Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
W ONSERDEN çkalı belki K yarım saatten fazla oldu- ğu halde, hâlâ tiyatronun önün- den yarılamıyordu, Bu duraklayı: şında biraz mesleğinin, biraz *de müusikiye karşı olan düşkünlüğü. nün tesiri vardı. Mey Belineki is- mi altında hakiki hüviyetini giz- liyen bu Alman kadinı zaten pek az olan parasının çoğunu konser- lere werirdi. Mozartın bir sonatını veya Bethofenin bir - senfonisini dinledikten sonra aç yattığı sıksık vakiydi. Biraz evvel dinlediği ilâhi mu. sikinin ve ilık yaz gecesini yaldız- layan ay ışığının müşterek tesirle. riyle kendini âdeta mes'ud hisse- diyordu. Baöki bir valsin hatırında kalan parçalarını mırıldanarak ağır ağır yürülü, Bir kitapçı dükkânının önünde durarak camdaki aksine baktı: Dümdüz siyah elbisesi, gör terişsiz şapkası ile mesleğinin ne olduğunu ilk nazarda belli edecek bir hali yoktu., “Belki bunun içir kimse yanıma yaklaşmıyor,, diye düşündü ve idertteri bozulmuş çan- tağırır açarak bir küçük esans şi- şeği çıkardı. Belki koku ile gelen geçenin dikkatine çarpabilirdi. Bu mesle- ğin harp zamanında ne kadar güç- leştiğini ancak ©o hayatı yaşayan kadınlar bilir, Birden, yarımdan geçen İti *i. şinin Almanca konuştuklarını idu- yuca, içini derin bir hüzün ve da- üssıla kapladı. Bu mehtaplı gece- de, Almanya ormanları hele Ren kıyıları kimbilir ne kadar güzeldi! İki taraflı elma bahçelerinden ta- şan olgün elma kokusü, ay ışığıyla beyazlaşan sularım üstüne yayıl- rarştır. Uzak tepelerde eski satola. rın silüetleri görünür ve derinden dirine şarkı sesleri gelir, Belki bir iki sandal, ışiklr suların üstünde ay batmcıya kadar dolaşır ve ka- hn Alman sesleri, almanca konu- şur. Yanaklarının pudrasınrı göz yaşlarını kurutmak için pek te temiz olmıyan mendiliyle gözleri- ni üğuşturuyordu. Fakat insafsız göz yaşlarını sildikçe daha kuv- vetle boşanryordu. İRDENBİRE, ayni kitap- ı çının önünde duran üni. formalı bir genç adamın, kitapla- rın serlevhalarını okuyacak yerde dikkatle kendlisini süzdüğünü far- ketti. Zabit, uzün boyluydu. Yü- zünde taze ve samimi bir ifade vardı . Mesleki alışkanlığımın tesiriyle kadın, erkeği görünce toparlan- mak, göz yaşlarını kesmek istedi, fakat muvaffak olamadı. Büdbu- tün hıçkırdı. Genç yüzbaşı, daha o akşam hastahaneden çıkmıştı. İlk işi, ay. lardır hasret kaldığı muüsiki ile çektiği acıları biraz unutmak için bir konser salonuna dalmak ol- muştu. Bu könser, uzun bir açl.k- tan sonra oturulan bir ziyafet şof- rasımın mideyi tatmin edişi. gibi, kulaklarını dimağını doyurmuştu. Harbe iştirak etmeden evvel, gü- zel sana'tlarla, musiki ile çok alâ kadar olurdu. Şimdi bir aylık re. kahat devresinden sonra gene cep- heye —döneceği için — günlerini mümkün olduğu kadar zevkle ge- çirmek niyetindeydi. Ay ışıklı