16 Temmuz 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ge 16 TEMMUZ — 1939 HABERİN TARİHİ ROMANI: 5I Yazan: Muzatfrer Muhittin Achilos genç yakışıklı, sefih bir Bizanslıydı Bu sözler Afroditiyi tamamile tat' Min edememiş idiyse de zaruretlere katlanmak mecburiyetinde olduk - larmı kendisine anlatmıştı, Maamafih Mirayı şu sözlerle i- kazdan da geri kalmadı: — Herhalde çok uyanık ve ted- birli olmak lâzım!.. Dedi. Zira hem sarayda, hem de Bursada tehlike var!., Sarayda bi. Zİ arkadan vurmaya çalıştıkları Muhakkaktır.! Eğer Gregorius se- hin de defineler işiyle uğraştığını Sezmişse - ki bu çok muhtemeldir - © takdirde imparator nezdinde de aleyhimizde birçok tezvirat yaptı- El ve yapacağı aşikârdır. Zaten Mal Hatunun hakkımızdaki niyetle. Ti iyi olmadığını da biliyoruz!... Defineler yüzündense Gregorius bizim canımıza susamış bir sürette hareket edeceği gibi Selçuk emiri- Din dahi nihayet bizimle çarpışa - cağı muhakkaktır. Böyle dört taraftan tehlike için- deyken nekadar dikkatli hareket €tmek lâzımgeldiğini sana söyleme- Be lüzum yök, zannederim, Miray!.. Miray gülümsiyerek — Afroditiyi öptü, — Senin gibi yer yüzündeki mah lükatm en lâtifi ile beraber olduk- ftan sonra hiçbir şeyden pervam Yoktur!, dedi. Benim tehlikeleri ne kadar sevdiğimi bilirsin!, Onun için tehlike arttıkça muzaffer olmamız ihtimali daha çok kuvvetlenir, sen Merak etme,., Sen saraydaki hazırlıklarının ma- hiyetini öğrenmek için göz kulak Ol! Ve artık benimle meşgul olma, Bir fevkalâdelik olursa hizmetçile- rimizle derhal beni haberdar eder- Sin!,, Gel seni bir defa daha öpe- Yim, Miray Afroditiyi bu &uretle te - Min edip dairesine gönderdikten Sonra kendisi de hemen mabeyin - cinin oğlu genç Achilosu görmeye gitti, Achilos genç yakışıklı, fakat deh Şetli bir kumarbaz olarak tanm - Miş, sefih bir Bizanslıydı. Miray sa- Tayda en iyi şekilde onunla anlaş- Mış, bu sefih ve Şşrmarık gencin Mahremi esrarı olmağa muvaffak olmuştu,. Miray Bizans varoşlarında onun birçok akvgalarına iştirak — etmiş, bircok serserilerin elinden onun ha- Yatmı kurtarmak için kılmç kullan- Mişti. Ona en sıkışık zamanımnda | borç ismi altında hayli de para Vermişu_ AÂchilos bundan dolayı Miraya, Son derece merbuttu. Sarayda her he olursa Miraya haber veriyordu. AÂchilosun böyle her hususta Mi - Taya malümat verişi güya onun Saraym bin bir entrikası içinde *tafta olan biteni iyice bilip hare- ket edebilmesi ve bu suretle saray- dan uzaklaştırmaması içindi. Achilos bu kadar candan bir ar- kadaşlık tesis ettiği merd, cömerd Ve sadık Mirayın hakiki vazifesini kat'iyyen bilmiyordu. Mirayım o gün kendisini gelip Sördüğüne yine çok memnun ol - Müşstu, Mirayı sarılıp öptü: — Ah, benim iyi dostum, dedi. No iyi ettin de geldin!,, Ben de se- hi arıyordum... Miray merakla sordu: — Hayrola?,. Yine bir kavgamız Mi var?., ; Achilos Mirayın lâtife tarzında SÖylediği bu söze hiç gülmedi. En- eli bir yüzü vardı. Kederli bir ta—VIrla: — Ah, evet, dedi. Evet, yine bir kavgamız var!.. Ama bu seferki bü Yük bir kavga!,. — Nedir, hayrola?,. - Achilos büyük bir can — sıkmtısı le; — Sorma, dedi... Galiba impara - tor beni artık fedaya karar vermiş! — Ne diyorsun? Ne gibi feda?. — Ne gibi oalcak?,. Beni ku - mandan tayin ediyor!.. — Kumandan mı? Miray — kendini — tutamaksızın kahkahalarla güldü, Achilos da is- teksiz olarak, fakat Mirayın kah- kahalarıma kapılarak