Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
A -— -a r SA d * —İ'ğ" | l ' '*s iki maslekdaş Yazan: Mark Yefetov N,%n Wla'ıyle meşhur, neş'eli lerinden birinin limanmcda BIM Vapur duruyordu. Bunlar- "ış,_ “Çernoe More,, adlı bir. Rus kipi di KĞ &i ise "“Con Drey,, isimli Şilebiydi. m'ı Pürun tayfaları da beraber —h“m lar, şehrin, güneşten yan- Eb&ı».yle beraber dolaşırlar, bar- T danzederler, bazan bira Şında biribirlerine küfre - v her iki vapurun tayfala: İıharıyle dostça geçiniyor- Nı biribirlerine küfredişleri dandı; 1; Bunun başka türlü cl- M"L da yoktu: Çünkü bunlar ğ HN,. Sharında, deniz kıyısındaki Tda, her iki vapurun tayfaları "?Olu yaparlardı. Bu sabah "-ta denizin içinden fışkırmış kayaların üstünde, iki kişi N:t“ Her ikisinin güneşten olhl’mda dövme birer çapa it YAT â"! ı.Sbnl'"alâra tutunarak bunlardan %cg'kîm açık sarı saçlısı oldu. b*nı Yüz itibariyle o kadar çok tİyordu ki, arkadaşına İngiliz _hı,î;“h'î Şax çıkl b olup olmadığ na insan t:- SÜzbilirdi, îqq Sine “Con,, diye hitap edilen BÜ N " M Çıktyorum, Vonya, ' M * sonra, hafif tafif esen bir '_W%:“'lânn kırıştığı kayalara doğ- hgmâe başladı. Vonya yüzükoyun *âh. Üzerine yatmış, ellerini de ıî*kaı.'ıaşma doğru uzatmıştı .. ' ıN..lmıîı:ı Cön, kayalara geldik- Ülk ve kaygan taşlara tutuna H hne uzatılan ellere doğru tır- ) .kM bişhtdı ı'bh hasılsa elleri kurtuldu. Con Vai UStü. | M Su, geniş daırelcr halinde dal- M M“Vug!axmı bir boru gibi ağzı N ıı ı&:ılâı diye haykırdı, 9n bir türlü suyun yüzüne İK Çdu, Vonya, eliyle gözüne siper m[a ağıya baktı; Sonra henüz Wu ::mkgmı çıkarmağa bile lü- np “den suyün içine atıldı. % q' bilhassa sonbaharda Iş&,m: Bu hal gemicinin suyun ş klfnetını tayin etmesine ve 'I::“h: bulmasına çok yardım etti. çok _' Ü 501 eliyle Conu yakaladı. Sağ ' ülîl trek, Conla beraber düzlük %'l% fiktı. Vonya ancak burada, IZt saçlarından solgun yü- bD! bir kanın aktığını fark- Yüzücü, baygın bır halde Balık tutmak için tesadü - ulunaı—ı çocuklardan başka ecıkler yoktu. Çocuklar ğ'”%, bir kenara bırakarak, bay- ' %l €Yıltmak için Vonyaya yar- | lnğğ'“lar.. |,? llqı bir dak'ka sonra derin bir ne. â'!lh.n Shya gömleğini yırtarak ar- hqm başını — bağlarken, Con, îal'ak etrafına bakındı.. Von f k&lqu ““'1 kardeş, biraz kendine ge- R“l arkadaşının bu sualine ğ P vermedi. Hâlâ yarı bay- ' Yatıyordu. Etrafında olup lâldıyor, Voriya ile küçük &kian dumanlı bir halde gö- t henüz konuşamıyordu. '_p““talonlarmı getirmek Üü rdan birini kayalıklara e"Nîıen de Conun nabzını Pantalonlarını getirdik- ebinden Stetoskobunu çıka- 'ı,,ğ%ın un kalbini dinledi. ;_’:: gö’-lenm kapadı. Çilli — ve "—"; gibi bir hal aldı. Con %— ned u. Vonya yerinden fırla- dı. Şimdi onun hareketleri, tıpkı yanan bir evin içindeki itfaiye neferinin ha - reketleri gibi, çevik ve sür'atli