20 Nisan 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

20 Nisan 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'ç larak neşretmiştir, KarnŞân ustasvcşn Dinlezizimiz, Dinleyeccğimiz | Klâsik eserler | Pol ile Virjini Brüksel 1 radyosu (orta dalçsa akşamı saat | 483.9 metre) pazar 10.50 de Pol ile Virjini'nin radyo- ya çevrilmiş şeklini temsil etti. Fransız muharriri Bernarden de Sen Piyer'in bu eseri 1788 de yazılmıştır. “Pol ile Virjini,, dün- ya edebiyatında en meşhur ve gü- zel klâsik eserlerden biridir. Fran BIz edebiyatınıda da romantik dev. rin açılmasına tesir eden bir eser olmuştur, Bernarden de Sen Piyer'nin dünyada belki her dile tercüme e. dilmiş olan bu romanında saf bir aşk anlatılmaktadır. Fakat bunun arkasında bir felsefe gizlenir ki, bu ida Jan Jak Ruso'nun felsefe - sidir. Eser aradan bir buçuk asır geç- miş olmasma rağmen eskimemiş - tir ve bugün de zevkle okunmak- tadır. Radyoda piyes şeklindeki temsili de her halde zevkle din - lenmiştir. Tiran radyosunun son günü Arnavutlukta radyo, pek az kimse nin evinde bulunan bir eşyadır Arnavutlukta son günlerde ça - İışmaya başlamış olan kısa dalga. lı Tirana radyosu memleketin bed baht tarihini çizerek, müstakil neş riyatına nihayet vermiştir. Tirana radyosunun sön günü, hakikaten tarihte hatırlanabilecek bir vaka teşkil etmektedir. 7 Nisan cuma günü gündüz sa- at 11 i 10 geçe neşriyat vaktı ol - madığı halde, Tirana radyosu ça lışmaya başlamıştı. Radyoda Kral Zog'un milletine hitabesi arnavut — ga olarak ökünüyordu. 11,15 de Kral italyanca bir hi- -_ tabede bulünmüuş, 11,20 de radyo memleketin işgal tehlikesinde ol- duğu haberini yunanca vermiştir. t — 11,40 da bir kadın sesi duyulmuş ve aynı haberleri güzel bir ingiliz ce ile bütün dünyaya vermiştir. 11,55 de bir erkek spiker yine in. gilizce olarak orasının Tirana rad Yosu olduğunu bildirmiş, beş da- kika sonra tekrar Kral Zog'un hi- tabesi tekrar edilmiştir. Bu sefer Arnavut Kralınım hi- tabesi fransızca olarak verilmiş, 12 yi 12 geçe de aynı hitabe ingi- lizdce tekrar edilmiştir. Bundan sonra ingilizce olarak “ İtalyan milletine, sonra da fran - j J sızca olarak Fransızlara hitap € . dilmiş, 12,30 da italyanca konu - gulmuştur. Özğleden sonra, harp vaziyetini — bildirmeye başlıyan Tirarta rad -i 4 yosu bu haberleri, fransızca, al -| yosu, 49 metre üzerinden gec: Montrö konferansı Radyodaki mahzurlara karşı üç çare buldu Geçen hafta da — bahsettiğimiz Montrö radyo könleransı mesaisi- ne devam etmektedir. Yakında ça lışmasını bitirerek vereceği — karar- ların ilânı bekleniyor. Şimdiki halde koönferansta bilhas. sa üzerinde meşgul olunan mesele- ye yeni bir hal şekli teklif edilmek. tedir: Konlerarısın meşgül — olduğu en mühim mesele, evvelki yazılarımız- da anlattığımız gibi, mevcut orta ve uzuün dalga 310 radyo istasyonunun, neşriyat yapılmaya müsait 110 dal- ga uzunluğuna taksimidir. Bu, gittikçe müşkülleşen bir me- seledir. Zira her sene, hattâ her ay muhtelif memleketlerde yeni istas. yonlar açılıyor ve bu da havada, istasyonlar arasında bir muharebe teşkil ediyor. Fakat, bir kültür vasıtasının bu havadaki muharebesinde alâkalı o- İan memleketler, işi anlaşarak hal- letmeye taraftardırlar ve birçok si- yast anlaşmaların imza edildiği bu Montrö şehrinde toplanarak başba. şa