beraber gülü- yordu. — Gülme, döstum, gulme dedi, Evet, ben Achilos Andrios kuman- dan!, Gizli bir. kıta kumandanı!... Birdenbire ciddileşti. Gözlerini kırpıp dikkatle Achilosun — yüzüne baktı: — Gizli bir kıta mı? Bu da ne demek ?., Dedi. — Ah, iyi dostum, sorma, Acaib bir hal!., Fakat çok da kötü! Ne yapacağımı bilemiyorum!.. Galiba beni imparatora o kadar kötülemiş- ler ki o da nihayet benim hem sa- raydan, hem de bu âlemden dehle- meye karar vermiş olacak!.. Hay domuz oğulları hay! Miray gencin sıraladığı yakası a- çılmadık küfürleri sonuna kadar dineldi. Belliydi ki —Achilos yeni payesine fena halde içerlemişti. — Yahu!.. Ne oldu?,, Sen nere- de, kumandanlık nerede? Gizli kıta nedir, ne oluyor? Beni meraktan çatlatma, anlatsana... Dedi. Achilos beyaz İpek diz. bağlarımı | bağlarken hâlâ küfürlerine devam ediyordu: — Hakkın var, dostum' Diye söylendi, Ben nerede, kumandanlık nerede? Fakat. İmparatorun bir defa zihnine girmişler!,, Bu mec - nunu yine fena halde kandn'mıalır* Babam da anlaşılan beni yakasın - dan atmak istiyor! İmparatorun 1s- rarma dayanamayıp bu işi kabul et — Hangi işi canım?.. — Canım, şu gizli kıta kuman- danlığını!.. İmparator bunamış ves- selâm!,, Bursanın Selçukiler tara- fmdan alımması etraftaki tekfurla- rı telâşa düşürmüş... 'hal imeydana çıkarmıştı. Miray Achilosun sözünü keserek hemen tashih etti: — Selçukiler değil, Osman tara- fından!.. — İşte Osman, Selçuk hepsi bir! Tekfurlar gizlice bunak imparatora müracaât etmişler!.. Ahmağı kış - kırtmışlar. Böbürlendirmişler!, O da gizlice bir ordu hazırlamağa ka- rar vermiş!,, Şu İznik tekfuru yok mu? Gregirous mudur, ne halttır?.. Bu herif anasınm ipliğini satmış, cin gibi bir teres!. İmparatorun ağzından girmiş, burnundan çık - mış!.. Bunak imparator da bu gizli orduyu onun emrine veriyor!., A- kıllarımca Bursaya âni bir baskın yaprp Selçükilerin elinden alacak - lar... Miray tekrar tashih etti: — Osmanm!., — Neyse, işte Osmanm, Selçu - kun. Akıl mı bu?.. Miray endişeli bir tavırla sordu: — Peki, bunda senin ne rolün o- labilir?.. — Ne rolüm mü olahilir?.. İşte bu fedai gizli askere de kumandan beni tayin ediyorlar. Öyle ya, ben de fedai... Bunak imparator ve al- çak Gregörius şerefine fedai!.. Do- muz oğlu domuzları... Achilos tekrar Bizans varoşlarım da her gün dönen nekadar küfür varsa sıralıyordu. ' Miray envaı küfür savurup dur- makta olan genç adamiı hayretle dinliyordu. Fakat heyecanmı belli etmemeye çalıştı. Genç Achilosdan — öğrendikleri Afroditinin haksız olmadığını der - Gregorius asla boş durmuyor, şey- tanca entrikalar çevirerek mühim hazırlıklar yapıyordu. Miray hakikaten ateşe atıldığını iddia etmekteydi. Yerden göğe ka- dar hakkı olan Achilos'a merha- metle baktı. Mabeyincinin sefih oğ- la bu sefer hakikaten harcanmış olmuyor muydu?, Demek | Şüphesiz ki bu zamanda hayat pek zordu. Ev kirası pek yüksek ti, bu vaziyette bütçelerinin dü- zelmesi pek güçleşiyordu. Roher müuhabbet dolu gözlerle karısına bakıyordu. Bu ince ve sarışın kadını delicesine sevmiş, ve bir sene evvel evlenmişlerdi. — Ödet, eğer hayatımda sen de olmasaydın ben ne yapardım ?. Dedi. Genç kadın yemekten sonra sofrayı topluyordu, Koca- sının sözlerine, müsamahakâr bir tebessümle ; — Ben olmasaydım, bir başka kadın olurdu?. diye mukabele et- ti. Hiç kimse muhakkak elzem ©- lamaz. — Böyle söyleme Üdet, hiç kimse bana senin verdiğin