idi. O- radaki çocuklardan birini gemiye gön- derdi, Çocuğun ardından da: — Vil Kamfre ile şırıngayı sakın ha unutma!, diye haykırdı. Vonya tekrar İngiliizn üzerine eğil- di. Binbir hareketle onu kendine getir- eğe çalış yordu. İngiliz gemicisinin ilk sözü: — Teşskkür ederim . Oldu, o, bu sözleri Rusça olarak ve gülümsiyerek söylemişti. İngiliz, bu ilk kelimelerden sonra Rüusçayı da unutarak, hararetle ve İn- gilizce olarak Vonyaya teşekküre ko- yuldu, Sonra da, bir ğemicide Stetos - kopun (mesma) âletinin ne işi olduğu: nu, bir gemicinin doktorlukla ne ilişiği olabileceğini sordu ve ilâve etti: — Siz bir doktor gibi beni tınız!. Fakat ne diye Vil kamfre ge- tirtiyorsunuz? Bu gibi vakayide en doğru harsket amonyak kullanmaktır. Ufak bir fasıladan sonra heyecanla sordu: — Doğru söyleyin, siz diktor musu. muz, yoksa gemici misiniz?,. Vonya gı.'.l ayiılt- mnsedi : — Hem biri, hem diğeri., — Yani gemi doktoru musunuz?. — FHayır. — Şu halle nesziniz?. — Bin “Çernoe More,, vapurunda gemici idim, “Meslek birliği,, beni üniversiteye 'gönderdi. Bu sene üniversite tıp fakültesini bitiriyorum .. Yaz tatilimi b.t.rmek üzere gemideki arkadaşlarımın yanına geldim. — Poki parayı nereden buldunuz?. İngiliz gemicisi doğrulmuştu; bir eliyle otları yoluyordu. Konuşulan mevzüuun kendisini heyecanlandırdığı- aşikârdı. onya sordu: — Neparası?, bahsediyorsunuz?. — Ne parası olacak? Okuma parası., Okuma müddetinec2 yeme, içme parası.. Vonya, sorulan suali anladığını gös- terir bir şekilde başını salladı: — Evet, evet, dedi, şimdi anladım.. Ben devlet hesabına okudüm. Devlet yardımı gördüm. Okuma için ise para vermeğe lüzum yok.. Biz de her cins okuma parasızdır. Bizde herkes para- sız okur, — Herkes mi? , — Evet, herkes.. — Demek siz gemici olduğunuz hal- de doktor oldunuz?, — Evet.. Fakat siz neye tarardınız ? Vonya, neye heyecanlarıdınız? — de- mek istemişti.. gilizcesini hatırlayamamıştı. ) Peki, siz de benim gibi bir gemici olduğunuz halde Vil Kamfre, amonyakgibi tıbbi tabirleri nereden biliyorsunuz?. — Bu doöktorlük tabirlerini nereden bildiğimi mi soruyorsunuz? Ben de sizin bir meslektaş'nızım; onun için bu tabirleri biliyorum. Biz ikimiz, mesle- ği bir, fakat yaşayış tarzları ayrı olan iki insanız. İngiliz, Vonyanın kendi hayatını kurtardığını unutmnuş gibiydi. Sinirli ve âdeta kaba bir eda ile konuşuyordu. — Bana ne sua) sorunuz, ne de hay- ret ediniz! Fakat bir gemi'cinin nasıl olup ta doktor olabilecefini anlamak bana çok güç geliyor. Siz ise, bir dok- torun nasıl olup ta gemici haline gel - diğini hiç anlayamazsınız |. Biz, ayrı ayrı memleketlerde yaşı - yoruz. İngiliz ayağa kalktı; — Siz, dedi, bizlim memlekette bin boş bilete karşı üzerinde “iş,, yazan bir tek dolu piyango bileti çekildiğini bil- mezseniz bu söylediklerimi bir türlü an- layamazsınız, Sonra