havayı, emer gibi de- r'n nefeslerle içine çekti. Esasen güzelliğe tapan bir insan, Uzur müddet siperlerde kalır, bir bem # bozan barım açtığı çukurda yirmi dört saat kan içinde yatar ve üç ay kast tahanede- ölümle — pençeleşirse, dünya güzellikleri büsbütün /kıy. metlenir. Bu gecenin güzelliği ona âdeta ıstirap veriyordu; * Zaten Musiki, mehtap ve gecenin ses- sizliği ile yumuşayan hisleri onu berkese, her şeye karşı müşfik; muhabbetli olmağa sevkediyotidu.. Kitapçımın dükkânının önünde ağlayan kizım yanmda durduüğü zaman, belki burnuna dolan ağır esans kokusundan, belki de yaşlı gözlerin kendisine ümidle çevrili- şinden ne tipte bir kadınla karşı- laştığını derhal anladığı halde, o- radan uzaklaşamadı. Genç kadına biraz daha yaklaşarak: 44 zi A lursam sokulurlar. Erkekleri “ karak sorldu: — Bü Hayta nasıl atıldınız, son. suz, güç bir yaşayış.. değil mi — Öyle, hakkınız var.. Fakat siz topallryorsunuz, yaralı mrsiniz yoksa?. — Hastahaneden bugütn çıktım. — Şu harp ne müthiş şey! .... Bütün bu çektiğimiz sefalet harp yüzünden değil mi?. Kımbıhr ne zaman bitecek, . — Siz İtalyan mısınız?. — Hayır, Rusum.. — Sahi mi? Hiç bir Rus kızıyla tanışmam'ştım.. Hani bana hayatı- tızı anlatacaktınız, harbi karıştır- dmnız. ; Kız, eldivenli elini zabitin kı lu- |na geçirdi. — Herkes sizin gibi kibar olsa, nerede! Ç(Gülümsedi) siz oeri mahzun, ağlar gördüğünüz. için yanımmna geldiniz.. Ötekiler şen ©- hiç sevmiyorum. Zaten insan erkek- leri tanırsa, sevmez. görseniz, erkek olmanın ne demek olduğunu o zaman anlardınız. Yal. nızlıktan bahsediyordünüz, bura- da Rus tanıdıklarınız yok mu?, — Rus mu? Hayır.. Belki var. — Ne oldu? Niçin ağlıyorsu. nuz?. d 'Cı Diye sordu. HLA Geniç kadın, hâlâ yaşlı "ı.:İeı.lt zakite baktı: ; — Hiç... dan.. Bir sokak kadmm tıpkt. kendisi gibi geçenin güzelliğinden ıstırap Gece çok güzel, on- duyuşu, yuzbaşıyı,aîâkzöli—gtu. ! — Aldırmayın - 'canım, bunda ağlayacık! F LALOAL Ne var' — İnsan benim gıbı yıllnız, yap- &İ Bir apartımanın” önünde Kduru yalnız olürsa.., — Şöyle yuruyelım &gnuşuxuz Erkek için bu 'yepyehi've heye- canlı bir maceraydı.. Kızın göz ya- şı izlerini taşryan güzel yüzüne ba — Fakat siz onları ctephede bir. Çevıren İRDİKLERİ oda, insanın G yüzüne: “Bu gece burada- sın,.. Yarın gideceksin.,, diye hay- kıran bir yerdi. Hiç bir hususiyeti olmiyan bir karyola, bir masa ve iki sandalyeden ibaret “döşemesi ile kiracının geçirdiği hayatın se. faletini açıkça anlatıyordu. 