_,_& SAM POSTASI İi ve Neşriyat Müdürü jq:;.—n Rasim Us Istanbul Ankara caddesi ııı Talgraf adesai > İstenbel KABER H"' işleri telefonu: — 23872 Rı? . b <e 24372 4 y * b H m ÂBÖNE' ŞAKTLARI | Senetiy — Tttn Eenabi H .W 1400 Kr. 27.00 Ke, . Tayin — 780 . 1400 4 '*'/.'— e d ..-J-.---h Vecizeli lub GEÇENLERDE Relik Halit' Ün H edebiyatını pek sevmedi” z Söy1 lemiştim; yine de sevmem bi Çadar a günkü Tan'da yecizelere Zeıer “dikları hoşuma gitti. Veci- aj*-yhınde bulunurken — veciz N da mı korkmuüş, — nedir? ÇA fazlaca uzatmış, soğuk ve kör qm üktelenle de doldurmuş ama si Yaf%z:“m haklı buldum. Edebi. bir veçize merakıdır sardı; bmm:îl“cmua!ar sayfalarının altını, üstünü — “büyük k%nle Süslüyor. İş bu - kadarla KU Si; makalelerin, — fıkraların Vecizeyi andıran yukarıdan MA _İğ doluyor. Hasılı muhar" İ N çoğu böbürlenip duru- Hiıin.' D zamanlarda bulunmak ha ti he kadar kullanıldığına dik- h[“llnu Tiz mi? “Beh şunu söylemiş %buı Orum... Biz vazifemizi yap: unuYoı'ı.ız Sen bize - cevap €k vaziyetinde bulunuyor. bulunmak ve vaziyet ke- %hanamuasrrlanmm çoğu yazıla: zehir etti. — ”î:îğ Halit gazetelerde veya dur Üüt de î?' Sördüğü ilânlardaki veci- * tahammül — edemiyormuş, Ttkh, kanşmam slogan'ların tica. larla kurulmuş ve devlet endüstrisi ile madenlerinin tesis ve işletmeleri maksadına tevcih edilmiş olan milli bankamızın, Etibankın, birleştirileceği veya res- mi makineye merbut bir yeni idare. ye inkılâp edeceği hakkında günlerde türlü rivayetler dolaşmak: tadır. Tevhit hususu resmen tekzir edilmiş ise de (banka) şeklinin teb- dili veya mevzuubahs işlerin resmi idareye devri hakkındaki Ti: yayetler günden güne mahiyet almaktadır. Esasen bu ha: vadis ve rivayetler hiç işitilmemiş. hiç ortaya çıkmamış ve böyle bir mesele ve mevzu taallük ettiği dev. let dairelerinde henüz hiçbir tasav- vur ve takdire mevzu teşkil etme- miş dahi olsa; bu iki bankanın lâa- kal bir reformaya olan takdir etmemek imkânsızdır. o zaman düşünülen ve makul görü: len esbabı mucibenin, o zaman da bugün- de fikirlere ve işlere hâkim olan ekonömi kanunları önünde, ar. tık ihtiva ettikleri mana ve isabeti kaybettiklerine ve yeni esbabı muci- beler ihdas eden ekonomik — hayat ve bünyemize daha uygun bir şekil aramak zamaniının geldiğine inan- mamız İâzımdır, larla memlekette bir büyük endüstri kurmak kararı verildiği günlerde hâ kim olan nazariye,bu sermayenin dü şünülen maksada göre idaresi ve o maksadı başarabilecek şekilde isti. mali için, sarf hususunda devlet mü esseselerine has olan eşkâl ve mera: simden tevakki esasıma istinat edi- yordu. Bu eşkâl ve merasimin, hazi- ne sarfiyatının Divanı Muhasebat vizesine ve bundan mütevellit uzun Sümer Bank Eti Bank meselesi Devlet hazinesinden ödenen para- iki Sümerbank, ve son bir inanılır bir ihtiyacını Filvaki- tesislerindeki gaye ile Tamamen bütçeden ödenen para- 'Wı,nryük faydası olduğu — iddial: Şğ- 'ş 4 Georges Duhamel - Amerir