30 HAZİRAN — 1938 / 4, , ai Haber'den Tarihe Ikinci Osmanlı Meclisi Mebusa- nında bir gazeteci : “Ayın,, Saffet Osmanlı imparatorluğunun inkıraz dev zi tarihi, Abdülâzizden altıncı Mehrmede kadar, bir melodramdır. Sahneler çok kalabalıktır. Bütün ak törler üzerinde ayrı ayrı durmak lâzım. dır. Çünkü bu d kendisine adımı ve- recek ve öbür isimleri silip süpürecek tek üstün adamdan mahrumdur. Kızıl Sul tan bile Fransız muhayyilesinden çıkmış fevkalâde mübalâğalı bir lâkaptır. Zira, ikinci Abdülhamid, zamanını (ttreten kanlı bir müstebit değil, tebeasından ti. ril tiril titriyen aşağılık müstebitti, Fa- kat, Osmanlı imparatorluğunun inkıraz devrini yazmak çök zordur. Karakterle. ri ve onların teneffüs (ettikleri havayı tahlil edebilmek için yılın yığın vesika. ların birer birer elden geçirilmesi lâzım- dır. Bugün, Haberin bana verdiği bu sü. tunda, bu devre ait şayanı dikkat bir e- ser hakkında küçük bir işaret yapmak is- tiyorum.Türk gazeteciliğinin ilk canir dev ri ikindi meşrutiyettir.Bu ara manlı mebusan meclisi toplantılarına baş larken, “Aym, Saffet Oadmda bir mu harrir Edirnede çıkan “Yeni Edirne, ga. zetesine bir sıra “İstanbul musahabele. ri,, yazıp gördermiş, Kitabının kenarm- da, “muharirinin meclisi mebusana dair bazı müşahedat ve mütaleasını dahi muhteviidr., (ocümlesi, (o alâkamızı çekmek için kâfidir. Fakat “Aym,, Saf. fet yalnız medisi mebusan koridorların. da dolaşmakla kalmamış, bu asrm jik genelerindeki İstanbuldan da küçücük re. simler çizmeğe muvalik olmuştur. Birkaç parça naklediyorum: Merelisi mebusanin açılacağı günlerde İstanbul: Uzun günlerdenberi meclis resmi küşa- dına dair bitmez tafsilâlı karilere yetiş. tirmek için her zamandan ziyade izharı faaliyet eden evrak havadis ceblerde, bu hay huy arasında kâh beş oni süyarinin fırlattığı çamur alarından, &âh üç dört zabita memu: D avaz ikazından yorulmağa, beklenilen şeyin biran evvel yüsulü için osabırsızlanmağa başlıyan gözler yollarda, şehrin Ayasofyaya çıkan yolu rengarenk, günakün V #yet halkı, şehir sekenesile pirayedar. Şurada zey« | Mesets Oo Geçen gün, İs- tanbulda ofarele, rin çoğaldığından bahsetmiştim, Bu gün bu çoğalışm sebeblerini araş- tırmaya çalışa. cağım. Sanıyorum ki, İstanbul evlerin. den bir çoğundaki “halâ” ların kötü, lüğü bu menhus hayvanm türe - mesinde (büyük bir âmil olmak. tadır. Softalar bu toemlekette, a- sırlarca, “Enneza, fetü minel'iman, yani “temizlik imandan gelir, diye söylenip durdular, fakat halka doğru dürüst bir aplesane yaptırmayı bile öğretemediler. Binalarımızın yüzde doksan dokuz bu: a “halâ” Jar, hâlâ, en ipti. dai temizlik kaidelerine uygun değil. dir, Pistir, berbaddır, iğrençlir. Fare ahsab evlerde tavan aralarma ve bağdadi duvarların içine sığınır. Kârgir evlerdeyse bodrumlara ve lâ- ğımlara. Yangmlarla, İstanbulun ahşab ma. hallelerinden bir çoğu temizlendi. Ge- riye kalanlar da üçer beşer yıkılıyor, Demek ki fare belâsma karşı açacağı. miz mücadeleyi ahşab binalara güre değil, kârgir binalara göre hesapla» mamız icab ediyor. Belediye, farelere ilânı harb edince, hücumlarını bod. rumlara ve lâğımlara tevcih etmesini tavsiye edeceğiz. Kedilerle müta- reke akdetmeli ve onları öldürmemeliyiz an evvel ikmali, Kanalizasyon işinin ne halde oldu- ğunu bilmiyoruz. Herhalde pek yavaş ve yavan bir yürüyüşü var bu işin. Öyle bir yürüyüş ki, gehre. sit her şe. yin azami süratle başarılması İste « diğimiz bu günlerde bize pek can sıkı. cı ve aksak geliyor. İstanbul şehrinin üstünü en kısa za- manda