verdiler. Meseleyi halletmek için teklif e- dilen son hal şekli şudur: Sen istasyonunu — bana ver, ben istasyonumu sana vereyim, 'Bu suretle hülâsa ettiğimiz hal şeklinin mahiyetini şöyle — anlatar biliriz: Meselâ bir istasyön ortadalga'300 metre üzerinden neşriydt yapıyor. Fakat burası, civardaki diğer bir istasyonun karışması, işittirmek is- | tediği başka bir yere uzak olması gibi sebeblerden dolayı neşriyatını iyi bir şekilde dinletmesi kabil değil. Gene farzedelim ki başka bir is. tasyon daha var, 350 metreden ça lışıyor ve o da kendine göre aynı vaziyette bulunuyor. Fakat bu istasyon 300 metreden, diğeri ise 350 metreden neşriyat yar parsa, bugün karşılaştıkları müşkü- lü ortadan kaldıracaklar.. Onun için biribirlerile havada ve görünmez bir şekilde bir değiş tokuş yapmaya karar veriyorlar. Güzel bir hal ve anlaşma değil mi? yolu, Evet, Fakat maatteessüf bütün is. 'tasyonların bu şekilde değiştirilme- si kabil değil. Bazı memleketler var ki, yalnız şu veya bu dalga uzunlu” ğündan neşriyat yapmak mecburi" yetindedirler . Sonra bütün istasyonların dalga. ları ayni şekilde yeni baştan değiş” tirilmek üzere yerlerinden kaldırıl- ması, ortaya büyük bir karışıklık çıkacak, onları tekrar yerleştirmek daha güç olacaktır. Bu yüzden, mümkün olduğu ka- dar her istasyon için en kolay usul hangisi ise o usulle hareket edilme- | sine çalışılıyor. Bü suretle, istasyonların biribiri ne karışmasına karşı, şimdiki haldı şu hal şekli üzerinde münakaşa edi liyor: 1 — Her memlekete bir veya ik muhtelif dalga uzunluğu vermek < memleketteki bütün — istasyonlarıı. bu bir veya iki dalga uzunluğu ü luğun yardımına çağırmıştır. Ondan sonra bu, Tirananır müstakil son günü olmuş ve ak . şam gaat 17,15 de arnavutça ola” rak neşriyatını kesen Tirana rad manca, ingilizce ve arnavutça. 0- | neşriyatına geçeceğini haber ve Arada bir de spiker, yine bu TöBL G a İ rerek kapamıştır. Fakat gece Tirana radyosu İ- O mühtelif lisanlarla © milletlerden | talyanların idaresi altında çalış - O imdat istemiş, dünyayr Arnavut . maya başlamiştı. AY ge bt dit GA bi l " ğ S Esi y7 Tz SEYÇTAREŞ I DA , 5 Li HABER — AEşım Fostnıı K EREEL Ai B a bi a0 eli b B TU Si aelAr .N — 1038 O 20 NİSAN D_/ l Dinlediklerimiz Dinliyeceklerimiz 'Badyoda zerinden çalışmalarını temin etmek. 2 — Âyni metre veya biribirine yakın uzunluklar üzerinde çalışan istasyonları, mesafe — itibarile biri. birinden uzak memleketlere taksim etmek. (bu suretle, her memleket ve civarı, uzaktaki istasyonu işitemi- | l yecek, yani kendi istasyonunu ka- rışıksız dinliyecektir). 3 — (Son defa ilgri sürülen tek- lif) : Memleketler arasında, kendile. | - rine muvafık olan şekilde istasyon- | ları değiş tokuş etmek. Bir müşküle üç çare bulunması şüphesiz onun hallini daha kolaylaş tıracaktır. İsvişre radyosundaki temsillerc iştirak eden artistlerden Madam Rachelle Laudy Pa Dü Strauss'un DBon juanmı Sanatta büyük bir hayali kah. raman olarak yaşıyan Don Juan birçok Tromancılaar, Tressamlara, tiyatro muharrirlerine ve beste - kârlara mevzu olmuştur. Bunlardan Rihard Ştrauss'un Don Juan'ı ile Mozart'ın Don Gic- vanni'si birer büyük klâsik eserdir. Ştrauss'un Don Juan'ı pazar ak|| şamı saat 10.10 da Berlin radyosu || ile neşredildi. Bizzat bestekârın || idaresi altındaki Berlin Filharmo- nik orkestrası