dü, arda okuduğu: — “Vatan- dqık yamalı çorap giymel!,, gi &üa âtlerin kendisine bilâkis da” hru ÇOrap giymek — arzusünu w Soyleı- ama herkes Georges hfkn henzemez, o gibi nasi. ın%ı aklarına küpe edecek uy- &r da bulunabilir. Hattâ: W& B tükürme!,, tenbihi ile ttj e insanlar bile tevyur :î:hiılm şimdilik vatandaşlara, ârm pekâlâ tükürülecek . bi: ak““ğ“nu hatırlatıyor. — © b% 31'& karışmamı; zaten ço- ; kumuyorum. Sokak kütüpr ğh*lm !îıgczerken durayım da [ nin — yazdıklarını o- ğîm taplardakı gazete ve aki öyle değil; onları o, %hı) lâz'mlelışor. Muasırlarmu Vecize üslübu ile, böbür: !ı,. aıîflaları nereden “çıktı? “1 Worum ki bunun sebe:- %nilha arımıza kendimizin de |. %ı dığımızda aramak '|â: e kesip atmaca söz söy- Çoğu dinliyenlerden ziya &tini inandırmağa, kandır: k%,m'şlycırlar “Millf veznimiz H.ızja söylenilmiş - şiirleri » diyen adam - emin o” '“lr- ğ;“za gerçekten düşman de- tta tâ içinden bilhassa efail k 0n1 Yazılmış şiirleri sevmesi, Ühi "î ahenkli bulması pek 1 n Ancak her ğ*k sebeble — bunu - belli lakrmtî;z ve âmirane bir ta şğ] & 'ddıın' kendisinin de i: Zı'ı bir kuvvet veres aya ğ beb de var. Zamanımız ç âdy , Yalnız bizde değil, bütün ğ“ı ilhassa parola ile hare. |. mîîıâbı Parola — ile düşünüyorlar, n,m a ile düşünme keyfi: | Zaç edebileceği nisbette,) &t seudbîı bilhassa emir bekli- " Eri aranılmıyan, fakat m:iğuhtâkkak lâzım gelen emir- şhla fa bakın, — gençlerde, g%îly fıIDîoflaı-dan hakimler. ' Dağ Sction adamlarına hay: : Bösteriyor. .Düıım meye heve3 etmiyor, bir harekete iştirak iştiyakıhı düyüyör. Filosof” lar arasında da birtakım ince fark- | lar üzerinde düşüncelerden ziyade kesip atma hükümler verenler — iti. barda. O cinsten bir mütefekkir o- lan,Röflexions sur la Violence sahibi Geörges Sörel İtalya'da ve Rusya' da - hiç olmazsa bir zamanlar - bel- i ki Karl Marx'tan da daha çok rağ- ibette imiş. Muharrirlerde işte bun: i Takat o tenbihler, - hele lardan h:ves ederek âmirane bir e- da ile söz söyiuyor ve öyle şüpheye, Jinsanm içine pek farkettirmeden iş- Iıyecek tereddütlü üslüba iltifat et. miyorlar.O şüphe, o tereddüt, uzun zaman düşünülerek — benimsenmiş kuvvetlenmiş kanaatlerin zahirf kis- yesi idi. O derin, sarsılmaz kanaat: ler gibi onların kısvesım de kaybet- tik. formalitelere inhisar — etmediği ve belki (umumi muhasebe kanunu) hükümlerine göre muayyen ve ka- nuni miadlarda, verilen — paraların mahsubunun yapılması ve ona göre yeniden tediyat icrasının imkân da. niline girebileceği hususunuün bu mevzuda gayrikabili tatbik addedil mesi noktasının bilhassa nazari dix kate alındığı şüphesizdir. Bu nokta şimdiye kadar hiç kimse tarafından ortaya sürülmemiş ve maksadın sa- dece Divan mürakabesinden kurtul- mak esasına dayandığı — zannolun- mMmuştur. Mahsup muamelesinin — mecburi mahiyetinden tegafül olunur ve sa- dece hazine sarfiyatının Divan vi. zesine tabi olduğu ve bunun — Bazı formalitelerin ifasını intaç