780 UYANIŞ çtimai görüşler : No. 1733—48 Tiyatro hakkında Foto Kanzler Buyıl tiyatro mevsimi Ertuğrul Muhsin Bey hak- kında iltifatkâr olmıyarak başladı. Görüşlerindeki yeni- lik, osmanlı terbiyesile yetiş- mis, tanzimatı fransız harsinin hazmedilmesi şeklinde anlamış münevverler için, azçok korkunç olmak tabiidi. Muhsine hücum e- denleri hiçbir vakit bitaraf addet- memiştim; işin içine şahsi alâkalrın karıştığına da inanmıştım. Şu halde bu son haftaki oyunları dolayısile de Muhsine yapılan hücumları tabii görmelidim. Ben okuduğum tenkit- lerde oynanan mevzuların mahiyetini araş- tarırım. Bizde fransız tiyatrosuna karşı bir aksülamıl doğurtmak istiyen Muhsin'in, bu sene tercihan mütercem fransız piyeslerini oynamasının sebeplerini ancak o mevzulardan çıkarabilirdim. Mevzuları Muhsin'in tezile mütenasip bul- madım, doğrusu, Fransız tiyatrosunu tehziletmek için yerli seyircilere (o yave göstermekte mana bulâ- mıyanlara hak mı vermek lâzım? Bizde yalnız fransız kaynağından &elen, . yahut ingilizlere, almanlara, iskandinavlara, ruslara ait olup da fransız süzgecinden geçen eserler okunabilir; çün- kü yazı yazanlarımız, irfanlarını fransız kültürü ile yapmışlardır. Fransız gözlüğü ile gördükleri her eserin orijinalitesini kavrıyamamakta da hakları var- dır. Onlar için İbsen, Şimal edebiyatının bir büyük kafasıdır; fakat iklim ve kültür farkı yüzünden Frnasa da bile anlasılamaz; nerede kaldı ki Türkiye'de an- laşılsın. Biz, bu zatlere göre, henüz ibda haline de gel memiş olduğumuzdan, bize en münasip olan şey İrasız eserlerinin tatbikidir. Bu zihniyetin karşısında Muhsin'in yeni düşüncee- leri, yeni prensipleri garip görünürse şaşmamalıdır. Fakat son mevzular Muhsin'i muahaze edenleri haklı çıkartacak gibi görünüyor. Halbuki ben öyle zannediyorum ki Muhsin sahneye koyduğu eserleri san'at noktai nazarından, muahızlerinden çok daha doğru ve iyi görebilecek mevkidedir;o halde neye böyle hiçbir kıymeti görülmiyen eserleri oynuyor? Bunu ben bir türlü keşfedemedim. Ben, osmanlı terbiyesile yetişmiş olmakla beraber, türk hayatım içinden duyan ve tiyatronun. en yeni terakkilerini yaratan memleketlerde bulunarak yeni san'at telâk- kisini benimsiyen Ertuğrul'un bu vaz'ını anlamakta elbette mazurum. Ertuğrul Muhsin Bey Fransızların iki yüz yıl evvelki değil, bugünkü her eserini bile tercüme veya adapte edip de sahnemize koymakta mana göremiyorum. Fransızlar yenileşemiyen bir halktır. Sonra da her şeylerinde bir ifratlaştırma vardır. Psikologi- ya yapıyoruz diye sıkıcı ve manasız tahliller yaparlar ki ortada realite namına bir şey kalmaz. İngilizlerden, almanlardan adapta- syon yapmak da hiç doğru değil; bütün bunlardan, gayet kıymetli ve güzide Şah- eserleri, nihayet arasıra tercüme olarak ve- rebiliriz ki bizde de yüksek san'atin ne olduğu hakkında bir fikir hasıl olsun. Türk tiyatrosu ne kadar yeni ve ne kadar acemi olursa olsun, orijinal eserler, türk ruhundan fışkırmış o piyesler oynamalıdır. Adapte eserlere kendi malımız diye bakamayız; onlar el malıdır ve el malı tezyinatla türk san'ati doğamıya caktır, Bizim hâlâ bazı hallerimiz vardır ki atfedilemez; tanzimat kültürüne bu kadar bağlı kalmak bir cina- yettir. Tanzimat Osmanlının işidir, Türkün değil. Türk yeni diriliyor ve yeni direniyor. Ona kendi cinsinden eserler veriniz. Kâzım Nami İngilizceden: Sevgilime «Jennie E.T. Dove»: dan Güzel Alenna çimenlerin üzerinde berrak semadan rengini alan gözleriyle yavaş yavaş yürüyor. Gözlerinde parlak gökü, saçlarında koyu bir gecenin rengini laşıyan sevgilim, ne güzelsin! Güzel Alenna seni görünce kalbim genç ve tecrü- besiz bir âşığın ki gibi çırpıyor! Bir kuşun cwıltısına çok benziyen sesin beni sana bağlıyor. Kulaklarım bu kadar güzel ve nefis bir musikiyi belki hiç işitmedi. Güzel Alenna sen bir meleksin. Her tebessümün bir gelinciğe benziyen al dudak larında göründükçe esirin olan bu aciz şair neş'esinden elindeki paslı saza can verdi. Dinle güzel Alenna inliyor sanm. Yalmz seni ve.... aşkımızı. terennüm için!... Hasan Refik