218 5 N SEBİLÜRREŞAD - Cilt 1, Sayı 14 Uğâurm-a Dil F acâası-Hakkmda Uydurma dil etrafındaki inünakaşalan gazetelerde okuyoruz. Bu mühim raeselede / mantık şuursuzluğa, ilim cehle mağlüp olur- sa, netice çok korkunc olacaktır. Yirmi küsur senedenberi milli ruhun, milli hislerin telkini hususunda göstermiş ol- duğumuz ihmal meydanda ikern, bir asıra ya- kın zamandan beri, yükselmekte olup budun— rette lisana vaki olan tasallut, 'dikkat ve endişe uyandırma . Bvvelâ şunu söyliyelim ki, biz, mevzu ve raevcut olanları hakkile anlayıp, bunla_rdan . istifade etmekte acz gostermekte i yoruz. Asırlaxdanberı mevcut olup yeryüzün- e hâkim bulunan Meşrutiyet ile Cumhuri- yet kelimelerinin hakiki - mânalarını lâyıkile anlayıp, hakkile tatbik edebildik mi?. Bunun için bu dil icadı meselesinde de hiç ümidimiz yoktur. Çünkü takibedilen yol; lisan ilmine, tarihe ve mantıka tamamen aykırıdır. “Anlatmak ve anlamakta guduk (.ekme— mek için, şüphesiz, dilimizin özleştirilmes sini, ilmi ve edehi bir şekilde yukseltılmesmı iste- - yiz ve istiyoruz. Fakat, malü: ci, her mü- semmanm bir ismi vardır. Yerde ve gökte ve. bütün kâinatta mevcut olan milyarlarla mü: semmanın birbirlerine uymayan isimlerinin kimler tarafından, ne vakit, ve ne şekilde kon- muş olduğunu, eski bir tabirle «ihtilâfı elsi- ne» nin ne suüretle meydana geldiğini kat'i o- larak tayin etmemize imkân var mudır?. Bu- * nun için biz, zaruri olarak şu neticeye vasıl oluyoruz: Kelime ve müsemma, şahıs tarafın- an uydurulamaz. Cebir ise aslâ yapılamaz.. Lisan ve kelime, ezelden ebede doğru mevzu- an gelir ve zamanla ve ilmi esaslarla inkişaf edev Tarih, bunun dehhchr Her şeyde oldı_gu gıbı Jisanım İnkişafını da mazide” degıl istikbalde aramak icaheder. Nitekim bir asra yakın bir zamandanberi Zzor- lamadan, dilimiz inkişaf etmiş, bugünkü ilmi ve edebi şeklini almıştır. Bize öyle geliyor ki, “dilimizin özleştirilip yukseltılmesı için son * ir memlekette . im d çok « KRATE ıdıvse hiç bir mrazımız yoktur. zamanlarda maziye doğru gilmeğe başladık.. ; Bu hatalar kâfi gelmiyormuş gibi, bir de ke- “- limeler icat edip uydurma bir dil rmeydana * getirmek suretile bir duraklama devresini ge- çirmekteyiz. Belki de gerilemekteyiz. Bedadımızın vücuda getirmiş oldukları ilmi ve edebi eserlerden deliller, misaller gös- terip bu dil dâvamızı hal ve isbata muktedir miyiz?. Mazinin derinliklerine gömülmüş, a- şiret hayatı yaşamış bazı kimselerin tarihleri bize bugünkü ilmi ve edebi hayatı öğretmeğe - kâfi midir?, O halde biz ilim ve medeni âlemi mi, yoksa aşiret hayatına mı vollanmış bulu- nuyoruz”' Bunun için böyle hayati mesele Jerde şunun bunun mantıksız sözlerine değil, ilme ve tarihe müstenid viedanımızm hakiki - ifade ve sesine bağlı kalmalıyiz. : * gh Bu uydurma dil mevzuu üzerinde bazi misaller vermek ve hâtıralar nakletmek iste- rim. Kanunu Medeniden sonra, bazı adli ta- hbirat ve ıstılahları mrkceleştırmek istedik. E- tik ve böyle tanıdık. Bu çok açık olan hukukt ve ilmi hatamız, resmi İisanımıza da geçti. Yirmi sen ancak «sanık» kelimesini bulabıldık Görülüyor ki mevcüt olan kelime- leri bile bulup mahatlinde kullanmak ne ka- dar güç bir İştir. İcat edip zorla âmmeye ka- bul ettirmek İse imkânsızdır. Böyle bir işe te- şebbüs etmek, dili yükseltmek değil, berbat. etmektir. Böyle bir tarzı harekete, ta.rıhte bir misal gösterilemez. ğ M oORR Sön zamanlarda «hâkim» e «yargıç» de- dik. Eedadımız, hükümet tarafından tayin e- dilen ve hakkı kazayı haiz ölup irisanlar ara-' sındaki ihtilâfı hal ve fasleden zate «yargıçı demısler ise, ve bugünkü şeraıtı camı bır hâ- hâkimden sonra, mahkeme, mahkümunleh, ıııahkumunaleyh hüküm ve mankumubıh ge-