edeceği düşünülürse, o halde dava kendili- ğinden sukut etmiş olur, Çünkü Divan vizesi, bu müesses>- nin işleme tarzını tesbit — ederi hu- sust kanuna göre, ancak (kırk sekiz) saate maksur bir merasimden ibaret olduğundan bundan — daha seri bir mMmuamelenin ne (banka) adı verilen malf organizasyonlarca — ve ne de hayali ve ideal sürat müesseselerin- ce başarılamıyacağı şüpheden va. restedir, (Banka)ların tesisi için öne sürü: len bu temel sebebin — nazariyed: kalan ehemmiyetini tebarüz ettir- mek için ayrıca delillere lüzum var- sa, onları da şu iki noktada belirt- mek ve toplamak mümkündür: 1 — Divan mürakabesinden kur. tulan ve bankalar vasıtasile yaprlan para muamelelerinin, bizzat bu ban kalar organizasyonlarına göre, kırk sekiz saatten evvel ikmal ve ifasına imkân hasıl olduğunu kimse iddia edemez. Eğer bankaların bugünkü vasi ve şümüllü — teşkilâtlarına ve bunların işleme tarzlarına bakacak olursak, Divan vizesinin — şekil *e /zaman itibarile o kadar korku.lmuş cih etmemek mümkün olmaz. Ban- ka formalitesinin Divana — nazaran işe birkaç saat kazandırdığı farze- dilse bile bu netice; mükemmel bir devlet mürakabe makinesinin mü- dahalesinden mütevellit — iyliklerin ve vasi bir banka teşkilâtının do. ğuracağı büyük masraflardan mü- tevellit fenalıkların yüzde birine bi- le tekabül etmez. 2 — Bundan maada önümüzde hükümet makinesine yakından bağ- t olduğu halde mükemmelen - işli- yen bir sanayi ve ticaret — sahası, muazzam bir eser halinde, — dikilip durmaktadır: İnhisarlar! İnhisarlar idaresi, her noktadan, farzedilen ve edilecek olan bütün mahzurları ihti- va ederek, resmiİ organizasyona mer Nurullah ÂTAÇ Kaşık adası satılıyor | HABER — Akşam Postası viç edecek değiliz. mak İstiyoruz ve dilimizde ecnebi kelimeler müfrit bir milliyetçilik asabiyeti gösterenlere sormak istiyoruz ki: Niçin Arab ve Farisi kelimeleri kullanmamız sinirlerine dokunmu- yor da, bilhassa Avrupa dillerinden alman kelimeler milliyetlerine 'olan güçlüğünü aramak ve onu ter- | (Devamı 14 üncüde) Garip ve yanlış bir hemen her gün matbuatta duruyor, lası vasfını muhafaza ediyor. sma, yabancı kelimeler kullanılmasına atılan asabi tenkidler, itirazlardır. Dikkat hassasiyet, hemen sadece Ayvrüpa karşı gösterilmektedir. ona karşı gostenlecek hassasiyetin de iyi arifedir ki bunun üzerinde münakaşa dahi Esasen birçoklarımızın cenebi hesiz İnandığımız içindir. Halbuki bu Halbuki dil asla kelimelerden vvvvv Eğer bunnu aksi doğru olsaydı, Arab süs etmiş olmak şartiyle rumca, italyanca, iki üç bin kelime yaşamaktadır. bile teemmül etmezler. aşikârdır: Çünkü bu milletlerle müşterek temasları dokunuyor?.. liyetçilik devirlerinin ölmüş bir anlamaya kâfidir. zihniyetile ne ve tekniğine girmiş bulunuyoruz. birleri de dilimize girecektir. vardır. tün medeniyet dünyasmda, bizden daha ileri ğundan haberdar olmasalar gerek tir. dillerinden Bu hâdisenin milliyetle değil, medeniyet ve teknikle milliyetçilik anlayışını önlemeliyiz | Yazalı: OÖN zamanlarda Büyük Millet Meclisine yer bulduğunu bir zumniyete, bir tekerlemeye temas etmek me, zira asla teemmül ve tahli! olunmadan basmakalıp tekrarlanıp . DALKILIÇ kadar aksetliğini, gürdüğümüz istiyorum. Tekerle- Ayni zamada bir zihniyet, çünkü ölü fikirlerin bir muhassa. Bahsetmek istediğim mesele, ilk bakışta, milli hassasiyetimi- ze hitab eder görünen ve şu dilimize yabancı kelimeler sokulma, karşı ikide birde ortaya olunmuşsa bu müfrit olan — kelimelere Dilimiz, milli benliğimizin en mukaddes taazzuvu olduğu için vasıfta bir hassasiyet olacağı aşikârdır, Dilin milliliği meselesi ö kadar bedihi bir müte- fuzuli görülür. tabirlerin kullanılması karşı, sında sinirlenmemiz, sırf böyle bir hakikate teommülsüz ve şüp- meseleyi bir mücadelesi olarak almaya ve iyi şuurlandırmaya lüzum bulundu- ğu kat'iyyen anlaşılıyor. Zira dilin birçoklarımızca — kelimelerden ibaret basit bir taazzuv olduğu zannımın hâkim olduğu görülüyor. ibaret değildir. milli ruhun aksi ve yaşaması için vasıtalardan ibaretti. Binaenaleyh dilde millilik vasfı, dilin ruhunda temekkün eder, şapka bir Türkün Türklüğünü değiştirmediği ve milli ruhunda bir zihniyet inkılâbının ifade vasıtası olduğu gibi, kelimeler de, milli ruhumuzun inkılâplariyle değişebilir, Yani milli ruh değiştiği için zihniyetler Kelimeler, asıl kelimeler değişir, kelimeler değiştiği için milli ruh değişmez!.. kelimeleri, Farisi keli- meleri kadar Arab ve Farisi olmamız lâzımgelirdi. Her şeyden evvel şunu hatırlamalıdır ki bizzat türkçemizde bütün tarih boyunca yerleşe yerleşe bugüne kadar tamamen tees, fransızca ve ingilizce Birçoklarımız bu kelimeleri her an kullandıkları halde' ecdadı- mızın dilimize bu kadar çok cenebi kelime almış olduklarını bir an * arttıkça müşterek me- deni ihtiyaca, bilhassa müşterek tekniğe ait kelimeler bu temasle mütenasib bir surette teessüs etmişlerdir ve daima edecektir de, Biz, bazı ecnebi lisan bilenlerimizin kapıldıkları züppeliği ter, Fakat şu bısmaknlıb Zİhuıyeti şunrlandn'- kullanmasına karşı Yalnız bu sual, bu asabiyetin milli olmaktan ziyade dini mil- alâkası — bulunduğunu Halbuki bugün bütünlüğümüzle müşterek Avrupa medeniyeti. Bu inkılâbla beraber Avrupa medeniyetinin her meslek ve sa- haya, hattâ her günkü basit hayata ait müşterek kelimeleri ve ta- alâkası Yeni hâyatım ve tekniğin inceliklerini rhodern kelimelerle ifade etmek zaruridir, bunun önüne hiç kimse geçemez, Bu kadar büyük inkılâplarımızın tabii bir neticesi olan bu hâ, dise önünde bir taraflı bir milliyetçilik güdenler, bugün değil bü- olmadıkları halde Bu- hara ve Kazan Türkleri arasında da ayni modern dille konuşuldu. SNEPENEURGERCERUNU Ecdadımızm bu kadar ccnebi kelime kullanmalarmdaki sebebs- DELELİ BBdAnLuU B İhtimal ki hoca adasını satmalıp üzerine lirayla 'Kaşık asri ressamlıa- 6000 ; G EÇEN sene gazetelerde tesadüfen genç bir ressamım ölüm ilânmı o- -kudum, Yine genç ressamlardan bir tanı- dığıma rasgeldiğim- zaman, sokakta, ayak üstü, bir ressamla konuşulacak başka bir lâf aklıma gelmediği için bu genç res. samın ııeden öldüğünü - lâf olsun diye - soruverdim. Muhatabım, bilmeden yarası. -na dokıınmııqum gibi bir solukta: — Açlıktan! Dedi. Blrdeubİre o ındı yemek ye- miş olduğumdan dahi bana bir utanma geldi, şaşaladım. Benim adetâ — alıklaştığı- mı gören genç ressam doöstüm — telsiz tel. graf İisaniyle konuşurmuş gibi kopuk ko- puk cümlelerle: , — Evet, dedi. Açlıktan!.., Hastaydı... Bakılamadı, yiyemedi, Ne olacak?.. öldü! Ve ağlamamak için kendini zor tuta- — Görüşelim,.. Dedi, geçti gitti. İşte o gün ürperen tüylerim, diyebilirim ki, bunu lııtu-lıdıkçı hâlâ bir diken yığı. hr gibi vücudumu rahatsız ederler... İstanbulun yarı esatiri olmuş, bir Türk diyojeni olan koca filosof — ressamı Çallr İbrahimin gazetede vilâyete müra- caat edip de son yaptığı tablodan alacağı parasile şu hali kaşık adasmı satmalmak istediğini okuyunca Nasreddin Hocavari kerametleri gözümün önüne gelerek kah- kahalarla güldüm, Fakat havadisin alt satırlarmda, bu. rasını ressamların ikamet ve İstirahatleri için tesisat vücuda getirmek için satmal- mak istediğini okuyunca da gözlerimden yaş fışkırdı. Zira hocayı bu Hitlerce müs- temlekeciliğe sevkeden — hızm altında ne facialar bilmesi lâzımgeldiğini sezer gibi oldum.., Hoca . Nasreddin Hoca değil, Çallı hoca! - insanı ayni zamanda ayni kudret- le hem güldüren, hem ağlatan bu hareke, tile öküzlerin yemi bile unutulmıyan — en hurda dileklerin — dosyaları tutulduğu şu ıırnlırdı., onun Pendikte meşhur leyleği- nin yavrusu olan ressamcıkları İçin lâhu- ti bir mizah ve istihza şaheseri yaratmış oldu!.., — Kaşık adasmı adetâ — 6000 liralık bir pul yapıştırılmış beliğ bir istida gibi kul, lanmak ancak onun gibi Karunların hareı. dır!.. Vakıâ hoca kendisine 6000 liranm bir arada geleceğini görünce, cebini böyle bir kalabalığın bir arada ziyaretini hiç kabul etmemiş olacak ki, adetâ C000 ceb kru- vazörüne sahib olduğunu zannederek müs- temleke fethine kalkışıyor!.. neler inşası şöyle dursun, Büyük Britan, ya adasınm bile satmalmabileceğine inan, maktadır. Fakat bu parayla bu metruk adada rTesim şatoları değil, şato resimleri dahi yapılabilir mi? Bu cayı sualdir... Fakat hoca, ihtimal ki Kaşık adasmı alıp Galatasaray pilâvrma — daldırarak bü- tün ressamları patlayıncaya kadar yedire- ceğini hesablıyor!., Halbuki dünya, onun kendi kalbi ve zekâsı gibi (imaretullah) mıdır?,. Biliyorum, kendisine benim teşebbüsü hakkımda böyle söylediğimi — söyledikleri zaman - çünkü o hepimizi okumaz, belki hepimize okumayı tercih eder! . su cevabr verecektir: — Koca abdal, anlaşılıyor ki Kaşık adasını yanında bulundurr?ak kendisine de lâzımdır!,.. Fakat buna rağmen söylüyorum: Eline 6000 lira gibi bir para geçince, bir deryadil Hazreti İbrahimken Hazreti Süleyman olduğunu zanneden, hakikatte