Siz hangi — paradan İngiliz gemici, limanda "Çernoe Mo- | re, gemisine rampa etmiş bir vaziyette duran “Con Drey,, gemisine doğru yollandı. Rusçadan çeviren: Ferah FERRUH Fakat bu kelimenin İn- | L N m ©C 9 EYLÜ — 1938 CUMA Hicri:; 1357 — Recep: 13 Suhar —ü — ikindi. — Alışar bates — bmnmâl 5,30 12,11 15,47 18,30 20,05 3,51 '”*ı*ı.:ı çaç 'ıw- Vaki Lüzumlu Teletonlar Yangın: İslanbul için: 24222, Heyoğlu İçin: 44614, Kadıköy için: 60020, Üsküdar i- çin: 60625. Yeşilköy. Bukiırköy, 'Bebek, Tarabya, Büyükdere, Fenerbahçe Kandilli, Eren- köy, Karlal, Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalhı, için: Telelon muhabere memiu- <runa yangın demek kâfidir. Rami itfaiyesiı: 22711 Deniz illaiyesi 30. .20 Beyazıt kulesi: 219906 Ginlala — yangın kulesi: 40060 Sıhht imdat: 44998. Müddeiumumilik: 99990. Emniyet müdürlüğü: 24382. Nefia Vekâleli İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu: 44801 . İslan, bul: 21378. Sular İdaresi: Beyoğlu: 44783. Beşik- taş: 40938. Cibali: 20222. Nurosmaniye: 21708. Üsküdar - Kadıköy; 60773. Havagazi: İslanbmİ: 24378. Kadiıköy: 60790. Beyoğlu: 44042. T aksı Utomobili İstemek İçın Beyoğlu ciheli: 49084. Bebek - ciheli: 36 . 101. Kadıköy ciheli 60447, Denizvolları İstanbul acenteliği: 22740. Karaküöy: 4330602, Pazarlesi Tophaneden 10,30 Mudanya, 20 Bandırma., Sahı Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mu- danya, 19 Karabiğa, 20 li:ın(lırma, Gala- tadan 12 Karadeniz, Sirkeciden 10 Mer- sin. Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Baundırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Barlın, Perşembe Tophaneden 9,30 İzmit, 16,20 Mudanya, 20 Bandırma, Galatadan 12 Karndeniz. Cümarlesi Tophaneden 14 Mudanya 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Pazartesi Tophaneden 9İmroz, 9,30 İz- mit, Galatadan $,30 Mudanya, 10,30 İzmir Sür. 12 Karadeniz, 22,30 Mudanya. Müzzler : Avusolya, Roma - Bizâans, Yunâan eser- leri ve Çinili Köşk, Askeri Müze ve sarnıç lar Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sılıht müze, (Bu müzeler hergün saat 10 dan 16 ya kadar acıktır.) Türk ve İslâm, eserleri müzesi: Pazar- tesiden baska hergün saat 10 dan 16 ya kadar ve Cuma günleri 16 dan 17 ye ka- dar açıklır. Topkapı Müzesi: va kadar açıktır. "” amleket Dışı Deniz Seferler! Romanya vapurları: Cumartesi günleri 13 de Köstenceye; Salı günleri 18 de Pi- re, Bevrut, İskenderiye, İlalyan vapurları: Cuma günleri saat 10 da Pire, Brendizi, Venedik, Triyeste, Sirkeci İstasyon Müdürlüğü — Telefon 23070. urupa Hattı Semplon eksnresi hergün Sirkeciden sant 22 de kalkar ve Avrupadan geleni sant 7,25 te Sirkeciye muvasalat eder. Konvansiyonel 20,90 da kalkar, 10,90 de gelir. Edirne postası: Hergün saat 8,50 de harekel eder, 19,33 de gelir. Anadotu hatlı Hergün hareket eden şimendiferler: Saat 8 de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 15,30 da Esşkişe- hir, 1910 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı. Bu trenlerdön saal 9 da hareket eden Ankara muühteliti pazartesi, çarşanıbha ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar , seler elmektedir. Hergün saat 13 len 16 MUÜNAKASALAR: İnhisarlar idaresinin Paşabahçe fabrika sındaki lahammur dairesinin şartname ve projesi muücibince tevsi ve bodrumda am bar tesisi işi her ikisi birden kapalı zarf usülile eksillmeye könmüştür. Keşif bedeli tahammur dairesinin 14374 lira 88 kuruş bodrumda ambar tesisi işinin 707,30 lira ki ceman 15082 lira 13 kuruş ve muvakkat leminatı, 1131,15 liradır. Eksilime 10—9— 938 tarihine rastlıyan cumarlesi günü saat 11 de Kabataşta levazım ve mübayaat şu besindeki alım komisyonunda yapılacak tır. ECEN SENE BUĞTÜN NE OLDU? .I ıpon öordüsü Şanghayda hezimete uğra Ür. İstanbul Radyosu 9 EYLÜ — 1938 CUMA 18,30 dans müusikisi (olâk), 19 konferans Selim Sırrı Tarcan (Tarla — sıçanı), 19,50 dans musikisi (plâk), 19,55 borsa baberleri, 209 sant ayarı, Granviç rasatlhanesinden nak len, Vedia Rıza ve arkadaşları — tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,40 hava raporu, 20,43 Ömer Rıza Doğrul tarafından arapça söylev, 21 saal ayarı, örkestra, 21,30 saz eserleri, Refik Şemsetlin ve arkadaşları 22,10 amatör mantlolin örkestrası, Dömari ni İdaresinde, 22,50 Ajans haberleri, ertlesi günü programı, 23 saal ayarı, son . BÜKREŞ: 18 plük, 20,35 piyano ile enz, 21,25 plâk ,İa opera, BUDAPEŞTE: 19,10 plâk, 20,30 rumca şarkılar, — 21,30 Budapeşlte konser örkestrasi, 23,05 sigan Vazan : Ölü üm mâralarile gü Rahmi YAĞIZ Tahtefbahirlerin ufak topları rlediler ' — 78 — İskeleye yanaşmış olan Biğa vapuru sakin, ve galil uyuyor, kasabada hiçbir hareket görünmüyordu. Süvari dudalkdla- rında canlanan korkunç bir tebessümü şu emirlerle katil bir ifade haline soktu: — Toripdo tüyübleri hazır mı? — Hazır kapiten! — İki mermi birden atılacak.. — Makine... yârım yol ileri.. Brodey dümen kertelerini bizzat tan. zim etti, E 13 hafif yolla yerinde döner gibi bir dönüş yaptı. Mudanya iskelesi- ne atrlacak torpidoların isabeti için lâ- zım olan istikameti aldı, durdu. Brodey: — Âteş!... Emrini vermek için sabırsızlanan du- daklarını ısırır gibi dişlerile sıkıştırır- ken süvarinin preskoptan Mudanyayı sü. zen bakışları yeni ve mühim bir hedefe rastladı: Kasabanın iskele meydanlığına rastlayan kısmında sahil muhalaza tabu- runun makineli tüfek esterlerini çeken, ve... muntazam bir yürüyüşle geçen bir bölük gözüne ilişti. Bir torpido atmak,'iskeleyi tahrip et- mek bağlı vapuru batırmak yapılacak iş- lerin tamamını teşkil ediyordu. Fakat şu anda iskele meydanında yürüyüp geçen makinelitüfek bölüğü hem daha cazip bir hedef hem de tahtelbahirler