Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
E - İ i ü Te CeT 12 “| —CT HABER — Akşam Postas. ;": X HABER'İN TARİHİ — Benli biraz yalnız bırakım! Bu temenniyi yerine — getirdiler ve yarım saat sonra odaya geldik. leri zaman AÂnitannı yerinde yeller estiğini hayretle görüp hakan Os. mana haber verdiler,. Osman bu işi pek garipsemişti. 16 yaşında bir kızın odadan güpegün- düz kaybolmasma mana vereme - miş, etrafa emirler vererek aran- masmı istemiş ve kendi de merak ederek bu takibe iştirak etmişti. Osman Anitanın yalnız kalmak istediği oda penceresinin açık oldu. ğunu görünce o tarafa gidip pen. cereyi dikkatle muayene etti. Kı - zın elbisesinden iplik parçaları bul- du, Muhakkak ki kız buradan kaç- mıştr, hem de tâ pencere kenarma kadar büyük bir dalı uzanan yaba. ni kestane ağacının yardımiyle kaç. mıştı, Hakan bir detektif gibi kimseye bü keşfinden bir şey söylemiyerek bahçeye çıktı ve ayak izlerini takip ederek kızm kaçtığı istikameti tes- bit etti ve kendisini belli etmemek için üstüne bir pelerin gibi örtü ala rak atma bindi, yavaş — yavaş etrafr gözetliyerek ilerledi. Os - man aldanmamıştı ve hayretler İ- çinde bir neticeye muttali olmuş bu lunuyordu. Anita iki eli ile kafasmı tutmuş, hiç şüphesiz ki perişan bir halde ve yine hiç güphesiz ki hıçkıra hıç. kıra ağlıyarak biraz koşar adımla harb meydanma doğru gidiyordu. — - Oszman atından atladı ve yavaşça Anitayı takip etti., Acaba kız niçin harb yerine gidiyordu, orada ne görmek istiyordu? Osman bu merakmı izale için, kendisini üzerine aldığı bir pelerin gibi örtü altında saklıyarak halka belli etmeden takibine devam et. miş ve nihayet bu sırrı çözebilmiş- ti. Anita henüz cesetler ayıklanma- mış boş ve yabani kuşlar ve hay - vanlar istilâsma uğramış harb mey danında her cesedi tutarak, çevire, rek babası Nikolayı arıyordu. Osmanm gözleri yaşardı. Bir genç kızın bu baba muhabbeti ve hasreti, acısı karşiısımda kalbine de rin bir hüzün çökmüştü. Koştu ve kızı kollarından tuttu. Anita eğfer yalnız babasiyle meşgul olmasaydı tecennün edebilirdi. Bu bomboş yerde kollarımndan birinin tutması karşısında bir babayiğit de olaydı aklı zıvanadan çıkardı, Anita kolunu silkeledi, ama, Oz. manm elinden kurtulunabilir mi? ROMAN : 28 Osman sordu: — Kızım, babanm cesedini mi a- rıyorsun ? Anita döndü ve dikkatle Osmanın yüzüne baktı, bir daha baktı, bunu tanıyacaktı, ama nereden? — Sen kimsin diye sordu? — ÜÖzman! — Hakan Osman öyle mi? Baba- mı öldüren Osman! Osman başınt önüne eğmişti. 16 yaşmda bir çocuğun bu sözü altın- da ne büyük bir ıstırab saklıydı, Sordu: — Senin adın ne? — Anita. — Baban nerede öldü? Kız bü suali acaib bulmuş, Osma- na dik dik bakarak sormuştu: — Alayda haklısın, çünkü galibh- sin, kuvvetlisin Osman! Osman kızın saçlarını olkşiyarak derhal cevab verdi: — Hayır, alay etmiyorum, sana bir sual soruyorum: Baban nerede öldü? — İşte görüyorsun! — Sen de görüyor musun? — Elbette, — Öyleyse takdir ediyorsun ki burası bir harb meydanıdır. Kalkıp bir