354 UYANIŞ Bugünün en yeni tarzda şiir- ler yazan Şairi Tenkit: (EŞ e . BA hiç şuphesiz Na- am Hikmettir. Ne zamandanberi garip ahenkleri ve şekilleri ile etrafında oldukça merak uyandıran bu şiirlerden bir kısmının bu defa (835 satir) nami altında in- tişarı adeta mühim edebi bir hadise oldu. Anlıyan da, anlamıyan da bu kitap hakkında şifahi ve tahriri mutalâalar serdine başladı.Hatta, işin en hayret verecek ciheti, dahı düne kadar Nazım Hikmetin bu kendine mahsus olan şiir tarzını beğenmiyen ve tenkit edenler bile bu defa sanki dili çözülen bir Ebülhevl ile karşılaşmış- lar gibi genç şairin lisanını anlar göründüler ve alkışladılar. Kendi hesabıma, şiirlerinde kabul ettiği teknikten ziyade kalbinin coşkun heyecânına meftun olduğum Nazımın bu zaferine memnünum. Çünkü onu çok seven ve takdir eden samimi dostlarından biride benim. Yalnız kitabındaki «Güneşi içenlerin türküsü» ve «Salkım soğüt» namındaki iki fevkelâde güzel eseri ' istisna edersek diğer şiirlerinin lezzetine bir türlü hak- kile nüfuz edemediğimi itiraf etmeliyim : Sen de eğer ötekiler gibi kazsan, bir mânâ koyamazsan sözlerime.. ve ilâh. . lakırdıların gerek mefhum, gerek ahenk ve şekil itibarile ne dereceye kadar şiir sayı- lacağını tayin edemiyorum. Şekli bir tarafa bırakalım, fakat yalnız mâ- nası itibarile düşünürsek bu tarzın bugünkü edebiyatlar için pek yeni bir şey olduğuda şuphelidir. Meselâ karie ayni suretle hitaplar, meşhur iransız şairi (Sharles Baülelnire)in «Les fleurs du mal » isimli maruf eserinde de vardır. O da kitabını okuyana “ey mürai, ey hemcin- sim, ey benim kardeşim» der. Diğer bir şiirinde ise « derslerini şeytanlan almıyanların kendisini anlamıyacaklarını» haber verir. Nazım Hikmetin fransız şiirinden bu noktada yegâne farkı, eser- No. 1708—23 835 SATIR — Nazim Hikmetin şiir mecmuası — lerini anlamıyan karie kazlık ve saire gibi iltifatlarda bulu- nurken berayi nezaket hiç de- gilse bir kısım okuyucularına kısaca <hâşı huzurdan» demeğe lüzum görmemesidir. Bu kadar koyu açıksözlülük şiir gibi ince bir san'atın çercivesinde her halde aykırı görünü- yor. «Akşam» gazetesinin anketine verdiği ce- vaplar meyanında kendisinin papatya şairi değil pervane şairi olduğunu söylyin ve ancak (indüs- tri-sanayi) kütlelerinin ruhuna uyğun teraneler yarattığını iddia eden ve şiirlerinin nazım ol- mayıp mimari olduğu faraziyesini yürüten aziz ve hassas genç arkadaşım bilhassa bir noktada aldanyor : oda şiiri büsbütün esasından uzak- laştırarak tamamile maddi bir gayeye hizmetkâr hatta itibarile, bir dereceye kadar lâhuti bir lisandır ve tekellümdeki hakikatin ayni değildir. Çünkü hayatta kimse manzum konuşmaz. Mimari ile addetmesidir. Şiir lisanı, yalnız şekli de konuşmaz ! Sonra şunu da düşünmek iktiza eder: Her türlü şiriyetten sıyrılmış fikir şiir ola- maz. Maddi mefhumlar' şairin muhayyilesinde biraz esrara bürünmezlerse «şiir» kendi hudu- dundan hariçte kalır. Meselâ Belçikalı bir şairin yine amele ve fabrika hayatındaki ıstırapları « Emile Verhaeren » namındaki bir takım şiirleri vardır ki terennüm eder, fakat onlara esrar icinde yep- yeni ve dehşetli bir kiymet verir. Muhayyile- ibda ettiği derinlikleri ve bütün havasa ürpermeler veren sinde yeniden bu âlemin öyle öyle karanlık bir fantezisi vardır ki okurken korkunç bir rüyadayım sanırsınız. Verhaeren bunu, hiç gayri tabiilik tehlike- sine düşmeden, fakat buna rağmen bütün ori- jinalitesini muhafaza ederek temin edebilmiştir. Bu eserler yine bir zümrenin hissine hitap eder. Ancak o zümre kültürsüz bir halk tabakası değildir. Vakıâ bir kısım yazıcılar ve maniciler, zevk ve fikir seviyesi lâzimgeldiği kadar yükse- lememiş . halk kütlelerine ve bu meyanda ame- leye hitap edebilirler. Saz şairlerinin vazifesi de budur. Ancak böyleleri hiçbir zaman yüksek his ve fikir eserleri yazanları tezyif edemezler.