ve en kestirme yollardan adam bekler, burada Çerkez ve kürtler, nüma- | vişe iştirak eden sayısız mektepler. Beri taraftan Anadolunun bir yanık şarkısı. nı zurnasile çalan köylünün terennümü, bandoların tekrarladıkları vatan havala. rile fevki semaya yükseliyor: Ikinci Abdülkemit: »ikarıdan aşağıya — yıldırım gibi ahaliyi yaran, sağa sola hareketler ererek gürergüht tayin eden bir bö- ş ük içinde atları, mükem. mel elbiseleri halka heybet ve dehşet sa. çıyor. Daha arkada dört atlı bir gerdüne, parlak zerefşan üniformaları lâbis muız- yaklılar tarafından takip olunan bir ara. ba içinde uzun senelerdenberi milletin yüzünü görmeğe hasret kaldığı hüküm. dar. Sararmış i İle, iki kat olmuş ka- metiyle Jâstikli tekerlekler üzerin gâr geçişi, bir yıl ü şahanenin karadan V büyük bir işareti itimat idi. Zatı padi o gün eski vehimleri, millete isnat nan sefil emelleri gözünden uzaklaştı rak bir teslimiyeti o mütevekkilâne ile tebeası içine girdi. Belki on beş seneden. beri İstanbul tarafına geçmiyen hünkâr, bu defa uzun uz isler çizerek, cad- delerde dizilen hi selâmlar, iltifatlar saçarak saraya avdet etti. Epeyce zamandanberi Mütena yerlerinden ojan danı, parke ile döşeniyordu. bazı mahallerine lüküs lâmbal yor. Ortaya bir âbidei hürriyet rekzedi- leceği de söyleniyor. İlân hürriyeti müteakip Eminönünü tevsi Te orada Hürriyet meydanı namile bir meydanlık vücude getirileceğini gün. lerce işitip de nihayet bir adım bile atıl. madığını görenler, bu haberi kaydı ihti- yatla telâk “Aym,, Saffet ti, İle Türk matbuatı tarihinde yer ala. caktır sanırım. İstanbulun en Reşat Ekrem KOÇU adamı öldü UNYANIN en kısa boylu adamı olan Asin Bünçin ismindeki Sırp, 85 yaşmda olduğu halde ölmüş- tür, Bu adamın boyu 99 santimetreydi. Erkek kardeşi de kendisinden ancak 2 santim uzundur ve 60 yaşındadır. 'Kardeşlerinden daha kısa boylu olan hemşireleri, birkaç sens evvel $1 yaşmde olarak ölmüştü. Bu sile münzevi yaşar, kendilerini halka göstermekten kaçarmış, Üç kardeş hayatlarında bir defa bile fotoğraf aldırmamışlar ve kendilerini sirklerde, yahut barlarda teşhir ettirmek içih yaplan bütün teklifleri reddetmiş- lerdir. * Süprüntü toplayan köpek ge on seneğenberi tenezziih, yerlerin. de eğlenenlerin bıraktıkları yağlı kâğıtlara karşı şiddetli bir mücadele açılmıştır. Bug'in Londrada Kensington bahçesini ziyaret edenler bahçe hekçilerinden birisinin köpeğinin bu işte iki üç ada. mm yapabileceği işi yapmakta olduğunu görüyorlar. Bu hayvan bahçede dolaşıyor, yere atılmış yağlı bir kâğrt, boş sardalya kutusu görür görmez hemen atılıyor, yakalıyor ve parkta bulunan süprüntü kutularına birekıyor. İşin en garibi şu: eğer yerdeki kutuyu vazifesi bu iş olmıyan bir zdam alıp da kutuya atmağa hazırlanırsa hay. van memnuniyetsizliğini göstererek havlıyor! * Ihtiyar şoför ve İyl kalpıl hâkim ONDRADA. 80 yaşında ihtiyar bir şoför, hayatm- da ilk defa olarak hâkim karşısma çıkmıştır. Bu şoför 60 sene arabacılık ve taksi şoförlüğü yapmış, bir de. factk olsun kazaya sebebiyet vermemiştir. Fakat geçen- lerde bir gün tevakkuf yerinden birkaç metre uzakta dur. duğu için hakkımda zebit tutulmuş ve mahkemeye veril. miştir. Fakat, hâkim, ceza verecek yerde, 60 sene hiç ka- za yapmadan çalışan bu goförür altın madalya ile taltifi için belediyeye tezkere yazılmasına karar vermiştir. : HABER — Aksam postası etmeye kat'i karar verdiğimiz bu gün. lerde, yeraltına da ayni metodu tatbik cimemize imkân ve ihtimal tasavvur edilemez. Kaldı ki kanalizasyonun bir