'Odada yalnız kalır kalmaz, genç kadın erkeği öptü.. Her halle a- Işkanlığı, âdeti buydu. Şapkasını çıkarıp gazı yakmağa giderken, erkek mâni oldu.. — Yakmayın.. Pencereyi iyice açalım, ay ıştğı içeri dolsun, daha İyi . İçeri girdiğine pişman olmuş gibi, bu eğreti eşyayı bol ışık al- tında görmekten ürküyordu. Pen- cereye doğru yürüdü, camrı açarak pervaza dayandı. Kız da yanına gelmiş, dirseklerini pencerenin ke. narima dayayarak gök yüzüne ba- kıyordu.. Zabit, birden ona dönlü: — İsmini söylemedin bana?. — Mey! Ben kendim buldüum Fakat şehir öyle büyük kil Benim jeördüğüm yer bir. deminki kon ser salonu bir de odam.. Siz İr aonşudc qıydm;;,j' Ben hiç kaçır TiâTTı, Müukıye *taparımmı, — Bütün Ruslar gibi. Gen; kadın güldü: Ü Galıba biraz evvel son Mme; ;aelıgımı de konsere verdim. Bürr la oturüyorüm bcn “Gelin 1çerı... vorlat:h. Genç ada n; kısa bir te- zeddüt an'ndaa sönta, kadımımn ar- kasından karahlk merdivenleti tırmazdı. bu adı., Sizin adınızı sorsam doğ- ru cevap alacak mıyım? Neden &o zayım? Zaten artık kimseye inatı- miyorum, Kimbilir ne çok Almar öldürdünüz. ve öldürüyorsunuz, değil mi?, Zabit güldü: — Sayısı bilinmez ki.. Ben za- ten düşmanla göğüs göğse harp- etmedim, Tayyareden bomba at tıdar bizim cepheye.. — Ama bir kaç Alman öldürse- niz, memnun olurdunuz yal, — Memnun olmak.. Yok, hayiır Harp, insanın vazifesini yapmas demektir, zevk meselesi değil... —Of, ne korkunç ya Rabbi, Kadınl Y e bırı.... ılhan TANAH kardeşlerim muhakkak ölmüşler. dir, — Hiç haber almaz mısınız? — Hiç.. Memleketten hiç haber gelmiyor. Art k, senki memleketim, akrabam, soyum yokmuş gibi geli- yor bana,. Bütün tanıdıklarımı kay bettim.. Babam, annem, kardeşle- rim... Bir daha göremiyeceğim on- ları... Harp feci şey/, Dişlerini alt dudağınımn üstüne kenetleyerek bir müddet durdu .. Sonra devam etti: — Siz beni sokakta ağlar bul. duğunuz zaman ne düşünüyor- dum, biliyor musunuz? Vatanımı, bu mehtaplı gecede beyazlaşan bahçeleri düşünüyordum. O yer- leri bir defa daha görebilmek ne tatlr bir şey! Siz hiç daüssıla his- settiniz mi?. — Evet, siperlerde,.. Fakat ora. da insan böyle hisleri itiraf etmek- |ten üutanıyor. — Evet, belki avunuyorsunuz da, çünkü arkada bıraktığınız “bir kardeşinizin yerine orada yüzlerce kardeşiniz vardır. Ya ben, burada, K AE l Y V -— —- 'veni herkesin hakir görüp, nefret ittiği, bir bahane ile hapse attr- naâk istedikelri bu yerde, benim 'dalimin fecaatini tasavvur edebi- ir misiniz?, Zabit, kızın yüzüne doğru eğil. di. Göğsünün heyecaniyle sık sik kabarıp indiğini görüyordu, Dizini ıkşıyarak mirildandı: — Yazık, zavallıcık !, — Çoktanberi bana karsı müşfik tmuamelede bulunan bir tek insan sizsiniz.. Size hakikati “öyliyeceğim.. (Hıçkırdı.) — Ben Rüs değilim; Almanım. Zabit, kendi keriline “kadınlar- İyi; rası yok, fakat saf ve temiz.., des Bidin | — an la da mı harp ettiğimizi sanıyof diye düşünerek cevap verdi: — Ne ehemmiyeti var, yavrudü' gum?. y — Siz ne iyi adamsınız! İnsaf lart anlryorsunuz.. Dünyada en İâ- zım olan şey budur zaten., İyilif o kadar az,ki şimdi.. — Siz çok bedbinsiniz. — Belki ide iyi insanları ben tâ*; nımryorum.. Ama, meselâ, ben bir| zamanlar olduğum gibi iyi, tem#—'ı bir kız olsaydım ve siz beni 191" dediğiniz insanlara götürüp “DU küçük Alman kızı anasını, babasi” hı, kardeşini kaybetmiştir. Işi, Pf ;l L A seydiniz, sizin iyi insanların??