için ilerde thlike teşkil edecek makinelitüfekleri ta- hrip noktasından daha mühim ve ön plân- da ele aliınması icap eden bir av oluyordu. Süvari süratle kararını değiştirdi. Su: yuün üzerine çıkmak, geçit resmi yapar gibi iskele meydanını bir baştan bir ba- şa yürüyüp geçen muhafız kıtasını topa tutmak arzusuna kapıldı. İşaret memu. runu çağırdı. Ona tekrar emir verdi : — Şimdi B 7 ye işaret ver.. Suyun üs- tüne çıkacağız. Karada görülen — bölüğe top ateşi açacağız.! Süvarinin emri B 7 ye tebliğ — edildi. Esasen Helbruck da başta zabitleri bu- lunan bu kıtayı görmüş, Darıcada treni topa tutmaktan aldığı cüretle Brodeyin tasarladığını kendi aklından geçirmişti. Emri alınca bu yeni ve... heyecanlı ta- arruza gönül coşkunluğuyla atılmağa koş tu. Brodey biribini ardına emirlerini veri- yordu: — Donkiler işlesin! yukarı çıkacağız! Mürettebatın heyecan — içinde çarpan kalplerini bir nazire gibi gümbürtülerle işliyen donkiler depolardaki suyu boşalt. tılar. İki tahtelbahir de birkaç — dakika sonra süyün üzerine çıktı, S0 metre ara- lıkla yanyana durdu. E 13 süvarisinin — Top başına!.. Emri, anında yerine getirildi.. İki tah- telbahirin topları da usta gediklilerin el- lerinde hemen hedele çevrildiler, — Ateş! Kumandası gediklilerin fünyeyi tutan ellerini harekete geçirdi. Tahtelbahirle: rin ufak topları (ölüm nârâlarile gürledi. ler.. Çıkan mermiler galil ilerliyen ma- &inelitüfek kıtasının yakınlarına düştü. Kıta birdenbire karıştı, Yaşlı mustahfaz | nelerlerinden bir kısmı yerlere kapandılar Bir kısmı etraftaki dükkânların araları- nâ evlerin kenarlarına kaçıştılar, Tahtel- bahirlerin topları biribiri ardına gümbür düyor, çıkan mermiler, sağa sola, meyda- na düşüyor, dağılan kıta hiçbir mukabe. le: gösteremiyordu. Şehir sabah mahmurluğunu bu ateş fes tivali ile bozmuş, Müdanya o sabah tah- telbahir toplarının bu cehennem marşile uyanmıştı. Ziya Şakir otelde top seslerile gözlerini açtı.. Sabah karanlığı duyülan bu sesde bir mana vardı, yerinden fırladı, pence- reden iskele meydanma doğru baktı. Etrafa kaçışan askerler, — periaşn olan kıta, meydanda yaralanan, ölen mustah- faz neferler görünüyordu. Genç komiteci, İttihad ve Terakkinin örkestrası, 24,1’0 cazbant. BERLİN: 19 haflif müzik, 21 feslival konseri, 22,30 plâk, 23,30 halif müzik, cazbanyl. VARSOVA 20, şarkılı koönser, 2,30 varyele, 23 radyo orkestrası, varyele, 22,10 Bursa teşkilâtı mahsusası şefi hemen gi- yindi, merdivenleri dörder, dörder atla. yarak sokağa fırladı. İskele meydanına koştu. Şehirde büyük bir kargaşalık başgöster- mişti. İşin tuhafı ne muhalazaya memur kıtalar ne de halk şehri topa tutan tah- telbahirlere bir silâh bile atmıyorlar, her tarafta: — Tahtelbahir, tahtelbahir,! Seslerile kaçışan, bozguna uğramış bir sürüyü andırâan halk ve askerler biribirle- rine