350 Arebistanda) isimli kitabında Lavrence Araplar hakkında şu sözleri yazıyor-«Arapları idare etmek bir çok müstesnaları olan ve muayyen kaideleri bulunmıyan bir san'at addedilebilir. Arap hükümünü zavahire göre verir. Onunla ilk konuşan kimse yaptığı her hareketi; ağzın- dan çıkan her sözü iyice kontrol etmelidir. Bir kabilede geçirilen ilk hafta, bir yabancı için çok tehlikelidir. Fakat bir defa onların içine girip itimatlarını kazandıktan sonra, istediğiniz gibi yaşıyabilir ve istediğiniz şeyi yapabilirsiniz. Bir Arap kabilesi arasında iken, daima ken- dinizi kollayyınız; lüzumu olmadıkça bir söz söylemeyiniz. Daima kendinizi ve arkadaşlarınızı kontrol ediniz; cereyan eden her şeyi görünüz ve işitiniz. Her şeyin sathını değil, o sathin için- dekini tetkikediniz. Arapların seciyelerini, zaif noktalarını öğreniniz. Her bildiğinini başkalarına söylemeyip kedinize saklaynız. Der'uhte ettiğiniz işten başka gayeler takip etmeyiniz. Cihan harbinden *sonra Lavrence Arabis- tanı terketmişti. Bunun sebebi müstakil (0 Arabistanda sükün devrinde bir yabancının bulunmasını muvafık bulmamasıdır. İngiltereye geldiği zaman her teklifi reddetmiş ve OXford darülfününnna çekilerek « Çölde isyan» ismin- deki eserini yazmağa başlamıştır. Bir müddet İngiltrede istihbarat şübesinde (yakın şark) işleri hakkında muşavirlik vazife- si gormüş olan Lavrence, bir gün (Shaw) na- mı müstearile hava kuvvetleri işlerinde görül- müştü. Daima sulh peşinde koştuğunu iddia eden Lavrence en nihayet tayyaresile Efgan hudunda tesadüf edilmiştir. Feysalla teşriki mesai ettiği zaman Lavrence 29 yaşındaydı. Harbin sonunda 29 unda olan bu mahir istihbarat yaşindadır. Boyu beş ayak üç parmak olup kumral renklidir. Damarlarında İskoçya Yol, memuru ve casus Şimdi 40 İngliz, İspanyol ve İrlanda kanı karışıktır; Yolda doğmuş gençliğini şimali İskoçyada, Pariste ve Oxfort'ta geçirmiştir. Bir çok Aarap lehçelerinden başka Fransız, Ispanya, İtalyan Alman Felmenk ve Norveç lisanlarını da bilir; Vunan ve Latin lisanlarına tamamile vakiftir. Arabistana gittiği zaman meşhur (Aristophaves)in kitabini beraberinde taşımıştı. İşte tam manasile çekirdekten Yetişmiş bir meslek adamı! Muvaffakiyetinin sırrını bu'bil- gisinde ve fıtratında aramalıyız. | K. S. UYANIŞ No. 1707—22 FLORANSA 'Toskana Dağlarının yeşilliği, batmağa baş- layan güneşin Şuaları altında binbir renğe girmişdik.. Uzaktan «Arno» göründü. Floransaya yaklaşıyorduk. Kalbim tahassurla çarpmağa baş- ladı. OKesif yeşilliğin tçinde saklanmış bir hazineye benziyen Flornansaya dördüncü gelişim- di. Her gelişimde ayrı ayrı hislerle bu san'at diyarına muhabbetin ziyadeleşiyordu. Sinesinde semanın bütün güzellikleri meze olmuş nehrinden sokağındaki en âdi taşına kadar bütün bir san'at tarihi okuyan şirin Floransa çocukluğumdanberi kulağımda akisler bırakmış bir yerdir. Hiç bir san'atkâr tassavur idemem ki velev hayalen Floransayı ziyaret etmemiş olsun. Büyük Dantenin, MikelAnj, Giotto ve Sima- buenin layemut eserlerile yaşayan Floransaya her gidişimde deruni bir haz duyar adeta bir vecd içinde yaşadım. Gelirken başımı sağa çevirdim (Bruneleschi) nin oturduğu kubbe gözume ilişti; soluma çevir- dim (Galile)nin hayatının son senlerini inleyerek ve mahküm olarak geçirdiği evi gördüm. Akşam olmuşdu. Floransada dört gün kala- cakdım.. ertesi gün pazar idi. Bu dört günde azami istifadeyı nasıl edebilirdim?. Pazar günü bütün müzeler kapalı, ne yapaym?. Bildiğim yerleri hep gozümün önünden geçirdim, derhal kararımi verdim.. Ağaçlarının yeşil sayelerinde saatlarca Floransanın tarihini okuduğum (Caşine) gezintisine gidecektim. Ertesi sabah o güzel yeşilliklerle muhat yol- dan kuşların cıvıltısı, suların şıkirtisıni dinleyrek (Mikel Anj)ın meydanına geldim. Fsen rüzgar tatlı, güneş bütün ihtişamile Dantenin o kadar belağetle tasvir ettiği Toskana dağlarının arka- sından doğuyordu.. (David) kırmızı bir heyulâ gibi yüksek duruyor. Bulunduğum nokta bütün şehre hakim. İşte (Mediçi)lerin sarayı, Floran- sanın meşhur kubbeli ( Santamaria del fyore ) si; san'at aleminin hazinelerini saklayan (Bitti) ve (Uffizi) sarayları; aşağıda sakin akan «Arno». 'Tılünn ateşin renkleri yavaş yava$ meydandaki fıskiyelerin habbeciklerinde oynamağa başlıyor. . Uyanan şehirden uzaktan, yakından gürültüler duyuluyor. Yavaş yavaş dudaklarımdan gayrı ih- tiyari Dantemiu vatanına yazdığı aşıkane şiirleri söyleyerek yürümeğe başlıyordam , Zihnimden yuz bin şey resmigeçit Yapıyor. 'Hibki uykuya dalarken günün muhim vakaları insanın haya- nı birbiri arkasına nasıl işgal #derse bende öyle ondan bunu bundan şunu düşünüyor. *