başta harb meydanma gitsek orada çok sevdiğim kardeşim Sarı. batınm da henüz kurumamış kanı- nt bulacağız ve biraz ötede yeğenim bay Hocanın henüz çürümemiş bir uzvunu göreceğiz. Ve böylece bin- lerce gehid..ve ölül asa 01 we Bu harbin kusur ve, günahını a- rarsak Anita, sen beni mazur, ba . banı suçlu göreceksin, Haklısın, her evlât senin gibi dü- şünür, Fakat hâdiseyi hissinle de- ğil, henüz minimini olmana rağ - men, güvenebildiğim zekânla, dira, yetinle muhakeme edince görecek - sin ki baban, Nikola ne ektiyse onu biçti. Beni pusuya düşürdüğü zaman, ö- lüm mükadderdi, fakat çök şükür ki tedbirli davranmıştım. Beni bir hakan gibi telâkki etme ve netekim seni ben bir düşman kı- zı esirim gibi telâkki etmiyorum. İ. ki dost gibi görüşüyoruz. Anita ömründe böyle bir şey gör- memiş, işitmemişti. Koskoca bir ha kanın onun yanıbaşında kendi ya - şmda ve ayarında bir genç gibi, bir dost gibi, bir derddaş gibi hasbıhal ederek, ıstırabma şifa vermeğe ça- lışışını hayretle karşılamış, baba . sının cesedinden yüzünü kaldırıp »bu gok samimi konuşan adama hay HABER'in Edebi Romanı Gene kahvenin önüne — gelmişti. Demin sokağın ortasında durup ge- niş kuşaklı adamdan malümat alan insanlar orada yoktu. Onların yeri- 'ne şimti başkaları gelmişti. Yalnız n geniş kırmızı kuşaklı sebzevatçı ora- daydı. Şimdi etrafını — yeniden sar- — miş olan meraklılara vakanın tafsi- | l +Iâtmı anlatıyordu. ,ı yi M Tpit İrüd SA Şalını başına sarıp kaldırımın üs- tünde duran kadın da gene oraday- dı. Kedi de oradaydı. Fakat biraz evvel ayaklarına sürünen kedi şim- di nasılsa omuzuna çıkmıştı. Kara tüylerini onun başına, yüzüne sü. rerek memnuniyetinden dimdik kalk miış kuyruğunu gözüne sokarak bit omuzundan diğer omuzuna — geçip duruyordu. Genç kız bütün cesaretini toplr yarak gene ona sokuldu ve: —— — Teyze dedi, kuzum bu kalabâ. lık nedir? Demin iyi anlayamadım ne olmuş burada? İhtiyar kadın bu defa şalını ağ- zından çeldli: t— Bir adam vuruldu! diye cevap verdi. : — Yal.. lan? vah.. vah kimmiş vuru- İhtiyar kadın omuzlarını kaldır. dı: — İşsiz bir çocukmuş!.. Görsen tanirsın diyorlar. Mahallede şuna buna su taşıyormuş. — Ya vuran?.. Oda kımmış’l Ihtıyar kadın:? 41;#- Â ni tutmuşlar mı? Yazan : Muzaffer Muhittin Acaba Anita gece odasına birisini mi alıyordu ranlıkla bakmıştı. Doğru değil miy- di sözleri? Eğer Nikola ve yani babası mu - zaffer olsaydı, o zaman da Osmanın çocuğu varsa o, yoksa karısı harb meydanımıma gelerek cesedi başında ayni kin ve ıstırabla duratak ve ağ- lamıyacak mıydı? , Bu kadar güzel konuşan adamı gönlünde bir mütrim gibi telâkki etmekten ulanmıştı bile. Sordu: — Sen mi öldürttün? — Bizi neden esir ettin? — Hayır, harbettik, öldü. — Eğer o galebe çalsaydı, bizle. ri siz esir etmiyecek miydiniz? — Bizi de öldürecek misin? Ozman güldü. Tekrar okşıyarak : —— Beni zaten dağladın, Dedi. Se- ni öldürmek değil, bir kızım gibi himaye etmek isterim, Ve senin hatırın için bütün tekfurlarla hüs- nü müsalemet üzere olunmasını İi- rade