No. 1730— 45 UYANIŞ 735 dan doğruya karie hitaben yazılmıştır. Yalnız bu Şiir: şiiri okumak eserin havi olduğu bütün menzumeler Hissiz hakkında az çok bir fikir vermeğe kifayet edebilir : Mahküm bir Kitap için Sakin ve rüstai kari!.. Sen mutedil ve iyilik yapmak isteyen çok saf bir adamsın. Bu şeytani, zevkalut ve hülyadar kitabi elinden ftrlat ! ğer dersini şeytandan, o kurnaz ihtiyardan 'almamışsan bu kitabı fırlat, nie hiç birşey anlayamazsın ve ihtimal beni bir isterik F ekimi fazla cezbe kaptırmaksızın, suların uçurumla- rin derinliğine nüfuz edebilecek kadar keskin ve müessirse beni oku!.. O zaman sevebilirsin. Ey ıstırap çeken ve cennetini arayarak ii bana ruh !.. Bana çok, pek çok acı!.. Yoksa sana lânet e Tabii aslındaki güzelliğin tercümede bir iskeleti olan yukarıdaki mısralardan pekâlâ anlaşılıyor ki Bodler eserini safdillere, budalalara değil, hayatın her türlü entrikalarını anlamış ve oldukça yüzü gö- zü açılmış kurnaz insanlara okutmak istemiştir. Kendi kanaatince başkaları eserini o- kusalar bile bir şey anlamıyacak ve onu ya bir şeytan, yahut bir deli addedecek- lerdir. Fakat bu deli yaşadığı müddetçe ne ilhamkâr bir cin- netle müsap olmuş ve ne coşkun, ne yürekten hıçkırıklar, lânetler savurmuştur Dehşetli azapları zavallı şairi ömrünün son daki- kalarına kadar mü- teellim etmişti. Ni- çin bu derece muz- taripti?Dünyaya gel- mek bir cinayet, bir hebaset midir? Bod- leri bu derece bedbin ve növmit eden hakiki sebep- ler nedir ?.. Bonların hepsine cevap vermek pek kolay bir mesele değildir. Yalnız kat'iyetle şunu söyliyebi- liriz ki son asrın münfesih, mütereddi ruhunu teren- nüm edecek bir şair lâzımdı ve işte bu şair Bodler oldu. Her şey onun kalbi vicdanı üstüne cehennemi bir ağırlık bastırıyordu. Hayatta çok ihanet görmüş, kadınlardan da—bir sihirbaz değneğinin üstünde kı- mıldanan cazip bir yılana benzettiği bir tanesi müs- tesna—her türlü felâketlere ve vefasızlıklara maruz kalmıştı. Hatta ıstırabı ruhiyi en büyük mücazat addeden şair, hain sevgililerinden birine elbette bir gün öle- ceğini teessüfle ihtar ederken «üzerine mezar taşının ağırlığı çökecek ve bir böcek vicdan azabı gibi senin derini kemirecektir» diye haykırmıştı. Dünyaya yakıcı bir şimşek gibi fırlayan bu çılgın, isyankâr ruh işte he ayattan ve san'at âleminden böyle ateş püskürerek geçti ve ölürken son lânetini bir zamanki mabudu olan şeytana savurdu ve mezara bu son lâneti sürükledi. vicdan H.F. Edouard Manet'e nazaran Charles Baudelaiire Sormayın kimselere, kim bu gülünç adam, kim? Ümidimi atarken yağan karlara, bakın, Ye'sim bile yok artık, bir taş gibi hissizim. Sanki ben de eridim ümitlerimle yerde; Karlar, göğsümü rma göğsümü buzla say Nerde benim hislerim, çırpınan kalbim nerde?- 1929 i Fahri kâmil Garp Edebiyatından; Üç Hemşire ACHİLLE MİLLİEN'den: Üç hz can. çekişme günün ZOMANN- da — çayır boyunda el ele gidiyorlar. Biri yolda gider- ken şen soyleyor, diğeri hülya olarak şarkı dar gülümseyor, üçün- CÜsÜ e dedi: Aşk nedir m slerim? » İkincisi c vap verdi: «Bir kitapta oku dum ki aşksız bir kalp yaşamış değildir. » Uçünçüsü dedi ki; « Aşk, ben onu lamyor ve birisi için ölüyorum! » H.N. Franız şiileri : Of arabasının sesi «Achille Milliyen» den Ufuk güneşin gömüldüğü kızıl göl; yorgun gözlerimi fazla parıltısile yaralıyor. Daha şimdiden bıldırcınların seslendiği ovaya yükseklerden gölgeler iniyor, yayılıyor. Anbean, alacakaranlık tepelerin yamacında sincahi renkteki aşıkları kemiriyor: Bu, dilsiz yarasa UÇUŞU Ba atidir; sükün içindeki ruhta hülya çiçeğinin açıldığı Etrafta uzlet ve süküt... Yalmız, muzlim ormanların derinliklerinden bir ot arabasının bir uğultu halinde geliyor... sesi bana müphem Niçin bilmem, kalbim ağır bir yük altında sıkışmış, ta uzaktaki yolda bir ot arabasının bu ağır ve kesik tempolu gürültüsünü dinliyorum.