziihü hürarel verdiğinden “bir duş yaptı. Sonra, balkondu oturarak, ağzında “piposu, günün ölümünü seyre daldı. Günes batarken, sahil kenarındaki tuzlu havuz alı erguvanıye ve “yeşile karıştırıyordu.. Maekintosh, kendini dünya ile “> ve herkesle barışık hissetmekteydi. Ahçı yemeğin İyizir olduğutu haher vermeğe “ gelip, beklemek mi lâzım oluğunu gorunen, Mackintaslı © dost bir tebessümle karşıladı. Saatine baktıktan BONE : — Yedi büçuk, dedi, geliyorum. Patronüü ye vakit üvdette olacığın bilmeğe imkin yol. > Çinli hürmetle eğildi. Ve bir müddet sonr, “Maekintosh onun elinde dutüani tüten bir çorba tasiyla, küçük bahçeden geçdiğini gördü. O zaman, bel bir eda ile kalkıp, yemek salonunu geçti ve “solruya oturdu.Acaba iş bitti mi? Mackintosh sessizce © bu kararsızlıktarı zevkleniyordu, Sanki yemekler İler zamankinden dahu az müptezeldi, ve alıçımn İlham SERVETİFÜNUN e ıı düşgünü olduğu zamanlarda orlaya çikan Aaehis'in mucize kabilinden, baharlı ve gayet Jeziz bir tadı Yardı, Yemeği müteskıp, sürüklenir gibi Bangalow- suna giderek hir kitap seçti. Kendini sâkit gecenin cazibesine kapıp koyuverdi. Yıldızlar purıldayordu, Çıplak ayak, çinli bir Iumha getirdi, ve bir ince ziya şvai karanlığı. deldi, Sonm, lambayı yazılınnenin üstüne bırakıp, hiç gürültü etmeksizin, usulen odadan çıktı. Birden Meekintosh kurşunla vurulmuş gibi oldu. Tabanea oracıkta, karma kurşık kâğıtlirla saklans mış duruyordu, Sucuk gibi ter içinde kaldı. Kalbi, fenalik verecek derecede takallus etti. Demek iş olup bitti, Titreyen bir elle silâhi aldı: dört Kurşun eksik. Tereddüt içinde durdu, Emmniyetsiz gözlerle geceyi karşılayıp aradı: Kimse yok. Dört kurşunu gizlice yerine koydu, ve tabancayı yazılanenin gözüne kilitledi. Sonra, bekledi. Bir saat geçti, Hiç bir şey yok. Sanki iskemlesi: ne çalışmak için oturmuş, Ne yüziyordu, ne de okiw yordu. Uzak bir sedüya kulak kabartıyordü. Neden sonra, alıçımın tereddütlü adımları aksetti, — Ah, sung. Çinli gönüktü: — Elendi geç, dedi, yemek fena, Mackintoşl çinliyi dikkatle süzdü, Acaba vak'ayı biliyor mu idi? Öğrendiği zamansa, efendilerinin bir- birlerine Karşı olan hakiki vaziyetlerini anlayabile- cek mi idi? — Yolda yemiş alacak; fakat her halde, çörbayı sicik tutunuz. Çinli, ellerini hürmetle uğuştururak, tebessümkâr sessiz, işine döndü. Ne düşündüğünü kim söyleye- bilirdi ? Bu kelimeler henüz ağzından çıkmıştı ki, sükünet müplem bir gürültü ile yırtıldı; sonra, haykırmalar, çıplak ayak sedaları; erkek, kadın, çocuk bir sürü yerli avluyu istilâ etti, Mackintos'un etrafını birik- miş, hepsi birden konuşurken, heyecanları içinde, söyledikleri anlaşılmayordu: içlerinde ağlayanlar da vardı. Mackintoslhi büyük kapıya kadar kendine bir yol açtı İfadelerin rabıtamzlığına rağmen, ne olduğunu gayet iyi biliyordu. Kapının önüne varıncaya kadar iki tekerlekli araba geldi, Uzun boylu bir adam kısrağı idare ediyor, diğer ikisi Welker'i butmağa çabalıyorlardı. Arkada bir alay yerli vardı. Araba, avluya girdi: hemet, arku- anda bir yerli toplanışı, Mackintosh'un uzaklışmalar rini bağırmasını, merede (Oçikageldiklerin ancak ANâh bilen iki poli, şiddetli o kukıştırmalarla sevap verdiler. Nihayet, Mavkintösli şunu anlayabil- lis köye dönen balıkçlar, nelirin geçit O mabali yakınında arabayı boş bulmuşlar; kısrak otlayormuş; karanlıkta, ihtiyarın beyaz vücüdü kendiletine üre bacı yeri ile tekerleğin çamurluğu arasında. görümü- vermiş. İlk nazarda, sarlıoş sanamk alaya başlamış larsa da, inildediğini görünce, gayri tabii bir şeyler olduğunu anlamışlar, Ancuk, yurdum istemek için kuğarak gittikleri köyden bir elli kadar adamla dönüşlerindedir ki, cinayet farkolünmuüş. “ di