edeceğim, (1) Benim adavetim, hileye karşıdır. — Babamı burada mı bırakacak. sın ? — Ona bir kumandan gibi, gayesi uğrunda dövüşlip ölmüş bir kahra- man gibi merasim yaptıracağım, Ve böylece kol kola beraber dön- düler. genç kızı Osman, merd adamdı, Bütün tari- hi boyunca onun merdliğini lekeli. yen bir tek hâdise bile kaydedile - mez. Bu itibarla bir genç kıziın 18- tırabını dindirmiş olmaktan dolayı heyecan içindeydi. Kendisini artık saklamağa lüzum görmemişti, Halk — biribirine haber vererek hakanları Osmanın yolu ö- nüne çıkmp haykırıştılar: — Barekâllah! Haksız mıydilar? Yürüyüşünde bile başka İnsanlardan. farklı bir hal, bir heybet ve haşyet veren iİh. tisam vardı. : Büyük Türk devletinin ilk banisi olan hakan OÖsman, halkı selâmlı- yarak ve kızı biraz da sürükler gi- bi hızlandırarak sarayma — döndü, Sarayına değil, köşküne, hattâ köş- küne de değil, mütevazı evine dön. dü. Osmanın, yanında çok güzel bir tekfur kızıyla geldiğini haber alan Mal Hatun kapıya kadar koşmuş ve biraz irgilerek bir Osmana ve bir| de Anitaya bakarak, izah edemedi- ği bu vaziyeti sorar gibi bir hal ta- kmmıştı, Ozman: — Bak dedi, hatun, Sana harbde maktul düşmüş İnegöl tekfuru Ni- kolanın kızt Anltayı misafir getir. dim. Ona her türlü ihtimami esirge- memelerine sen nezaret et, (Devamı var) (1) Münşeatı Feridun bey. “Çapraz eğlence : — ( 29 486 7 B 9 46X ÖO Ö 4 ÖU Pww S - ö Yukardan asşağı: 1 — Bir Türk erkek adı - alaydan büyük, 2 —Tartı - gösterme, 3 — Yaslanmak - üç (acemce), 4 — Bir mız, 5 — Halk * bağışlama, 6 — hırçın - bir şeyin krokisi, 7 — O nun bergiri - büyük ve en eski kıta, 8 — Balıktan yapılan bir nevi meze (pahalıdır.) , 9 — Hazır “ arpa süyü hülâsası, 10 — Tersinden okuyunca istirahat manasına gelır > bir nota, İenin çocuğu imiş! — Niçin yapmışlar bu işi? — İskambil kâğıdından çıkmış.. — Allah belâsını versin bu kuma- rın!.. — Ama ne?! — Adam ölmüş mü? — İmdat otomobilile götürdüler Ölü olsaydı, götürmezlerdi. İçinde büyük bir sevinç vardı. Ölmemiş!.. Belki kurtulur!. diye düşünüyordu. İhtiyar kadın devam ediyordu: —- Buradan giderken ölmemişti ama, güya otomobilde gidarken öl. müş diyorlar. kavga Yeniden büyük bir yeişe — düştü Biraz evvel kalbinde canlanan ümi- di büsbütün öldürmüştü. Fakat ih- tiyar kadın, genç kızın üzerinde yap tığı tesirin ne olduğunu anlamadar konuşuyordu: —- Kim bilecek ölüp ö medığmı" dedikodu hep,.. Berahar hastaneye Tidean olmadı ya! —- Peki vuran ne olmuş? Vüura- İ tyE eski şairimizin adı - tutma vasıta-" — Bılemem dedı 0 da bu mahal- A SA Başka he soracaklar' Soldan sağat 1 — Büyük vilâyetlerimizden bi. ri (şimdi adı Seyhan oldu) - insan, 2 — Bir Türk kadını adı « su 3 — Beyigirli vesniti soevk ve idare eden- ler, 4 — Arkamıza ve tenimize giy- diğimiz nesne - tayır, 5 — Akılmak, 6 — Bir şeyin değeri - acemce üç, 7 — Milletlerin hissiyeti - çalma, 8 — Mısırlıların — mabudlarından biri . luzum, 9 — Kır çıkaran nes- n& - yükseaklikler, 10 — Bir nevi yaş yemiş, 123 4 5 67 89 1011 4(MTA(LERL(Aİkle|R/o|fA