saadeti veremezidi. Seni nasıl sevdiğimi bilirsin.. OÖdet kocasına biraz müstehzi bir nazarla bakıyordu. Şüphesiz ki, bu iti delikanlı, mahcup ve hürmetkâr — haliyle evlenmeden evvel Ödetin hoşuna gitmişti. Kendisi hemen hemen tamami- le cahil bir kadındı, Roberi kendi- ne göre sevmiş, ve uyuşamadığı bir aile içinden kurtaracağı için onunla evlenmişti. Fakat bir kaç aylık izdivaç hayatından sonra O- det sukutu hayale uğramıştı. Ro- berin diğer kocalardan pek farkı yoktu. Otuz yaşında olmasmma rağ men ihtiyar gibi idi. Kendine mahsus itiyatları vardı. Egoist bir adamdı. Sonra da gayet tembel, ve hevessizldi. Hiç enerjisi yoktu. OÖdet onun işinde ıIerlemıyecegm- den tamamiyle emindi. — Saat ikiye geliyor. Artık ıgı. ne dönmelisin, Rober.. * . . Ödet, şimdi evde yalnızdı. Bu- laşığını yıkamış, yemek odasını toplamıştı. İç sıkıntısiyle esnedi . Öğleden sonraları ona çok uzun geliyordu, Akşâamı bulmak zordu. | Vakıa içeride bir sepet, tamir edi- lecek çamaşır ve çorap vardı, ama Ödetin canı fazla sıkıldığı için bu şeylerle de uğraşamiıyacaktı. Çeviren! Genç kadın düşlinüyordu. Henüz genç ve güzeldi.. Fakat on sene sonra gene böyle mi kalacak- ter, Şüphesiz saçları aklaşacak, yü- zünde çizgiler peyda olacak, her gün yaptığı işlerle elleri harap bri hale girecekti.. Odet ellerine bak- tı, ve yerinden kalkarak tırnakla- rını boyamak icin yatak odasına geçti.. Bu is bittikten sonra üzeri ne yeni elbisesini ve mantosunu giydi ve kendisine çok yaraşan küçük şapkasını sarı asçları tüne koydu. Simdi aynada kendi- ne memnun bir tebessümle bakı- yordu. Dudaklarımı bir kere da- ha boyadı ve sokağa çıktı. Hava çok güzeldi. Onu gören erkekler durup arkasından bakı- yor, bazan da hayranlıklarını ya- vaş sesle kendisine söylüyorlardı. Ödet bu hale alışıktı. Erkekle- rin çok hoşuna gittiğini biliyordu. Bu hal onun gururünu okşuyor- du. Şimdi dertlerini ve — yoksuz- luklarını unutmuştu, üs. “Eğer istesem, diye düşünü - yordu. Benim de elmaslarım, oto- mobilim, tuvaletlerim olurdu. Gü- zel seyahatler yapardım.,, | : Sanki bir şeytan kulaklarında mütemadiyen bu sözleri tekrar e- diyordu: “Gençsin! Güzelsin! Vakit ge- çiyor! Aklını başına al.. Sonra piş man olacaksın!.,, Ödet böyle düşünceleri her za- man başından atmasını bilirdi ... Halbuki bugün böyle yapamıyor- du. Şimdi hayal içinde idi. İste- seler neler 'olmazdı!.. Zenginlik ne iyi şeydi!.. Eğer Roberi hiç düşünmese muhakkak zengin ve süslü bir kadın olacağrından emin- di. Piyanko biletleri satan bir dük- kânım önünderni geçerken bir lâh- za durdu. Sonra omuzlarını silke- rek yoluna devam etti. “Haydi ca nım!! diye düşündü.. Piyankoda kazanmak için de talih lâzımdır!,, SUAD DERVİŞ Bü./ Bari kocası biraz enerjik olsa da tün hayatı böyle mi geçecekti?... |işinde yükselmeğe uğraşsaydı!.. Şimdi bir moda mağazasının z:amekânları önünde durmuştu, Mühteşem tuvaletleri büyük bir hayranlıkla seyrediyordu. Bu &- râalık önünde büyük ve güzel hu- sasi bir otomobil durmuştu. İçine de güzel bir delikanlı vardı. Olde- te gülümsiyerek bakıyordu, Başı açıktı,. Güzel giyinmişti. — Matmazel benimle beraber gezmek ister misiniz?. : Diye soruyordu. Odet heyecartl« la bir müddet tereddüt etti. Öy- leya gazetelerde neler okunuyor. du. Ya bir avantöriyer ve ya bit hırsız ise! Sonra birden kararmı vererek otomobile yaklaştı. Şimdi delikanlının yanında o- turüyordu. ' — İsmim