ı, “yazık Alman,, deyip sırtlarmi çevirmezler miydi ?. Gördünül mü? Süsuyorsunuz.. Bilirim beft--, Zarar yok, bir Almanın iyi olabi” leceğini düşmanlarımız kabul eti mesinler.. Bende de iyilik kalmid' artık.. Bir kere fena olmağı ÖS| rendikten sonra.. Ne ise, bırakaı bunları.. Beni öpmiyetek rnîiî“' iyi çocuk?. ğf Zabit; kızın kendisine dogru a zanan dudaklarımı gormenez A gelerek geri çekildi. Bu harek kadını müteessir etmedi, Zabitin yüzüne hayretle bak”kı tan sonra gözlerini tekrar aya ti. Erkek sanki, gözelrinin“ on““ den güzel bir manzara birdenbif? kaybolmuş gibi şaşkındı, Cephede, siperlerde, hastahafif” de iken hayatın hep kahrama latla dolu olduğuna âdeta İ mıştı, halbuki o müuhitten uzâa şır uzaklaşmaz karşılaştığı ilk ” dın ona hayatın ne sefil, akli de likleri olduğunu isbat ediyordük hei a Harp sahalarında askerlerit ' E' lürlerken bile cesur, neş'eli lerle çınlıyan -sesleri, doktor. ve- hastabakıcıuarın fedakârlıklâ hepsi kahramanca ve kibar şGYıd di doğru.. Fakat bütün o k manca hareketlerin arkasında bör le zavallr, kimsesiz kızların, dınların fena yollara Hüşüşleri-"? Düşünceye dalan zabiti, sesi uyandırdı; — Bu gece, çok aydınlık.. I'I._ va hücumu olmaz. Bizim tayy BG"" lerden birini yanarak düşef gördüm.. Ne müthiş bir ölü Halk, neş'e içinde bu ölümü al lryordu.. Gayet tabii bir şey- kat, bizden, pek çok mu nefret dersiniz?.. Ben İngilizlerden * nefret etmiyorum.. Sadece h€ ni mücrim addediyorum, Hıb' kendi vatandaşlarımı da., Hâfl başlayan onlar değiller mi?, vardı dünyanın rahatını kl'i' cak? Ne vardı milyonlarca erk kl’fl öldürüp bir o kadar kızı sokâ düşürecek; dünyayı fenalığâ Mi ru götürüyorlar, beni fenalığ3 yi tılar..Artık hiç bir şeye inanm' ıf'î rum. .Neye inanayım? Allah' ır*" Hayır.. Bir zamanlar ben G ef'w çük çocuklara din ve iman d ri verirdim.. Ben de mamrdl'-'“ rettiklerime., Şimdi bir şeye ın # miyorum.. Zaten, yalancı vE la olmıyan insan hiç bir şeyt 'ky. maz. Hastahanelerde çalışm? tedim! Almanım diye kahü mediler.. Hâlâ mı Allaha inâ? ğım? Aslâ.. Belki bu hayatın | riyle böyle seyler söylediğim İ" nıyorsun.. Hayır, temas * kî"' adamlara hiç bir kinim yok, *7 4 paramı, könser parâmı onıaı'”'j yesinde temin ediyorum.. B*? harbi çıkaranlara kızıyorum- y ABİT pencereden '7”, Zıak odada gezinmtö* ”i' ladı.. Kız, kaçmasından K0f bi hemen lâkırdıyı dcgıştlfd — Aldırma soyîcdık!eti'":'.f çocuk! Konuşacak hiç “ı y yok ta... Ama istemezstili * bi sessiz durmasmı da bilir! — Devam et Soyledı .) (Devamı l14 üncü çet ıl