tehliResinin ortadan kalkmasında en mühim rolü oynıyacaktır. İstanbulun birçok yerlerini, bilhassa sayfiyeleri pislik kuyularından ve sabit lâğrmlar- dan halâs etmezsek evlerimizi fare İs, tilâsımdan nasıl kurtarabiliriz? Binaenaleyh bir daha söyliyelim: Fare meselesi her geyden evvel ka. « palizasyon meselesidir, Şüphesiz, para cihetinden ne derece fedakâr olmayı kabul etsek de İstan. bul şehrinin kanalizasyon ihtiygemi başarmak yine zaman İşi Halbuki, farelerden kurtulmak için bizim bekliyeoek zamanımız kalma- mıştır. Bu takdirde akla gelen sual Istanbul şehrini farelerden kurtarmak için... Ne mi yapabi- liriz? Evvelâ her binanm halâları - nü sifon konma « #mi o“Mecburi, leştiririz. Bu bir . kere evlerin ve , binaların çoğunu , saran pis kokuya , nihayet verir. , Sonra lâğımlar - , dan farelerin çık- , masma mâni O - Tur. Bu ciheti “a- şarmak, fare a - , dmı verdiğimiz büyük düşmanın ihtiyat kuvvetle- ri almasına mâni olur. O zaman bü tün hneimizle bi nalara sığınmış olan farelere saldırırız. 1 — Her evin tavan aralarına ve bodrumlarma, kömürlüklerine üçer beşer kapan koyarız. 2 — Haşarat öldüren ilâçları bol bol kullanırız. (Belediye bunların halk tarafından ucuzea temin edilebilme - sine yardım eder). 3 — Fare öldürme işini bir progra. ms bağlarız. İstanbulu birkaç mınta» kaya ayırırız ve imha ameliyesini mıntaka mıntaka başarırız. 4 — Farelerin imha edildiklerine i- nanabileceğimiz Ana kadar kedilerle bir mütareke aktederiz. Farelere kar, şı açtığımız mücadele bitinceye kadar hiçbir sebeb ve behaneyle kedileri toplatıp öldürmeyiz . . Farelere kargı açılmasını istediği - miz büyük mücadele arefesinde hatı- Tımıza gelen tedbirler, şimdilik, bun. lardan fbaret, Ama sıhhat genel di « rektörlüğünün ve belediyetiin “efbötte bu mesele izerinde daha esaslı. fikir- leri olacaktır. Acaba onlar v6 zaman ağızlarını açacaklar ve ne zman bir geyler söyliyecekler? Bizi daha çok bahsettiğimiz fare olacaktır, sahnesi B" sahne Milânoda Sforza şatosunda yaptırılmıştır. İn- şası hemen hemen bitmek üzere olan bu muazzam sah nede İtalyanın eski ve'yeni lirikve dramatik piyeslerinin en güzelleri oynanacaktır. Dünyanın en büyük sahnesi olan bu sahne 3000 metremurabbar bir sahayı kaplar. Dekorları oto. matik ve 13 katlıdır. Sahne 300 muganni, 100 dansöz, 50 küçük şarkıcı, 2000 aktör ve aktris, 100 kadar elektrikçi ve makineciyi bol bol #lacak kadar geniştir. Burada ilk oynanacak piyes “Ayda, Operasıdır, 24 temmuzdaki ilk temsil için salonda bulunan 25,000 kişi- lik yer şimdiden tamamen tutulmuştur. * Almanyada halk otomobiller! AMBURG civarında Fallerslebende seri halinde o- tomobiller imal edecek yeni bir fabrika yapılmak. tadır. 2 kilometrelik geniş bir sahayı işgal eden bu fab- rika ilk arabalarının 1939 senesi sonlarında yapmış bulu- nacaktır. Bu otomobiller 4,20 metre uzunluğunda, 155 metre genişliğinde, 650 kilo ağırlığında olacaktır. 25 bey- girlik olan motörleri arabanın arkasında bulunacaktır, Otomobil yolları Üzerinde 100 kilometre kadar hızlı gi- debilecek olan bu otomobiller ancak 990 marka satılacak. tır. Bu otomobillerden ilk hamlede 7 milyon tane satıla- cağı ümid edilmektedir. Çünkü bu otomobiller haftada 5 mark ödenmek şartiyle krediyle satılacaktır. Otomobillerin yedek aksanımı da gayet ucuz fiatla te. darik etmek kabil olacaktır, * Çek Ilsan bilme rekoru Gm rekoru, papalığın tercümanı olan kardinal Mezafantideydi. Yakm- Yarda ölen bu zatın yerini Fransız misyonerlerinden bir papas tutmuş. Bu zat 9İ lisan bilmekteymiş... Bu dillerin 58 i bugün konuşulan dillerdenmiş, mütebakisi İbrani, A- süri, Fenike dilleri gibi bugün yok olmuş milletlere ait dillermiş. Fantezi Yaz yarenlikleri Yazan: Osman Cemal Kaygılı 9 Birçokları Adaların nefti çamlıkla- rma bayılırlar. Fakat. ben üzeri, yeşil maydanoz yapracıkları, kırmızı damates dilimleri ve siyah zeytinlerle süslenmiş bir tabak hıyar salatasının şirinliğini, değil yalnız Adaların çamlıklarma, Çam- canın muhteşem mehtabıma, bile deği, şemem! * Derler ki: Yaz mevsiminin sabahları akşamların dan... Akşamları sabahlarından... Gecele- ri gündüzlerinden, gündüzleri gecelerin. den ve denizleri kırlarından,. Kırları de- nizlerinden... Ormanları dağlarından... Dağları ormanlarından daha güzeldir. Fakat bence yaz mevsiminin bunlar- dan pek daha çok güzel olan şeyi, öğle yemeklerinden sonra, şöyle sessiz, sada. sız, ve serin bir yerde derince bir uyku çekmektir. » $ Soğuk su, şerbet, limonata, ayran, bira, dondurma hep sizin olsun! çok Si- cak ve durgun yaz günlerinin öğlesi ile ikindisi arasında boşanacak olan bir mev sim yağmurunun yüreğime vereceği fe- rahlık bana tam bir yıl yeterde artar bilel : 4 Yüzlerce, binlerce vantilâtörü bir ye. re getirseniz, onların yüzüme ülüreceği yapmacık yel, bu mevsimde bağrıma e sen bir kabak melteminin gölgesi bile o- lamaz, .. # Groenlândlılar yaz nedir » bilmezler. Fakat yoğurtlu mantı, piruhu, tatar bö- reği, bol paneli, dereotlu, koruklu taze yaprak dolması, cacık, karadut şerbeti, ahududu şurubu "nedir, bilmiyenler yaz- dan ne anlarlar sanki? 4 Dondurmanın kaymaklısmı, çilekli- sini, portağallısını, vişnelisini, kaysılısı. nı, vanilyalısmı sakızlışmı, .çikolatalısı nr, kavunlusunu, Hmonlusunu. ananaslı- sını ve daha bilmem nelisini anladık ve yıllardanberi bunlara bıktık... Fakat ha. ni bunun güllüsü, menekşelisi, hanrmel- Yisi, karanfillisi, manolyalısı, fesliyanlı- sı, karadutlusu, üzünlüsü, turunçlusu, bergamatlısı, safranlısı? Yaz günleri pa. çayı bile dondurup afiyetle yemesini bi- len insan oğlumun, ne yazık ki bu en gü- zel kokular ve çeşnilerle dondurma Yap- mak bir türlü aklına gelmiyor. * 1 Yazın tahin helvası, yahut baklava yiyeni parmakla gösterirler. Lâkin bakı- yorum, bizim radyonun yaz, maz dinle diği yok, bu sıcaklarda bile öyle ağdalı musiki neşriyatı yapıyor ki bunları yu- tabilene aşkolsun! Bari, oldu olacak, rad yo idaresi, bu neşriyatı yapanları ve hele bu gibi neşriyatta çalçılara relakat & 'den revak sesli ve murebba edalı bayan- ları, neşriyat başlarken birer buz dolabı. na Oturtsa da onları ahenge öyle başlat- sa, o zaman ruhumuzun gıdası olan gü- nün musikisi, bu sıcaklarda fena halde yüreğimizi bayıllacağına içimize biraz serinlik vermiş olur. # Zavallı şair, iki hoş kafiye yapacağım diye canım yaz yemeklerinden gövüşün dinr (soğuk rosto) ya ve güzelim yaz iç- kilerinden hoşafın adını da komposto) ya çevirmiş! . 1 Nurullah Ataca sordum: — Sen yazı mı seversin, azizim. yoksa kışı mı? O'da bana şu cevabı verdi: — Ben ne yazı severimme kışı. Be- nim sevdiğim şey, yaz geceleri rüyamda karyağıdığını ve kış geceleri de tabak ta- bak dondurma yediğimi görmektir. ... * Bazıları, yazın keyfini dekolte roblar da, çıplak baldırlarda, üstleri açık pabuç larda arıyorlar. Bana öyle geliyor ki bun ların iklim (cihetinden bedii ülküleri (Sahrayı kebir) olsa gerekli . ss # Şair Necip Fazıl diyor ki: “Eğer denizlerdeki balıkların da £ur. bağalar gibi ses çıkarma kabiliyetleri ot “Devamı 15 incide) Osman Cemal KAYGILI