tarafından çalınan | bu eser, Ştrıussun en kolay an « |. ir,, Yıa Etiri AŞ Ştrauss bu -eserinin -mevzuunu; *Ameı Siun a dğü F pün GRRANĞ bir Macar olan Nikolaus Lenau'un | Nürginlü Siziüş Don Juan üzerine yazdığı bir şiir- : den almıştır. Onun için Ştrauss'un senfonisi de Mozart'ın şen ve şuh Don Giovanni'sinden pek farklı dır. Nikölaus Lenau kırk iki yaşm- da aklını kaybetmiş ve 1850 de timarhanede ölmüştür. Onun, bu deliliğinden evvelki bir çağda yaz dığı şiirinde de az çok marazi bir ıuh sezilir, Richard Ştrauss da musikisine bu rengi vermiştir. Onun Don Ju an'ı da, Macar şairinin şiirinde ol- duğu gibi, kendince ideal olan ka- dını arayan, sukutuhayallere uğ - rayan ve nihayet bu ıztırap içinde ölen adamdır, R. Ştrauss'un bu senfonisi salı akşamı - İsviçrenin Beromünster (orta dalga 539,6 metre) radyosu tarafından neşredilmiştir. Cumar- tesi akşamı da Türkiye saati ile gece 11 de Radio Paris (uzun dal- ga 1.648 metre) tarafından neşre- dilecektir. Malüm olduğu üzere, Ankara radyosunun bu istasyonla karışması dolayısile Radio Parisi o dakikada bizden dinlemek kabil değildir. Fakat beklerseniz Anka- ra radyosu ondan yarım saat, 45 dakika sonra neşriyatını kesince Paris Tadyosundaki bu konseri dinliyebilirsiniz. Sinoma tüzlüğüne geçen Marion Ctclilz; “Amerikerın meşhur radyo komikleri Amos'la Andi 1939 ' RESİMLİ HAFTA'nın Navyork sergisinin — radyo ve televizyon muülürü (İtalyanca derslerini takip — cdiniz J Dr. John S., Young — Ku ilsanı köolayca elde edeceksiniz. ( haruak Hastalklarinim birçöğutida peklik başlıca ilâçlardan biri- artistliğinden re 'ya san. | Peklik nereden gelir £ | Yazan: Dr. G. ÂA. « Eski zamanlarda peklik çekel- : lerin pek az olduğunu rivayet © w derler, Hattâ pirimiz, üstadım” $ İpokrat hekim günde üç defâ dışarı çıkmanım tabil olduğun! söyler. Halbuki bu zamanıda| ! | o ihtiyacı günde üç defa hisst” den kimse kendisini pe aksine olan hale tutulmuş telâş eder, Bu zamanda pekljâ“ hemen hemen umumi gibi şeydir, Ondan şikâyet etmiy©i” a “db W "T ler pek az bulunur. Bu bakımdan, eski zamanla şimdiki zaman arasındaki farki bazıları içtimaf hayatın değişmesine bağlarlar, Eski adamlariü aceleleri yoktu, keyiflerine ve rahatlarina sarfedecek vakitle çok kalırdı. Oraya gitmek de bir keyif olduğundan her gün iki ÜS defa bu türlü keyiflerini de yerine getirirler ve karmlarını tef” - bel kalmağa bırakmazlardı, derler, Tütünün de oradaki Keyti tamamlamak için icad edilmiş olduğu rivayetini, tabil, bilirsiniz ' Şimdiki adamların bütün hayatları aceleyle geçiyor. Orada £ W recek vakitleri bulunmuyor. Pek ziyade ihtiyaç duymadıkça o < vazife akıllarma gelmiyor, onun için şimdikilerin karmları da tella belliğe alışıyor, diye de ilâve ediyorlar, ) İçtimat hayat bakımmdan, eski zamanla şimdiki zaman ara” 'sında büyük fark bulunduğu şüphesiz olmakla beraber, bu zamali” da peklik o kadar yayılmış bir hal olmasını, biraz da yemek tâf” | 'zına hamletmek lâzımdır. Yiyecek şeyler ucuz, boğazdan başkâ ihtiyaçlar da az olduğu zamanlarda insanlar çok yemek yerle # peklik bu zamanda da çok yiyenlerin bazılarında bulunursâ ## da, az yiyenler pekliğe daha çok tutulurlar. Nitekim hiç yemi.- ? venler hiç çıkamazlar. . Sonra da yemeklerin cinsini hesaba kat. ğ lı.