No. 1708—23 UYANIŞ Nazım Hikmet kalbinin bütün coşkunluğu ve (Yaralı hayalet), (Kırk haramilerin esiri), (Sal- kım söğüt) v. s. gibi çok lirik şiirler yaza- bilmiş bir sın'atkâr sıfatı ile kendi kendisinin hakiki kıymetini bililtizam ina etmek isterse nihayet bugünkü edebiyatımızı cidden yara- tabileceği pekçok şaheserlerden mahrum bıra- kır ve bu da çok yazık olur. Çünkü bugün yürüdüğü yol, mefhum itibarile değil, ancak teknik ve tarzı tebliğ itibarile ergeç onu ço- rak ve atisi meşkük bir sahaya sürüklemesin- den korkuyorum. İp üstünde oynıyan veya havada asılı çemberler içinde taklak atan bir cambazın mahareti nekadar heyecanlı da olsa günün birinde düşmek ihtimali de vardır. Bu kazadan kendisini daima koruyabilse bile belki sonda bu manasız hareketler cansıkıntısı tevlit eder ki bu da ayrıca bir tehlikedir. Bil- hassa ahenk, renk ve hayal âleminin vasıtası olan şiiri herne suretle olursa olsun mutlaka birtezin, içtimai bir düsturun, bir kelimede his- sin değil sadece fikrin tebliğ vasıtası yapmak, insaniyeti yegâne teselli menbaından mahrum etmek demektir. Nesir lisanı her türlü tezle- rin ifadesi için kâfi iken bu gayeye Şiiri sü- rüklemek çok yanlış bir düşüncedir. Temenni edelim ki Nazım Hikmet müfrit iddialarından hiç olmazsa bir kısmını bıraksın, ve bize ruhunun binbir renk ve hayal iklımlerinden neşideler okusun. Bunu temenni edelim ve bekliyelim. Çünkü nasıl olsa bu çoşkun sel etrafındaki setleri yıkıp aşmaktan birgün yorulacak ve tabiatile durulacak... Ve kimbilir kendi mec- rasına girdiği zaman ne tatlı ve munis sesler işideceğiz. Hatta belkide şairin san'atına göz- kamaştırıcı bir aydınlık getirecek olan bu tekâ- mül umduğumuzdan daha yakın bir mesafededir. Her şeyin hakimi olan zaman, san'atkârların duyuş ve görüşleri üzerinde de bazan çok ha- yırlı tesirler ve farklar husule getirebilir. Boy- le bir inkilâba Nazım Hikmetin şiirleri de namzettir. Şairin kırışık ve çapraşık misrala- rını bügün ürkek bir hayrele dinliyenler ozaman hiç şüphesiz başka bir duygu ile din- liyecekler. onu daha iyi anlayacaklar ve daha gönülden alkışlıyacaklardır. Jlal Fahri — Ültüramodern 3355 BİR NAZİRE şairlere — Mn yokuşu Güze Fakat sen, Ey aeği Merdivenden güzelsin. Ah! Bilsen O inzecik Ve uzun Boynuna ne mağrursun, Öyle ama, anam, farkında değilsin ki.. Benim şiirim, iyi bil, Dirhem değil, okka değil, Tam üç çeki! Minarenin duruşu Ne uzun, Ne incezik ! Serçe öter «cik, cik, cik!» Ya sen nasıl ötersin? Ben duymadım, duyan söylesin be! Haydi be! Hayyy... di be! Yazıyorum cayır cayir! Fakat hayır, Ne minare, ne kubbe İsterim artık, Biz bu şiirleri Alınteri Dökmeden okuyan Hayvan Bur,uvalara bıraktık. Onlar beni anlamazlar; ki... Ben çünkü her iki Yanıma iki uskur Tak.p nasıl mağrur Mağrur, bilsen, Sen, Ey arkadaş, Ne dağ Demeden işim | / Nasil hatta Himalaya Gibi piramitlerin stünden aştım! Kariin cevabı: Ben de bu şiire şaştım ! Müstensihi Yeni şiir meraklısı bir genç