giriyorlardı. Ziya Şakir iskele mey- danına geldi. Orada mustahfaz tabür ku. mandanile şehrin jandarma kumandanı na rastladı sordu: — Hayrola.. Ne var, ne oluyor, küzum! İki asker Ziya Şakire izahat verdiler: — İki tahtelbahir gelmiş, şehri topa tutuyorlar. — Kaçırtmak için tedbir almadınız mı? — Topumuz yok.. Makinelitüfek bölü- ğü de sabah talimine çıkacağı sırada bu- rada iskele meydanında taarruza uğra- mış, birkaç yaralı bir iki de ölü var. Bö- lüğün efradı darmadağın olmuşlar. Her biri bir tarafa savyuşmuş, çaresiz kaldık. Ziya Şakirin buna canı sıkılmıştı. Teş. kilâtı mahsusa şefi bulunmak itibarile va ziyetten kısmen değil, tamamen — mesul bulunan genç İttidatçı muğber bir eda i- le binbaşıya mukabele etti: — Top yok, makinelitüfekler dağılmış, anladık, faâkt bunlar düşman tahtelba- hirlerinin şehri korkusuzca topa tutmala- rıma müsaade etmek için kâfi — sebebler değildir. — Elimizde vasıta olmayınca çare bu. luünür mu beyefendi? — Hiç olmazsâ tüfek ateşi açttrm : — Bilmem tesir eder mi? * Af — Canım tesiri bir taarfa bırakın, hal- kın maneviyatını olsun korumak için bu mukabeleye lüzum var. Haydi binbaşım.. derhal taburunu buraya, sahile getir, ve.. muharebe nizamına sok, ateş açtır.. Müstahfaz taburu kumandanı kaytısız ve şartsız itaate mecbur bulunduğu genç mafevkine itiraz edemedi. Boynunu bük. tü. — Peki efendim.. Dedi, hızlr adımlarla - meydanın öbür ucundaki mustahfaz tabur — karargâhına Ziya Şakir denize bakıyor, tahtelbahir- Ieri göremiyordu. Yanında sessiz düran « bu cüretkâr genç koömiteciyi hayret dolu gözlerle süzen Jandarma kümanda- nmma söylendi: — İskeleye gidelim.. Şu tahtelbahirle. ri bir defa görmek lâzım. Âteş açmak i- çin hedefi görmek lâzımdır değil mi yüz- başım? — Siz jandarmalardan iki tüfek iste- yin. Birini bana verin, diğerini de siz a“ lımn., Yüzbaşı uzakta duran iki jandarmaya işaret etti. Geldiler, tüleklerini aldı, biri. ni Ziya Şakire verdi, ötekini de kendi al- dı. İki kumandan hızlı adımlarla iskele- ye geldiler. İskelenin ileri kısmma çıktı- lar.. Ziya Şakir elini alnına siper yaptı. Sabah güneşinin yaldızladığı sularda, de- niz rengine boyalı iki acaip nesne, iki baline azmanını andıran düşman tahtel. bahirini gördü. Tahtelbahirler durma- dan ateş ediyorlar, pervasızca şehri gülle yağmuruna maruz bırakıyorlardı. Ziya Şakir bunlara baktiı, baktı, arada ki mesafe epeyceydi.. .Tabur da henüz sahile inip mevkie girmemiş, tüfek ateşi olsun açmamıştı. İskeleye bağlı Biga — vapuru daha ilk top sesleri işitilirken tamamen boşalmış, kaptan ve mürettebatı çoktan kendileri- ni karaya atmışlar, âskele meydanının ateşten mahfuz kalan kısmına kaçmışlar, oardan geminin âkietini tarassuda, is- tikbalini tahmine koyulmuşlardı. Bu sıra da Ziya Şakirin denizde dolaşan gözleri tuhaf bir cisme takıldı. : — (Devamı var)