SİEİRİİ (K BİLİYİ|LRER 3İRD İVİAİY(ET Aİ(N G|AİKİAİT SiT A sİSİo(LTA Kİ K M &l İVİAİNİ|ol(E OİLİU 7 MİARİJAİZA NİAİT 86 T N AİAFÖL SEKİLİNDA ğğ l ALILI O ARRARİA N KIE|LİR S US LİRDİKİHJAMDALI! -- Tutmamrşl'ar gaİiba.. — Yok... Tutmuşlarl.. Leylâ, ses ne taraltan geliyor di ye anlamak üzere başını — arkaya çevirdi. Önünde durdukları evin ka- esş penceresinin arkasından bir ka dın sesinin bunu söylediğini anla. Ar. Hemen ona hitap etti, — Tutmuşlar mı?! İhtiyar kadın: -— Tutmamışlar diye tekrarladı Kafesin arkasından gelen ses: — Tutmüuşlar, — tutmuşlar, dedi. Polis İbrahim efendi söyledi, Evi: ne kaçmış ama! Sonra yakalanmış. — Ben de duydum. A kardeş' tutulmamış.. Vallahi... Anasını gi dip evinden almışlar. Nerede sak. landığını söylesin diye müdüriyete götürmüşler, — Yok canım... Anasını almişlar. Oğlunu tuttukları için karşılaşma Yta götürmüşler, Şahitlik için.. — Yok efendim. Oğlan işi bece- rirken evinde oturan ihtiyar hatun ne bilir ki, şahitlik etsin! Ona: “Se. nin oğlun kimleri tanırdı? Nerelerde saklanabilir,, falan diye sorarlar... ha & *& h B kizir e Ü Kraliçen kaçtığını harap oluyor, fakat bi kilometre uzağa k Bir Fransız gazetesi, sabık Arza- vutluk kraliçesi Jeraldinin ann:'2 yaptığı şayanı dikkat bir mülâ..—l1 neşretmiştir. Arnavutluğun işgeli sırasında, © günlerde dünyaya bir çocuk getiren kızmın yanma gitmiş olan ve İşga- lin en acıklı manzaralarımı bizzat gören kontes Apponyi Fransız mu, harririne: — On binlerce Tiranlınm o feci günde Fransız sefarethanesinin önü- ne toplanarak: “Yaşasın Fransa! rinin manzarasşını hayatımın sonuna kadar unutmıyacağımı. Dedikten — gonra, şöyle anlatmaktadır: — 16 martta çocuklarımı yanmma alarak, doğurmak üzere olan kızı- mmm yanına, Tirana gittim. Sarayda büyük bir Üüzüntü havas: hüküm sürüyordu. İtalya, Arnzvut- luğu adetâ bir üllimatom yağmu . runa tutmuştu, 15 gün böyle endişeli dakikalarla geçti. 5 nisan sabahı kraliçe bir sa- at süren tehlikeli bir ameliyattan |sonra dünyaya bir veliaht getirdi. Biz henüz onun tehlikede olan ha. yatı için titrerken, Tiran birdenbi- re karıştı. Her taraftan yıldırım sürâtile” Müthiş HHbeArler getiyors | - dut Haraya gördüklerini raya asker çıkarıyorlar!..,, O gece sabaha — kadar sarayda kimse gözünü kırpmadı. Korkunç ve müthiş bir gece geçirdik .. Kızımın sıhhati düzelmiş, tehlike bertaraf olmuştu. Fakat buna bile sevinemedik, Tam bu sırada kral, hemen kâç- mamız icab ettiğini ve kendisinin vazifesi başında Kalacağını bildir . di. Ağrılar içinde inliyen zavallı kra- liçeyi hazırladık, Bu sırada İtalyan tayyareleri Tiran semalarında uçu- yor ve şehirde tam bir panik yara. tiyorlardı. Erkekler silâhlara sarıl- mış, kadınlar ve çocuklar eşyaların. dan bir kısmını almış dağlara doğ- ru kaçıyorlardı. Her an bir bombar- dıman tehlikesi altmda bulunuyor . duk, Bu feci vaziyet altında, pek zayıf düşmüş olan zavallı kızımı sedye i- le hasta nakliye otomobiline taşı . (— Oğlanı tutmuşlar müdüriyete mışlar. le gelmişti. — Bu müdüriyet ne müdüriyeti? liye sordu. — A müdüriyet ne müdüriyeti o- lacak kızım. Polis müdüriyeti! — Bu müdüriyet nerede? — İstanbul tarafındadır, — İstanbulda mı? Müdütiyete gidecekti. Nereda o. 