N.0 1733—48 Bizde Bestekâr İnkilâbin feyizli nişanelerinden biri de Türk musikisine getirdiği yenilik ve değişiklik ruhudur. Meşrutiyetle beraber meydana çıkan (Türk musikisine şekil verme ) hareketi, büyük zazinin İstanbulu geçen sene- ki teşrifleri sırasında Saray bu- rnunda irat buyurdukları nu- tuktan ilham alarak, bugün kat'ileşmiş bir hedefe doğru yürüyor. Hedef şudur: Garp tekniği içinde Türk ruh ve hususiyetini gösterir bir musiki. Mecmuamiz, bu münasebe- tle karilerine, yeni cereyanın başında yürüyen Türk bestek- ârlarını tanıtmak istiyor. Bu sütunda şahsından ve eserle- rinden bahsedeceğimiz KAP- TAN ZADE ALİ RİZA BEY, bu zümreden kıymetli bir bestekârdır. olan Ali Riza Bey, bundan yirmi- beş sene evvel musiki ile işti- gale başlamış (Servellij den yedi sene (Armonie) dersi al- mıştır. İlk eseri (Hicaz peş- revi) nin (Armomie) sidir. Bu- nu, onyedi yaşındayken yap- mıştır. Rukadar genç yaştaki bir talebenin, (Armo- mie) yapabileceğine bir türlü inanamiyan (Servelli) genç bestekârın, eserini, bizzat dirije ettiği Bahriye lâyim.. Babası, İrfanın evinde kâhya idi. Kâh- yanin manasını galiba anlıyorsunuz. Eski zama- nın bir paşasının (umuru husus ve müteferria- sını halle memur) demektir. Bizimle beraber geçirdiği imtihanlara, kazandığı rağmen Ahmet Muhtarın kendisinden hiç ayrıl- mıyan bir tipi vardı; bakaloryaya — Evet efendim. Çok yazık! Altında kaldığı muhit ve aile tesirini dokuz senelik mektep hayatı izale ede- memişti. 'Tekrar elimi sıkıyor : — Şereflendim Ali Muhsin Bey. Daha kuvvetli bir el sıkışması çocukluğumu ihya etti. güya eski UYANIŞ Bestekâr Kaptanzade ALİ RİZA 785 Orkeştrasına. çaldırdığını gördüğü zaman, talebesi hak- kındaki (fikrini değiştirmiş ve onun parlak bir istik- bale namzet olduğunu söylemiştir. San'atkâr, bu tarihten sonra,o zamanlar pek ziyade moda olan (marş) bestekârliğile iştigale başlamıştır. Mekteplermizde hâlâ söylenen birçok güzel ve heye- canlı marşların -bestekârı, kendisidir. Ali Riza Bey, daha soraları, (Operet) bestelemeğe merak etmiştir. Filhakika san'atkârın asıl karakteri böyle şen, şâtır, uçucu nağmelerin terkibine müsaitti.. Denilebilir ki, Ali Riza Bey, operet bestekârlılığında hakiki şahsiyetini bulmuştur. En güzel opretlerinden biri olan (Macun hokkası)miike- rreren temsil edilmiş ve halk tarafından çok sevilmiştir. Bir diğer eseri olan (çapkın Sü- leyman) operetinden pilağa alınan parçalar, Avrupa'da, Amerika'da çok takdir uyandı- rmış, iyi bir satış yekünu yap- mıştır. Son zamanlarda (Efemin bayramı) namile bestelediği fantazi, müsyü (Talaliko) nun konservatuar hey'eti tarafında verilen konserlerin hemen hep- sinde tekrar edilmiş, alâka ve takdir ile karşılanmıştır. (Şe- hit kızları) ve (Zavallı aşk) romansları bu meyandadır. Bunlar, Avrupa'da pilağa ve- rilmiş olup yakında gelecek- tir. (Boğaziçi tangosu) na- mile bestelediği eser, Viyana” nn en büyük orkestrelerin- Foto Kanszler sele geli N den biri tarafından pilağa ve- BEY rilmiştir. Bestekârin elyevm asri bir operet mevzuu etrafında çalış- makta olduğunu memnuniyetle haber aldık. Sırası geldikçe diğer bestekârlardan da bahsedec- eğiz. — Amma, o, dedi. İrfan sizden yaramazdır. Güldüm ! — Bende mi yaramazım. — Yok, hani, sözüm zatı alinize değil, İr- fanı soyledim. Bu arkadaşım bizi hatırlarken nasıl İrfandan sonra hatırlıyorsa, biz de mektepte bile onu her zaman Ahmet Muhtardan evvel düşünürdük. Bu, onun babasının kâhyasının oğluydu. Beraber bü- yümüşlerdi. Muhtar, İrfanın daima gölgesi oldu. «İşte bu tuhaf,» diyeceksiniz! Hakkınız var, bende sizinle betaberim. Bir insan niçin başkasının tesiri altında kalıyor? Sebep ne? Ruhun bu gizli köşelerindeki yılan bize rağmen yaşarsa kabahat bizim mi? — Sonu gelscek nushamızda. — Hakkı Tahsin