No. 1740—55 birşey sormamasını, bilâhare bildireceğim bir adrese senede iki defa mektup yazarak mesaisinin hülasasını bildirmesini ve bana körü körüne hizmet ettiği takdirde bir müddet sonra kendisini EE ve müthiş bir servete garkedeceğimi söyledin Noter, memnuniyetle kabul ve pimi harfi- yyen riayet edeceğine dair beni temin etti. Sözünde duracağına kani idim. Çünkü insanların içyüzünü anlamakta meleke ve mümaresem vardı. Sendika bana yirmi milyon dolarlık bir verdi. Bu parayı noterimle savvuratımı mevkii aramağa koyuldum. avans paylaşıltıktan sona te- tatbike koyabilecek o bir yer Şimdi bulunduğumuz bu yerde metruk bir maden kuyusuyla karşılaşmıştım. Çoktan beri işlenilmeyen bu kuyu işimi görebilecek bir yerdi. Derhal faaliyete giriştim. Maden kuyusunun ağzından başlıyarak içe- riye doğru geniş bir tünel açtırdım, bü tünel vasıta- siyle ta içerdeki Ooyuntularla irtibat tesis ettim ve şimdi içinde bulunduğumuz şu binayı yaptırdım, Binanm ismi ( Yeraltı sarayı ) dır. Bittabi bu ismin kendi hayalhanemden doğduğunu zikre hacet yok. Bımayı hazırladıktan sonra lar bulmak lâzınıdı. Bunları, nmdan intihap ettim. sürüsü gibi, kendime sadık adam- necip arkım () meya- 3iliyordum ki, onlar bir hayvan kakıldıkları tarafa doğru, seğirtmeden gi- derlerdi. Bir diğer meziyetleri de harikulâde kuvvetli oluşlarıydı ki bu hassa çok işime yarayacak bir şeydi. Bunlardan bir kaçını hizmetime aldım ve sadıkane bir çalışmaya mukâbil kendilerine bol para vadettim. Paranın meler yapabileceğini pek âlâ bilirsiniz. İste bu sayede, Şu gördüğünüz tesisatı, şü lke mel binayi bir se neden a7 zaman zarfında ikmâl ef- tim. Herşey o kadar dikkat ve gayretle yaplıyordu ki olan. bitenden Allahtan başka kimsenin haberi yoktu. Bu iş bittikten sonra Doktor Straub'u buldurdum, buraya getirttim, kafama nakşettiği hülyayi artık hakikat yapabilecek vaziyette bulunduğumdan, mak- sadın hüsulünedeğin benimle beraber bulunmasini, av- detine müsaade etmeyeceğimi söyledim, Evvela şaşırdı, korktu, sonra kızdı, isyan etmek istedi fakat herşeyin nafile olduğunu ve kendisini burada alıkoymak için bütün vesaite malik bulunduğumu söylediğim zaman sükün buldu ve teşebbüsümle ciddi surette alâkadar olmağa başladı. Azim ve metanetime, engelleri yen- mek hususundaki sarsılmaz sebatıma hayret ediyor- du. Kendisine elimde bulundurduğum bir sirtlanı arzularımın en sadık bir icra vasıtası olarak takdim ettiğim zaman, Doktor sapsarı kesildi. Bu sırtlan, si- zin içeri girerken gördüğünüz kafese lüzum hasıl ol- dukça getirilir, kendisine, itaatsız insan vücutlarından çekilen ziyafete orada konardı; Doktorun böyle bir akibete uğraması ihtimali yoktu, cünkü arzurmu İnfaz etmedikçe elimden kabil değil kurtulamıyacağını anlamıştı... Bu kanaatle, bana fennin bütün harıkala- gi göstereceğini vadetti ve ameliyata hazır bulundu. ünyada olan bitenden muntazaman malümat alı > Sadık uşaklarımdan münavebe ile meçhul bir yerde tesis ettirdiğim posta kutusuna fedakâr noterim vasıt; asyle attımlan gazeteleri alıp bana getirmek suretile mükemmel kuryelik yapıyordu. Bu yüzden hapishaneden kaçan bir idam mahku- munun civardaki ormanda, saklı bulunduğunu haber her bireri UYANIŞ | 39 aldık, Bu, benim için kaçırılmaz bir fırsattı. Derhal adamlarımı saldırarak herifi yakalattım ve buraya getirttim; kendisine argzumun neden ibaret olduğunu bildirerek, benimkine mukabil kendi beyaz derisini parça parça bana vermekle, polise teslim ile idam olunmak şıklarından birini tercih etmesini söyledim. İdam mahkümu hayata biç avdet etmemektense bir müddet soma bir başka şekil ve kıyalette olsun avdet etmek şıkkını tercih etti, Malıküm, iriyani, insan güzeli, pembebeyaz tenli bir delikanlıydı. Dok: tor Stranb, bu güzel delikanlının sarı kıyırak saçlı tepesini bana, benimkini ona nakletti, kulaklarımızı değiştirdi! Düşünün, efendiler, bu hayrete Ma in- kilâp olmağa başlamıştı... (Ballymair eğer takkeyi fırlatınca, meydana çikan sık, kıvirçık saçlar ve mevzun beyaz kulaklar bu kara çehreyle gü- lünç bir tezat teşkil etmekteydi) Bleckerlle ben, şaşkın bir halde bakakalmaktan başka birşey yapamadık. Halbuki çok soğuk kanlı olan Remington, ümidimiz hilafına ağzını bir karış açmaktan ve; Mazi Bu iş nasıl olabilir?., diye hayre- tini izhar etmekten kendini alamadı, Doktora gelince: O, büsbütün yorgun ve bitkin bir halde koltuğunu gömüldü. a Ballymair devam etti ; Delikanlımn beyaz derisi kısım kısım bana nakledildi. Fakat eldeki kumaşla bu kostümü bitire- medik. Çünkü o, benden daha cüssesizdi ve derisi- nin her e si istifade mümkün değildi. Ben, sevinçten deliye dönmüştüm. Görüyordum ki doktor da san'atinin zaferinden dolayı büyük bir iftihar duyuyor» du. Yalnız bizi düşündüren mes'ele, elde ihtiyaca kâfi beyaz deri bulunmamasidi. Tuzağa başka birisini da- ha düşürmek lâzımdı, Bu işe adamlarımdan ikisini memur ettim ve ne yapıp yapıp bana gene, dinç sihhati yerinde, güzel bir delikanlı bulup getirmelerini emrettim. İnsanların pek çoğu bir sırtlan tarafından parça lanmaktansa, mahir bir cerrahın neşteri âltındu de- risinin yüzülmesine Yazı olacak cinstendirler, hele işin ucunda kendilerine bu acıyı unutturacak kadar bol para olduktan sonra... Bundan — dolayıdır ki, Doktor Straub, üstüme biçeceği elbise icin kumaş tedarikinde müşkülât çek- medik. Henüz baharı burnunda tüten nice delikan- lar, hilkatın gelişi güzel bir tesadüf eseri olarak kendilerine bahşettiği o güzelliği, yani beyaz ve yumşak bir deriyi oldukça kalın dolar desteleri mu- kabilinde bana satıp buradan kongo sakinlerine mah e kıyafetle çıkıp gittiler, Bu sayede doktor tranb'un tam altı sene evvel keşif ve tahmin ettiği zili, altı sene içinde, ben, enseme kadar bembeyaz oldum ve bu müddet zarfında bir kere bile aynaya bakmadım. Suratımın derisini. son dakikaya mahsus değiştirmemiştim. Fransızca'dan nâkili: — Devamı gelecek nüshada —