'ursa olgün bu — müdüriyet, oraya “adar gidecek karakolun — önünde nasıl dolaştıysa müdüriyetin önün”' de de dolaşacaktı. Karakol pencerelerinin arkasında nasıl Feyzi ile Lemanı görebildiy- şe, Avnile anasını da belki müdüri- retin pencsrelerinde görecekti. İhtiyar kadının yanından — selâm verip ayrıldı. Bu müdüriyet nerede olursa, oL sun oraya kadar gidip, — orada da, Avnile anâsını arayacak, onları bulup ne olduklarını öğrenmeden, eve dönmiyecekti. _Dalgn_*ı. adimlarla yürüyordu. Dar Arnavut kraliçesinin annesi “Ufacık kasaba İtalyan obüslerinin yağmuru altmdı mukâvemete devam ediyorlardı... Kızım tehlikeli bir ameliyattan sonra dul'lYa ya bir çocuk getırmıştı Onu bu halile 4 Yaşasın Daladiye!,, diye bağırışla., - “İtalyanlar işrale başladılar, Ka. | şötürmüşler. Anasını yanına yolla- | Leylâ fazla bekliyemiyecek bir ha | 20 NİSAN — 1""3 in- nasıl anlatıyor ravuç kahraman hâlâ — açırmak icap etti,, — | | Vazifesi başmda kalan ln'allıı Ü cıklr bir vedadan Ssonra otomü” Yunan hududuna doğru hareket tl; Tam 36 saat dağlar, tepeler 88 rak devam eden bu, müthiş yü lukta 400 kilometre mesafe ka.—' miştik. Kızımın başına gelen bu h :“ felâket Karsısında, T*'"*—"r“'r—'?mı' istrrabhlarma rağmen gösterdiği Kü gukkanlılık adetâ hepimize bir saret örneği oluyordu.,, 4 Fransız — muharririnin Arnn mukavemeti hakkındaki sualleri” de kontes göyle demiştir: | — Hududa giderken, küçük Sd Jan dö Medüa limanmın İtalyaull" rin muazzam toplarının bomba:d' manına tutulmuş olduğunu gördü” Zavallı kasaba korkunç bir ob“' yağmuru altında harab oluyord Fakat bir avuç kahraman Arna' A askeri ve fedaisi hâlâ mukavem etmekte tereddüd etmiyorlardı. manzara, bize Arnavutluğun hl'ı'bu ' zaman ;esir olmıyacağını anlattı. 3 Bütün Arnavut milleti, '.In-allljflw | nm vatanperverliğine hayran Ü müuştu. Ve onun etrafında tek vücut gibi toplanıp müstevliye şt ümitsiz, fakat büyük kahram .', lik ve cesaretle dolu bir mücadt ” leye atılmaktan bir an tereddüd b memiştir.,, sokaklar, üstleri kapalı dehlizler gl' bi önünde uzanıyordu. Müdüriyet neredeydi? Bu İstanbul sokakları şımdı bir bilmece gibi, bir muamma B!” zeliyordu. Bu sokakların hangisi!” sapsa müdüriyete kadar gıdebll'f cek? Bu sokaklardan — hangisi 0'ıı > tarafa götürecekti? ıl' KT . Ha ' j İstanbul sokaklarından bu da bîf bDaşkasıydı. Bu da yanındakine, onun d#b, yanındakine bütün İstanbulun, büf tün sokaklarına benziyen bir yold İri taşlarla döşeli, bazı yerleri 9& kük Arnavut kaldırımlı, cunbali * çer kat evli... Köşesinde bir bakk” ir. İlerde bir kahvesi olan, kîmi, vinden gramofon kimi evinden nir” ni sesi gelen kimisinde kavga edil?” kimisinden tavla gürültüsü duyul?" | ve bir çoğunun taşlık kapıları 277 lanınca kötü zeytin yağında tavâ dilmiş palamut balığı kokan bir * kaktı. üj Eal ; (Efevam! var k