şğ $ mak lâzımdir. Eski adamlar sağ yağlı, zeytin yağlı birçok tür- ğ lü sebzeler yerlerdi. Her öğünde başta et, sonra pilâv fakat or- W tada birkaç türlü sebze bulunurdu. Sebzeler de pekliğe karşıi en 6 iyi gıdalardır. yi Halbuk! bu zamanda bir etle üstüne bir pilâv yemek haylice Ö bir bahtiyarlıktır. Onların ikisi de insanı pekliğe götürür. İkisi- :*_ nin arasma bir sebze ilâve edilse bile bu kadarı pekliği karşılama- “EBa yetişmiyor... Bir taraftan yemeklerin mikdarı, bir taraftan da Öf pekliğe karşı koyacak sebzelerin sayısı azaldıkça, İpokrat heki. ? min istediği gibi, günde üç defa değil, birkaç günde bir ihtiyat M hissedebilmek tabil oluyor. ğ Bu zamanda - birçok sebeblerden dolayı - mide hastalıklar!- nm, karaciğer hastalıklarının çoğaldığı da şüphesizdir. Mide V€ LRE EESEŞ H â »Karaciğer de iyi İşlemiyerek lüzumu kadar safra çıkarmın yınca peklik gelir, ona mâni olan şeylerden biri de safra olduğu- nu bilirsiniz. Adalelerin zayıflığı, karımla birlikte onun içindeki uzuvlarım aşağıya doğru inmesi pekliğe sebeb olur. Bu türlü zayıfliık ve dü- | şüklük de gittikçe çoğalmaktadır. Büunu İnsanlarım gittikçe daha Şi F, zayıf, daha çürük olduklarma hamletmemelidir. Bu da medeni- ğ D, yet mahsulüdür, medeniyet insanları zayıflatıyor manasmda de- | ğil, medeniyet zayıfları ve çürükleri yaşattığı için. Eski zaman. Şi larda ancak kuvvetli olanlar yaşıyabilirler, çürük olanlar da gi- derlerdi. Şimdi çürükler, zayıflar da yaşıyorlar. Fakat peklik çekerek. z Fikirle çok çalışmak, zihni yormak peklik verir. Çok otur- maktan değil, fikirle çalışırken beyin zaflarına kan toplanmasın- dan. Bundan dolayıdır ki, masa başında zihinlerini yormadan 0- turanlar pekliğe tutulmazlar. Fikri çok yormak da medeniyet ne. #f | ticesidir. İptidaf halde yaşıyan insanlarda ve zihinlerini yormı- yan köylülerde peklik olmaz. Peklik şehirlerde, aceleci adam- larda, fikirleriyle çok çalışanlarda bulunur, Onun için peklik medeniyet mahsulüdür demek mübalâğalı bir söz değildir... Bu sözler basit, barsaklarda bir arıza olmadan, insanı gün- —alcrce düşündüren peklik içindir. Barsaklarda iltihaptan, tıkan- “maktan yahut barsaklarla karm arasmda yapışıklık bulunmasın. dan, kanserden ileri gelen peklik, tabil, başka şeydir. Onun teş- hisini de, tedavisini de ancak hekim yapabilir, Benim burada söyliyoceğim ancak, bellibaşlı bir hastalık alâ- meti olmadan, yalnız başıma bulunan ve çok defa insanın zihnini karnma bağlamaktan başka rahatsızlık vermiyen, verse de e- , hemmiyetsiz ufaktefek rahatsızlıklar, biraz da hafif ağrılar veren ipekliğe kar$ı perhiz ve sağlık tedbirleridir. VAKIT Kitabevi. Dün ve yarın tercüme külliyatı — £ 21- 30 Kitaplık: üçincü seri | * Numara Kuruş 29 Kapitalirm buhranı KÇ 21 Hükümdar millet 50 30 Slambo H * 22 Yeni ilmi zihniyet T5 —h 23 Mevcudu kalmadı a ç,ıöv İ 24 Günmlün iktısadi işleri — 60 — Bu serinin fiatı 6.15 kuruştü | 25 Cumhüriyet 50 Hepsini alanlara 96 20 iskont”"_h 98 Tercümeninm rolü 100 * yapılır. Kalan 4.92 kuruşun 189 27 Değişişler 75 — kuruşu peşin almarak mütebaki” 28 Taokon 30 si ayda birer lira ödenmek üzer? (İ Üç taksite bağlanır. | — Türk Hava Kurumu 27 nci Tertip Büyük Piyangos: Yeni tertipten bir bilet alar ak iştirak etmeyi ihmal cth)î j 1 niz. Siz de piyangonun mesut ve bahtıyarları arasına girmiş O" lursunuz.. ü Si ÜD LiT Na aa

Bu sayıdan diğer sayfalar: