NA Mariyüs o sıralarda bir posta va. Purunun süvarisiydi. Bir sabah gemi- Yİ dolaşırken kabinelerden birindeki Yolcunun ölmüş olduğunu gördü. — Zavallı, diye söylendi. İyi bira. damadı, hem de hemşeriydi, Fakat acımsk neye yarardı? Has . talık olmaması için ölüyü denize at“ “e lâzımdı. Nöbetçi zabitini çağır- — 17 numaralı kabinenin yolcusu vlan Marsilyalı ölmüş. Cesedini şimdi ize atınız. Ertesi sabah süvari gene gemiyi Öolaşırken 17 numaradaki ölünün yer. U yerinde durduğunu görmesin mi? #men dışarıya fırlayıp bir gün ev- Yelki nöbetçi zabitini azarladı: — Ölüyü üeden denize atmadınız? — Attık efendim. Dün emriniz üze, Tina 19 numaralı kabinedeki yoleuyu denize attık. Mariyüs telâşlandı: — Ne diyorsun? Behey budala! 19 Mümaradaki yolcunun diri olduğunu tarketmedin mi? — Etmez olur muyum efendim, Et tim, yolcu da söyledi ama, malüm ya Marsilyalılar yalancı olurlar. Görünü- © ve yoleunun sözlerine Inanmadım — Bu harekelt yapabilir mislini, Dünya gözümde değil, bakmam boşa doluya; Bir kadını sevmiştim, gitti Anadoluya! Yağmurdan kaçıyorken tutuldum ben doluya, Bir kadını sevmiştim, gitti Anadoluya! Basıt bir nesapl! Karısı ölünve ikinci defa olarak ev. lenmiş, bu sefer kendisinden otuz yaş genç bir kızı almıştı. Bu, tabil, mahal, lede dedikodu uyandırmadan uzak kalmadı; Yaşlı damadın dostlarından biri bu dedikoduyu ona yetiştirdi: — Herkes senden bahsediyor, Ken. dinden otuz yaş genç bir kadın almanı doğru bulmuyorlar. Filhakikn aradaki fark pek fazla, Öteki gülerek cevab verdi: — Yok canım, fark o kadar fazla değil! Karıma bakınca yirmi yaş genç- leşiyorum. Oda bana bakınca kendi- ni yirmi yaş daha ihtiyar hissediyor. Arada nekadar yaş farkı kaldığını artık sen hesab et! ZORLA GÜZELLİK > dile reisi benim, emir vermek bana dik. Bu pazar eğleneceğiz dedim, mu- Bakkak eğleneceğiz! mı lözm? Polis — Haydi orada durmayın. Bura- sı araba tamirhanesi mi? Şoför — Tamir yapmıyoruz. Araba- man altındaki ezdiğimiz biri... — Fransız karikatürü — Taze tazel Lokantada müşteri garsona söylen. âi; — Bu nasıl Çerkestavuğu böyle? Ağza alınır şey değil. Halbuki on beş gün evvel sizde yediğim çerkestavuğu çok güzeldi. Garson teklif etti; — İsterseniz ondan getirelim! Haz veya keman dururken ne diye sildar değil! almağa heves ederler bilmem ki? Hovardalıki Kohen, mektebini yeni bitiren oğlu- na bir bankada elli Liraya iş bulmuş. tu, Delikanlı işe başladığının ilk ayı sonunda babasına 49 lira 90 kuruş ge- tirip teslim etti, Kohen eksikliğin far. kına varmakla berüber sesini çıkar . madı, İkinci ay nihsyetinde delikanlı babasına 49 lira 80 kuruş verdi. Baba. SI gene ses çıkarmadı. Fakat üçüncü &y nihayetinde oğlunun getirdiği pa- ranm 49 lira 65 kuruştan ibaret oldu. ğunu görünce dayanamıyarak sordu: — David, kimdir Allah aşkına bu para yedirdiğin kadın? İNİZ amam) — Adımı söyleme, - bakalım kim oldu- miyim? Giden sevgili ! Şu anda bilmiyorum keyifli mi, hasta mı? Bönim gibi dertli mi, kederli mi, yasta mı? Tersi — İşte en son moda. — Bu mddaya uymak için başsız olmak i Niçin yopamıyacakmışım? İşle! Vw Büsem Ankarada mı, Vanda mı, Sivasta mı? Bir kadını sevmiştim, gitti Anadoluya! ŞAKACI Balık yağı — Anne balıkyağı bugün bana pek fena gelmedi. — Aferin — Galiba kaşık bulamıyarak çatal. la içtiğim için öyle oldu! Sarhoş Burnunun ucunu göremiyecek ka - dar sarhoştu, yoldan geçen birine hız- Ja çarptı. Adamcağızın canı yanmıştı, söylendi: — Dikkat etsenize! önünüzü gör . müyor musunuz? — Görmez olur muyum? Hemde biri iki görüyorum, Öteki güldü, Artık hiddeti geçmiş- ti, Alay olsun diye sordu: — Öyleyse neden çarptın? — Ikinizin arasından geçmek iste - dim, olmadı! Canbaz kadın — Eyvah! şimdi ne ya- bacağım? Neye yarar? , İki yeni evli arasında: — Demek senin karın yemek pişir. — Baba! Dışan çıkabilirsin, Gelen teh. o mesini biliyor ha? — Evet ama ben yiyemiyorum! Doğum tarihi Karısıyla beraber sinemaya gider « erken otomobil kazası geçirmişlerdi, Polis merkezinde memur sordu: — Size çarpan otomobilin numara- sma dikkat ettiniz mi bari? Erkek cevab verdi: — Evet efendim, Garib bir tesadüf; otomobilin numarası karımın doğdu. Zu tarihti. Bu sebeble unutmadım, yoksa heyecanla numarayı unutabilir. dim. Kadim telâşla müdahale etti: — Şikâyete ne lüzum var? Zaten kaza pek ehemmiyetli değildi. tam Zi Si i 'Tiyatroda aktör birdenbire tulüata başlıyarak seyire'lere hitab etti: — Manasızlığın şaheseri nedir bili. yor musunuz? Seyirciler bağrıştı: I, — Hayır. Söyleyin nedir? ik Aktör izah etti; © —EMİ kuruş verip tiyatroya girdik- , ten sonra beş kuruşluk bir gazeteyi o. kumak! Aktörün kastettiği seyirci elindeki . gazeteyi hemen cebine koydu 7 Şecaat aârzederken Tİ Otomobil sahibi, kendisinden iş is. tiyen goföre sordu: i —Bundan evvelki patronunuzdan 'bir vesika getirmeniz lâzım, |, — Hayhay efendim, Yalnız bir sy müsaadenizi rica edeceğim. — Neden? — Eski patronum, son otomobil ka- zasmdanberi hastanede. Bir aydan evvel çıkamaz! Çocukluk Küçük kızcağız hüngür hüngür ağ. yordu. Annesi onu &vutmak için: — Gel kızım, dedi. Bak tayyareler geçiyor. Çocuk tayyarelere baktı ve ağlama- 81 geçti. Tuyyareler gözden kaybolun. ca da evvelâ biraz durakladı, sonra gene ağlamaya koyuldu. — Kızım. Gene niye ağlıyorsun? Çocuk hıçkırıkları arasında cevab verdi; — Demin neye ağladığımı unuttum. Onun için ağlıyorum! SINEMADA — Tin on kuruştur bayım, — Çifti on beşe olmaz mı? Gum ka Garson — Bardaktakini yokalıyams- yorsamz ben size başka bir sinek futa- <3 yl, U — Büyüdüğü ozaman weyvasım foplamak için mer, diven kullanmak istemiyordum! | i İ