Jaktır.. bestim! Nereye yorsunuz, İki saat ser« gitmemizi — isti- İki güzel saat geçmişti. Odet, çok memnundu,. Bolonya orma « nında, genç adam otomobili sott derece ağır götürüyordu. Bir kö- lunu, Öldetin beline dolamıştı. Genç kadın onun bu hareketine mâni olmamıştı. Annesini bir möe da mağazasına götürdüğünü an- latmıştı. Orada iki saat teşhir e. dilecek olan yeni modelleri seyre- decek olan anrnesini o mağazadan gidip alacaktı. Onun içi iki saat- ten fazla vakti yoktu. Annesinin sonra evde bir çay ziyafeti vardı, geç kalmaması lâzımldı, Delikanlı ona hayatını anlatı - yordu. Çok seyahat ediyordu. Se- yahatlerini ona tafsilâtiyle anlatı- yordu;: İsviçre, İtalya, Mısır! Genç kadın: — Kimbilir bu seyahatler ne hoştur, diye mırıldanıyordu, Jak birden saatine bakarak: — Oh! diye haykırdı, Geç kalt- yerüm, Hemen annemi almak için mağazaya gitmeliyim. Mazur gö- rünüz! Sizi opera meyldanının bir köşesine bırakırım.. , (Lütfen sayfayı çeviriniz) — BAHÇE Plânş 37 Fi Le Jardin (: The Garden A: Der Garten Sebze bahçesi (bostan ) Frıke jardin potager (le Potager, le jardin lögumier) İ:The Kitchen-Garden A: Der Nutz- garten (Kleingarten, Schrebergarteri) 1. EVCİK (küçük ev, kulü- Nİ (el merdiveni) be, bahçıvan kulübesi) 5. F: I'echelle /. de jardinier 1. F: la maisonnette (la ca, 5. İ: the garden'ladder bane) 5. A: die Gartenleiter 1, İ: the garden - house (the summer-hause) | 6. YAĞMUR SUYU YTIÇISI 1. A: die Gartenlaübe 6. F: le tonneau â eau de pluie (la tonne) 2. YELDEĞİRMENİ 6. İ the rain - water butt 2. F: le moulin â vent (the water-barrel) 2. İ: the windmill (the vane) 6. 2. A: die Windmühle p ?. SALINCAK 8. KABİNE (helâ, aptesane) 8. F: le cabinet di) 8. İ: the privy b salmcak 8. A: der Abort lmeak) İ 4. AY ÇİÇEĞİ (gün çiçeği) 4d. F: le töurnesol 4. İ: the sunflower | A: die Sonnenblüume (Son- P nenrose) 5. 240 BAHÇIVAN MERDİVE- lançoire) | çoire) ?. İ: the swing & the frame A: das Regenfaf a salımcak direği (mesne- tahtası (sa- F: Vescarpolette (la ba- a les süpports m, b le siöge (la planchette, Vescarpolette, la balan- PLANŞ 36 B Çamaşırlık x F: La buanderle İ: The Wash - House A: Das waschhaus (die Waschküche) 1. ÇAMAŞIR DEĞNEĞİ (çamaşır sopası) 1. F: le bâton â remuer le linge 1. İ: the dolly (the beetle) 1l. A: der Wüâschestampfer (Wâschebengel) 2. ÇAMAŞIR MAKİNESİ &. F: la lessiveuse (la ma- ehine â laver) 2. İ: the washing - machine 2. A: die Waschmaschine 3, ÇAMAŞIR SIKMA MA- — KİNESİ (tertihatı) - a lâstik merdane | b kol F: Vessoreüse V. a le rouleau en caou- tehouc b lâ manivelle İ: the wringer a İhe rübber roller b the handle A: die Wringmasechine a die Gummiwalze b der Drehling (Dreh- griff, die Kurbel) 4. YIKAMA TAHTASI F: la planche â lessiver — (â laver) 4. İ: the washing - board (the serubbing - board) d. A: das Waschbrett 5. ÇAMAŞIR FIÇISI (ya- rım fıçı, mastalya, tekne) 5. F: le cuvier (la cuve, le bağuet) İ: the wash - tub A: die Waschwanne (Waschbütten, -butte) 5. ŞA 6. 6. 6. 6. AYAK (kerevet ayağı) F: le chevalet (le treteau) İ: the trestle A: der Bock TAHTA ISKARA F: la claie | T. İ: the wooden scullery mat T T. T. A: der Laufrost (als FuB- unterlağe) 8. SAPLI (saplı maşraba kazandan su almak için) 8. F: le puisoir. 8. İ: the piggin (a small woo- den bucket with a handle, for emptying out the wa- ter) 8. A; die Gelte (der Schöp- 237 - H

Bu sayıdan diğer sayfalar: