HABERİN TARİHİ ROMANİ 22 - Yazan: Muzaffer Muhlittin Afroditinin hıçkırığı, Raşidin belinden ikiye ayrılarak idamına — Ben yalniz Tanrıdan korka- rım, — O halde bana karşı bu tavır nedir? — Öyle lâzım! aldığın * — Korkuyorsun! — Hayır! — Korkuüyorsun ve seni ilk defa korkutan Raşiddir. Boynum huzu- runda kıldan incedir. Raşid senin | dostun değildir Olcayto! Ve Afroditi başka bir şey söyle. meden çıktı, dışarda hıçkırarak ağ| ladığmı duydular, Bü hıçkırık, Raşidin belin - den — ikiye 'aynla.mk idamıma varmış, Olcaytonun şaşaa ta- rihini kapatmıştı. Afroditi deyip geçmeyiniz. Mogol tarihini zincirbend bir köle gibi istediği ye- Asepra bir keşiftir, Mütehassıs kimyagerler tarafından senelerdenberi tetkik ve tetebbü edilen ve bütün dünyada tesir ve faydası mühim olan tamamen yeni Püskürtmeye lüzum yok Yakmak lüzumu hissetmez Hiçbir zahmeti yok, Yalnız odanrzm veya elbise dolabmızın herlıını;l bir kögealııe asılması | kâfidir. Sizin başka © ; g N 0s'l tableti bir meşgaleniz q s vazifesini olmadan kendi görür. 7/////’ Ü / f W r " Ü A//Ü//ğ//ı//f/ // î// Ü Ü Yemek salonuna, yatak odasma, ış..y., odı.ıuıı., mutfağa, Kürklori, elblıolerl çamaşırları halrları ıeıı.lreyi tahrib eden SEPTnGUVELERI y _' kökü.nden yok eder. ; I' fh ÜÜ aptesanelere koyacak olursanız _ SİNEK, SİVRİSİNEK ve bütün haşaratı uzaklaştırdığı gibl fena —kokuları da İzale eder. Sari hastalıklar mikroblarını taşıyan haşarattan korunmak için EVİNİZE, APARTIMANINIZIN içine bir veya bir kaç / ..mXXXXXX ..MX“XX .ıı“““ s“ y /ı““ Z A 3 Zalı /g Y tabletl asmak kâfidir. Eczanelerde ve büyük bakkaliye mağazalarında satılır, Deposu Şark İspençiyari Lâboratuvarı T. A, $. İstanbul HABER'in Edebi Romanı — Gel, gel.. Canım.. Gözüm.. Gel girelim içeri - Sanki senelerdenberi onu bekliyor muş, uzun ve eski bir — dostlukları varmış gibi sohbetli ve samimiydi. Onun omuzundan kolunu geçirmiş başını göğsüne dayıyordu. Zeliha düştinüyordu. Bif saate kadar gelirim,, demişti. Seni o zaman altın ve 4 kadehi de O bir saatin en âşağı yarım — saati bu adama rastgelinceye kadar geç- mişti. İki odalr küçük bir apartımandı burası. Odasının birinde tek bir ya- tak vardı. Ötekinde geniş bir sedir | bir masa, bir de büle dıvarda resim- ler asılıydı. Masanın üstünde bir tabak elma, soyulmuş kabuklar, iki kadeh ve boş birkaç tane ve dolu bir tane votka şişesi. O daha şapkasını — çıkarma- dan votka şişesini açıyordu. — İki dolduruyordu. Sonra paltosile şapkasile genç kadının ö- nünde diz çöküyor kölünü onun be- line dolıyarak başını ona kaldırı. yor: — Ne güzelsin diyordu. Dünyada senin kadar güzel kadın görmedim. Seni seviyorum.. Çok — seviyorum. Sen de beni sev.. Beni sev... Sarıl banal Sana — çok para vereceğim, Benim Kazanda çiltliklerim, toprak larim babamın sâarayları var. Yüz- lerce köylü topraklarımızda çalışır- dı. Şimdi gitti elimizden gitti ama, bir gün yeniden elimize — gelecek,, mücevhere |teklif etti. Olcayto Maryanm dör. )| ketmesini şiddetle teklif eyledi. Marya tehdidini eyvelbeeyvel Os | Vileri istihkâmiı makamında bulunan ;»arda asılı durarı bir resmi Ibumırı beni sevdiği gibi beni sev“ meni istemiyorum. Böyle sevilmek Tinin malr olarak sevilmek hayır.. 'seni ben bahtiyar varmıştı re sevkedecek kadar kuvvetli bir kadındı bu, Bir arkadaşının evine çekildi ve saraya uğramaz oldu. O kadar ortadan kayboldu ki unutul. du Afroditi. Olcayto da meşgul o- lamadı artık, Raşid de meşgul ola. madı. Bir darbe Olcaytonun aklını ba- şina getirmişti. Andronikos yine mahud Maryayı pazara sürmüştü. Bu sefer de Olcaytoya teklif 'etti. Olcayto Maryayı zaten beğen - mişti, ama, Afroditinin tesiri ile ge ri göndermişti. Bu tekliften hoş - landı. Evvelâ Gazan gibi oluştan zevk duydu, sonra Bizansın bu ta- basbusundan haz aldı ve kabul et. ti Burayı Tarihi Osmani encümeni Osmanlı tarihi lım. Sayfa 606: “İmparator Andronikos Anadolu. da elinde kalan arazinin Türk te- cavüzatmdan kurtarılması için hem şiresi Mâaryayı bu kere Olcayto sultan Mehmet Hüdabende hana & eserinden — ökuya- l düncü nişanlısı öldü. Bu musaheret g&ebebile kırk bin kişilik bir orduyu seferber hale ko- yarak yarısını Konya üstüne gön- derecek oldu. Prenses Marya te - ehhülünü ve Mogol yardımcı aske- rinin vürudunu tacil için İzniğe gel * Osman hana Hüdabendenin ©0. tuz ibn kişiyle hududa doğru iler- lediğini ihtarla muhasamayı ter - Mman hana tevcih etmesi tecavüzatı- nın şiddetinden ve akı edilen yer. lerin makarrı imparatoriye kurbi - yetinden naşiydi, Osman Gazi bu kadınm Küllan - dığı mütekebbirane tavır ve lisan. dan Üürkmek gşöyle —dursun, bilâkis savleti kahiranesi arttı, cüretlen - di, rum diyarmı çiğnedi. Köyler yağma edildi, bağlar söküldü, hay. vanlar sürüldü, ahali bilârahm ki- lıştan geçirildi. Bu suretle İznikten cüz'i bir mesafede olan ve oranın Tricokia önüne varıldı. Muhasarasına bed olundu. Mah- sürin kale etrafmdaki geniş ve de, rin hendeğe pek ziyade itimad et- tikleri gibi ok atmakta da mahirdi. ler. Osmanlılar hendeği ağaç göv- deleri ve saireyle doldurdular, hi- sara girdiler, İntihar kelimesi gene tirnak işa- <eti içine alınmıştı. ae Gece beşinci kattaki - kiracı- mın, yani bu hâdiseden on — iki gün sontTa şapka iğnesile öldürülen ada- mın, onun aparlımanına girdiğini gördüğünü bir muharritimize söy. lemiştir.,, Hellis gazeteyi hiddetle — elinden attı. Matmazel Verpen Mongardın metresiydi ha? Bünu iddia- etmek kadar manasizlık ölür müydu? Par sonun — öldüğü gece telefon edip “mösyö Verpen,, diye çağırdığı za: man cevap veren matmazel Verpe nin ne büyük bir hiddetle söylen: diğini hatırlıyordu. Zabıtaca intihar şeklinde görüldü. gü sanılan Parsonun ölümü hâdise- sinin Mongardın katli hâdisesile a: lâkası görülmesi noktası ise çok mü himdi. Sütçü kızın şahadeti de gene çok mühim ve zabıaya kıymetli ipucu verecek mahiyetteydi. — Genç kız. Mongardın intihar aksşamı Patso nuün apartımanıma girdiğini görmüş tü. Zabıta bu noktadan tahkikata girişirse işler çatallaşabilirdi. Hellis kütüphanenin sırriını keş> fetmişti. Şimdi bu buluşunu kati su rette teyit etmek istiyordu. Eski me- seleyi, Tulon hâdisesini pek iyi ha- tırlamıyordu ama o zaman Parson isminin Meyvzüuubahs edilmediğin. den emindi. AMamafih gazete kolek siyonlarına bakarak malümatını ta- zeliyebilirdi. Acaba bir şantaj mı,? Katalina Parsondan şantajla para mı çeki- yordu? Belki de Katalina öteki ka- dınm — kardeşi idi? Yahut bizzat kendisi? Ya Verpen? XIT Öğle üzeri Hellis “Milli kütüpha. ne,, den neşeli olarak çıktı. Binlerce kitabım, ciltli gazete koleksiyonları: nın halkın istifadesine ârzedildiği bu kütüphanede bazı eski'gazeteleri tetkik etmişti. Şimdi sarih ve kati tarihler, Paristen pek uzakta otur mıyan bir ihtiyar. kadının adresini biliyordu. İşe başlayabilirdi. Süratli davranması ve resmi tah- kikattan evvel muvalfak olarak za- bıta Mongard ile Parsonun hakiki meşgalelerinin mahiyetini öğrenmez den önce katili bulması lâzımdı. Mongardın matmazel — Verpeni bulması sadece bir tesadüf eseri miydi? Katilin bir kadım olduğuna inan- mağa başlamıştı. Mongardın sözle- rine artık inanıyordu. Onun Parsö, nun ölümüne dair — anlattıklarımnım Muhafızlarını kılıçtan geçirerek uğradıkları ok hasaratından öclerini (Devamı var) garkedeceğim. Yalnız sevilmek isti- yorum. Ânlıyor musun. Âma bana para verildiği için bahalıya mal ol- İduğum için değil.. Ben para verdi. ğim için, ben efendi, ben sahip oF duğum için parayı rahatı, — serveti ve refahr ban verdiğim için — sevil- mek istiyorum.. * » * Şimdi yerinden kalkmıştı. Salla- narak odanın içinde dolaşıyor, du- eliyle işaret ediyor: — Ama bak.. dinle beni. — Ben istemiyorum. Birinin malı gibi bi. Hayır.. Seni, ben mesut edeceğim. edeceğim, Ben sana para vereceğim.. Her şeyi ber der alacaksın.. Her şeyi.. Anlıyor:- musun. .? Sen beniş. Ben olduğum içim, iyi olduğum için, — cömert ol- düğüm iİçin seveceksin.. — Söylesene bazı noktaları ÂAdelayid — ile sütçü kız tarafından teyit edilmekteydi. Mongard tamamile uydurma — bir Zeliha saate bakıyordu. Buraya geleli tam yarım saati geçmişti. Şimdi ta yanımda duran sarhöşa zaalından bulanık gören — gözlerle bakıyor: “Beş lira verecek mi?,, di- ye düşünüyor... Ve ona gülmeğe gay ret ederek! — Evet, evet diyordu. Seni sevi- yorum.,.. Seni çok seveceğim.. * * * Simdi sarhoş ayaktaydı. Düşme. mek için masaya dayanmış — durü” yordu. — Benim kim olduğumu - bilmi: yör musun.. Benim kim olduğumu bil!.. Ben prens Osmanım!.. Prens Osman.. Kazanprensi., — Sülâlem Kazan topraklarında —hüküm sür:- müşler.. Ben de gün gelecek oraya döneceğim.. Ben de orada hüküm |di süreceğim.. Ecdadım gibi köylüleri kırbaçlıryacağım.. Seni oraya götü- receğim.. Onları hayvan gibi çalış. tıracağım.. Onlar hayvandırlar.. Or lar benim ecdadımın hayvanıydılar Hayvan... Hayvan, Hayvanlar!. Hayvanlar.. diyorum sana, babarn onları eşek sanmış.. Günün birinde beni seveceksin değil mi?.. aslanlaştılar.. Kükrediler, — baktık — SRKABAŞI — - 16 - hikâye anlatsa bu hikâyenin iki şa- |hidin ifadelerile müşterek noktaları olur muydu? - Mongard pardesü giymiş, daha ziyade bir kadına benziyen ulak te- fek birisinden bahsetmişti.. Fakat matmazel — Verpan uzun boayluydu, Hellis derhal hareket ederek tah- kikatını süratle yapmağa karar ver di. Ayaküstü iki sandoviç yedikten sonra bir taksi çağırıp şoföre: — Kompiyene gidip — geleceğiz. dedi, Saat ne yazarsa vereceğim. Şoför, Paris içinde bir yere gitme- zi teklif edilmiş kadar tabif karşıla- dığı bu teklife lâkaydane cevap ver. di: — Pekâlâ! Ve hareket ettiler. Kompiyene geldikleri zaman şo: för sordu: — Hangi adrese gideceğiz? — Madam Joliyenin evine.. — Adres bu kadarcık mı! — Bildiğim bu kadar. — Bulunması kolay mak lâzım. —— Sorarız ve siz de bana yardım edersiniz. Bahşişinizi unutmıyaca: ğım. İlk rastgeldiklerine sormak kara- rile hareket ettikleri sırada boynun. da çantasile bir posta tevzi memu- ru görerek sevindiler. Ondan öğren dikleri malümatla beş dakika sonra madam Jolivenin evinden biraz öte de durdular, Hellis kapıyı çaldı. İçeriden bir köpek havladı ve bit kadın sesi işitildi: — Uslu dür Rip! Ixapı aralarıdı. Hellis bumburu- ifşŞırm, değil, sor- dafı baktığını gördü. — Madam Jolive siz misiniz? - Kadın gene cevap vermedi. Hel. lisi tepeden tırnağa kadar süzdü. — Sizinle görüşmek — istiyordum mâdam, İçeri girebilir miyim.? Gene ceyap vermiyen kadın ka piyı tamamile açtı. Hellise bir daha baktı ve nihayet konuştu: — Ne istiyorsunuz? — Yeğeniniz için geldim madam. İhtiyar kadın sön bir tereddütten sonra: —- Peki, dedi, ımmz. 4 Kireçle badanalanmış dar bir kori dor binanın birbaşından öbür başına geçiyordu. Solda bir odaya girdiler. | Bir köşede renkli tabaklar konula- rak süslenmiş bir büle, ortada üstü muşambalı yuvarlak — bir masa ile etrafında üçer hasır iskemle, çıplak duvarlarda iğne ile — tutturulmuş birkaç fotoğraf... Odanın bütün mo- bilyesi bunlardan ibaretti. — Hellis 'bir yere oturmağa cesaret edemiyor ki iş bizim zannettiğimiz gibi değil- miş. Ama ben.. göreceksin ben ne yapacağım.. Onları ben hayvan ya- pacağım. Yeniden hayvan yapaca- ğım.. Yular takacağım onlara... Kendi kendilerinin efendisi olmak neymiş ben onlara göstereceğim... Gel buraya.. gel... Gün gelecek seni oraya götüreceğim sarayıma, çift- liklerime götüreceğim.. Seni prenses yapacağım.. Prenses — olmak ister misin.. Zeliha kanapenin arkasına başı. nt dayamış dikkatle saate bakiyor- du. Buraya geleli bir saat geçmişti. yor. Kalkmak istiyordu. Fakat kalbi| eg Gd aat Vürü- bu evden çıkıp gideme yordu. Kalkamıyacak bir daha bu kuyordu. artık işlemiyor kadar hafif kınapden kalkamıyacak kadar ken sini bitkin hissediyordu. Bacakla rı sınkı yok oluvermiş gibi uyuşuk- tu.. Kolları ortadan kaybolmuş gi-' bi hafifdi.. Beş lira... Acaba adam beş lira kayboldu âdeta külçelest! verecek miydi?.. Beş lira... O niçin beş lira arıyordu. Yorgun başında bir istifham yardı. Beş lirayı o ne yapacaktı? Gözün- üzlü”bBir kâdıütıf ses çıkarmar: - İĞNE cııı/AYETı LEPVURLA: K k’ ve karşısındaki ufak tefek ihi kadına bakryordu, Onun ”td ilk suali hiç beklememişti: — Siz zabita memuru M — Evet, Bu cevabı verdikten sonrâ pis oldu, Fakat bir kere iş iştefi di ti. Hem böyle belki daha ı)'“ racağı sualler daha tabif gb.',ı lâalettayin birisine — verileti izahat elde edilebilirdi. Kadın sordu: — Gene ne yaptı? 55 — Hiçbir şey yapı'rk':l'dı etli' Ziyaretim resmi bir muamelt | mali maksadiledir. Yeğemr_ıf?’ü, nerede çalıştığını öğrenim rum, | — Pariste çalışıyor. Lütlek sanıza.. Hellis oturdu. Fakat kadwı,; ayakta durdu. Susuyordu. nd' onun itimad göstererek K€ tedi den izahat vermesini pek İS' kat kadın hiç de gevezelik y & niyetinde değildi. Keşki ıîı"’” yeğeninin bir ahbabı diyt dı. Sordu!: — Onu en son defa Ne gördünüz? — Aşağı yukarı iki avy Sonteşrin başlarında burâ radan gittifi zaman.. — Kendizine sık sık m zar mısınız? — Arasıra... — Annesinden sonra onul" ne akrabası sizsiniz değil — Evet. ? — Başka yeğeniniz xaf — Hayır. — Pariste ne iş 3'ap1)'01'? — Bir evde çalışıyor. — Yani hizmetçi mi? — Önün gibi bir şey: “ — Kimin yanmda çalış?” ( İhtiyar kadım muhatab sinden Fransız olmadığın! 5#4 kendisini tanrmadan suâl d başlamasını garip bülmüş! bir tavırla cevap verdi! ”JJ — Mektuplarında, kolo ns“d sokağında oturan M. Fra simli birinden bahsediyo0l Sonra ilâve etti: — Kızcağız namusile Onun re kabahatın' görmü g dalîmdâ dah ektif , ..çşıf;r ) Hellis, gözleri önde, yor ve ma!mazel 'iıerpe'“ yordu. Buraya ne yapma eıd'; ti. Etrafına bakmdr, huf ları, duvarlardaki basit gözden geçirdi. g geç Düi lde ufak ve renkli yıldızlar yordu. Şimdi kalkması gttrx'le'31 ,;clen Eski yün süeterinin del ı:*ı vücudu görünen adam 9? yordu. Süeteri delik deşik adam? lirayı verecekti... Bu beş İriayı ona yerirst | bir şey olacaktı? ; o” Bu beş lirayı ona verirs€ j tı? ; ÇA | Düşünmek onu :mr’u“”'dıı | lira istiyordu. Kalkmak £ lf N Ş.w A Ka b'" Yayaş yavaş gozlermd renkli, ufak yıldızcıklar ğa başladı. Kolları Vt ay y simleştiler.. Hattâ, gitgidt gi 'lar, Eski hafiflikleri, Ve beş lirayı niçin © ? | ceğini hatırladı. —- Ben gitmek istiy Sarhoş ona dönmüşt (Devami