ancak bir kaşık ada alabilen bu milyarder değilse de binder filosof zengin, eğer bü bir kaşık adayı mirasyedilik sarhoşluğuna meze olarak almıyorsa, bu müstakbel so. kenesi gibi metruk olan ada, dillerde ge- zen deryadillüğine karşı İstihkâmlar yap- mamak şartiyle, kendisine verile!... Mim Rasgele | Abdülhamide dair fransızca roman tetkikler yaptı Tanmımmış Fransız muharrirlerin- Jen Piyer Benua dün sabah Teofil Götye vapuru ile şehrimize gelmiş ve akşam üzeri gene ayni vapur. la memleketimizden ayrılmıştır, Öğrendiğimize göre maruf Fran. sız edibi, yazmakta olduğu “Yıl - dız” isimli eseri hakkında tetkik- lerde bulunmak üzere ve hüküme- timizden aldığı hususi bir müsaade ile Yıldız sarayına giderek beş sa, at kadar meşgul olmuştur. Eserine, Abdülhamidin yaşayış farzinı ve karakterini mevzu ola . rak alan muharrir, sarayda bilhas- sa bu bakımlardan tetkikler yap « mış ve ayrılırken, aldığı izahattani memnuniyetini beyan etmiştir. Mekteb sokağı cinayeli | Katil bir sene hapse mahküm ol!du Beyoğlunda Mekteb sokağında emlâk tellâlı Vasili bıcakla öldüren seyyar satıcı Faik hakkında ağır ceza mahkemesi dün kararını ver- miştir. Vasilin hâdiseden evvel birçok küfürler etmesile suçlunun akli ve ruhi vaziyetine ait olan raporlar hafifletici sebeb telâkki edilmiş ve Faik bir sene hapse mahküm edil- miştir. Damdan düşen çocuk ceyni patlıyarak öldü Dün Cağaloğlunda Yeşildirekteki olmuş ve bir mekteb talebesi dam- dan düşerek ölmüştür. Kaza kurbanı, kimsesizler yur « dunda oturan Fethiye isminde bir kadının İstanbul birinci ilkmekte$ ikinci sınıfında okuyan Yaşar iss mindeki oğludur. Yaşarın bir de kardeşi vardır, Bu çocuk dün bir ; ra binanım yanındaki arsada dola, şirken kardeşini kanlar içinde yerm de-görmüş ve derhal annesine has< ber. vermiştir. Hâdise yerine gi « denler zavallı Yaşarın gezmek içim çıktığı damdan düşerek beyni pat, lamak suretile öldüğünü anlamış « lardır, Harem ağaları Cemiyeti Azasının üçte ikisini kaybetti Eski devirden kalma haremağas larımnın kurdukları cemiyet, âzâsı w nim mühim bir kısmımı kaybetmiş- tir, Cemiyet âzâsından Hayredüin bu sabah bir muharririmize demiştir ki: — Cemiyetin ilk teşekkülünde 300 âzâsı vardı, Sonra zamanla d zânım çoğu ölmüş, bu günkü mev. cut yüzden aşağı inmiştir, Çoğumuz ticaretle uğraşıyoruz, Maamafih — cemiyeti muhafazaya, muhtaç arkadaşlarımıza . yardıma çalışıyoruz.,, ——— Şehrimize gelen Hataylı mebuslar | Ankarada Büyük Parti Kurulta- yı içtimalarma iştirak eden Hatay mebuslarmdan Abdürrahman Mur. sal oğlu ve Cevad Abalı dün ak. şam şehrimize gelmişler ve Özipek Palas oteline inmişlerdir. Serdiimle Ka Lak Yalova Bursaya bağlanıyor Ankara, 6 — Yalova kazasımm Istanbuldan ayrılarak Bursa vilâ « yetine bağlanması hakkındaki ka - nun lâyihası meclis encümenlerin- den geçmiştir,. Piyer Benua “Yıldız,,dâ. e z SA ci a eiriz n e SRER Ti Gi DT ZZ kimsesizler yurdunda feci bir: kaza — Ş LPYİR Y —T ŞD A LA Ç