No. 1740— 55 UYANIŞ 35 Asarı Atika tetkikleri : ÖFEP Aydın civarında « Tralles » de bulunmuş Tabii cesametten biraz küçük — mermer — Kablelmilât 1 inci asır (Ellennistik devir) — İstanbul müzesindedir. Milletlerin yarınki hayatı, buğünkü cocuklarma verecekleri kıymetle ölçülür.İstiklâline sağlam temel ler atmak. istiyen cemiyetler, en büyük itinalarımı, ihtimamlarını, şefekat ve aşkını, çocuklarının dimağ, kalp ve bedeninin terbiyesine hasrederler, Yunanı Kadimede Palestra (Müsabaka meydanı, idman yeri), çocuğu yetiştiren bir mürebbi olduğun- dan, Yunanı Kadimin içtimai tarihinde en mühim bir yer ıl eder. Hemen her şehirde Palestra, vardı. İlâhları gaye güzel insanlar şeklinde tasavvur eden Yunaniler, an'analar, şiirler ve destanlarda on- ları Palestra'lara indirerek orada idman yaptırınar ve bu suretle Palestra'lara bir nevi hutsiyet . atfederdi. İşte; çocuk iptidai tahsilini (*|) bitirince, vücu dünün ilâhlrar gibi mefkürevi bir güzelliğe ve kuvvete erişmesi için Palestra talimlerine, müsabakaları- na devam ederdi. On sekiz yaşına kadar burada uğraşır, burada çırıl çıplak yaşar, idman yapardı. Kurs atar, güreşir, atlar, koşardı. Onların çıplak Ovüctüudüne güneş doya doya sarılır ve onlara hayat ve- rirdi. Hergün, genç atlet, kücüçük vatandaş biraz daha inkişaf eder; kuvvetli, sağlam, celik iin bir asker olurdu. Süsiyen (**| Pal- estra'da talim yapan çocuğu, Ölep'i şöyle anlatıyor: «Çıplak vücudünün rengini güneşten almış, güneşle es- merleşmiş bir erkek çocuk, ateş gibi bir ruha, cessur bir ruha delâlet eden bir hayat ile doludur. Ne şişman, ne cılız; bütün vücudü itidal ile serpilmiş, daima inkişaf eden bir sihhatin meyvası olan bir erkek çocuk. Bir kalbura bir avuç buğday koyun, onu elemeğe başlayın, dökü- lür, dökülür, nihayet bir tane kalım ki samansız, çöpsüz, olgun, bir buğday tanesidir, işte o, Öfeptir.» Yalestra'lara yalnız çocuklar devam etmezlerdi, oraya şairler, ressamlar, heykeltraşlar da giderdi. Destanın, mermer ve funcun, renklerin ve ışıkların mevzuu Öfep'lerin kahraman çıplaklığı idi. Bilhassa heykeltraşi, palestra'ların plastik bir destanıdır. İlân kadar güzel atlet heykelleri ve mühteşem atlet vü- cutlü ilâh heykellerinin bir kısmı palestra'larda çocuk- lara bir nümune, bir gaye olsun diye rekzedilirdi. (*) İptidai tahsil —Okumak; yazmak; musiki, yani, şiirleri nağ- melerile öğrenmek. Omiros'un destanları, Solon'un (o hikemiyatı ve Ezop'un hikâyeleri ezberletilirdi. 1**) İkinci asır muharrirlerindendir, Samüzat'ta doğmuştur; parlak bir vüs'ati karihaya sahipti. Reybiyun'dan idi. San'atkâr, Palestra'da dolaşırken etrafında çıplak vücutleri en nefis bir imtizaç ile inkişaf etmiş Ölep'ler gördü, model yapmak için onların bir tanesine kahaat etmez; san'at ihtirasını onların bir çoğunun güzelliğini mermerinde ve ya tuncunda toplamükla tatmin eder ve eseri oolan güzel, muhteşem mefkürevi atlet heykeline at koyarken, sadeeö « Apollon » derdi. , Selâm sana Apollon, . Palestra'nin ve sanatın ' mabudu İstanbul müzesindeki bu Öfep heykeli hemen tamam. gibidir; okınılmış olan ayaklarının Vaziyetini tesbit etmek kolaydır: vücudünün bütün ağırlığını &ma vermiş, sol ayağının ancak parmakları yere te mas etmektedir.İki ucu sağ omuzunun üstünde bir düğme ile tutturulmuş olan harmanisinin eteğin- den ve sağ omuzundaki açıklığından görüyoruz ki sntina kısa kollu ve etekleri diz kapaklarının bir- kaç parmak üstünde kalan bir «Tunika» giymiştir. Ayağında sırmlarla bağlı sandal vardı, Yere doğm bakan gözlerin de hülyalı bir bakış “van Ölep, güzel vücudünden dolayı mağ- rurdur. Narin (oinkişaflı o çocuk vücudü atlamak vej koşmak için yaradılmış. Bu duran heykelde, Palestra'nın . bütün hareketlerini görmek kabildir. Güneş altında çırıl çıplak güreştikten, kurs att ıktan, koşup atladıktan sonra, Öfep, tunikasını giymiş ve terli vücüdü- nü harmanisine sarmıştır. Bu kumaş kısmı gayet melistir. Kıvrımları az fakat vücudün bütün inhinala rmı gösterecek kadar kuvvetlidir. Sanki san'atkâr Ölep'i evvelâ çıplak olarak vücude getirmiş, sonra mer- merden bir harmaniyi onun omu- zuna atmıştır. ÖFEP Reşat Ekrem Derdim Halit Fahri Beye: O binbir ölümünden arta kaldık biz dünün! Dertlerimin ilkidir, sonumu siz düşünün ; «Pabbin da unuttuğu kimsesiz Anadolu.» Sevgi nedir bilmeden ayrıldık babalardan , Ön sekiz yılık ömrüm gün görmedi bahardan, Bugün öksüz bağrımda sormayın neler dolu / Bildiğiniz parmakla sayılmaz oldu derdim!, Bir kuş olsam çılgınca her ufukta ölerdim ; Hiçbir vezne girmiyen bu büyük derde dair.. Enginlerden genişken dev cüsseli duygular, Misraa kalbolunca birer cüce oldular 1. Susuyorum, desinler: «Aezini bildi şairi.» Konya: 17/11/ 939 a Rıza Pulât dn dir Gİ